Turan YAZICI yazdı
Efendim, şu son yıllarda işler acayip bir hâl aldı. Evvel zamanlarda kurumların bir ağırlığı olurdu. İnsan oralara adımını attı mı, sanki görünmez bir sessizlik inerdi üstüne. Memurun gözünde vakar, amirin dilinde ölçü, müdürün odasında devlet ciddiyeti bulunurdu. Şimdi bakıyorsun, daire kapısında “like” peşinde koşanlar, koridorda “story” hazırlayanlar, makam odasında “reels” çekenler… Duvardaki portrelerle yan yana durup, bir ellerinde kahve fincanı bir ellerinde telefon, sanki “influencer” tayfası.
Asli vazife neydi? Vatandaşa hizmet, millete fayda. Yani yolları yapacaksın, evrakları düzenleyeceksin, hastayı muayene edeceksin, çöpleri toplayacaksın. Zaten bunun için maaş alıyorsun. Amma velâkin bugünün “Tiktok Cumhuriyeti”nde işin kendisi yetmiyor, esas mesele “görünüyor” olmak. Ne yaparsan yap, üstüne bir fon müziği koymadınsa, iki hashtag eklemedinse, kimsenin nazarında kıymetin yok.
Milletin vergisiyle alınan kepçe, kamyon, masa, sandalye, kalem… Hepsi birer sahne dekoru olmuş. Bir bakıyorsun; işçi asfalt döküyor, yanında bir fotoğrafçı çekime girmiş: “Arkadaşlar görüyorsunuz, hummalı çalışmalarımız devam ediyor!” diyor. Halbuki asfalt dökmek zaten onun işi. Ama sosyal medya çağında iş yapmak değil, iş yaparken “görülmek” mühim.
Netice? Çalışıp reklâm yapmayan adam, çalışmayıp reklâm yapanın altında kalıyor. Yani marifet işte değil, marifet vitrinde! Daire başkanının, “Bugün şu kadar evrak imzaladım” diye poz vermesi, müdürün “Sabah saat beşte yollara düştük” diye story atması, şube müdürünün “çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor” nakaratıyla şarkı gibi açıklamalar yapması… Bunlar devletin vakarına, milletin gözündeki haysiyetine yakışır mı?
Böyle giderse yarın kurum kapısına “Takip etmeyi, beğenmeyi, yorum yapmayı unutmayın!” tabelası asarlar, biz de hiç yadırgamayız. Belki de bakanlıklardan birine “Sosyal Medya İletişim Genel Müdürlüğü” diye yeni birim açılır. Orada da memurlar sabahtan akşama “trend müzik seçimi”, “filtre ayarı”, “challenge katılımı” için toplantı yaparlar.
Velhasıl, bu halin sonu yok. Kurumların işi, magazin malzemesi değildir. Milletin vergisi, piar bütçesi değildir. Bir memur, bir amir yahut bir bakan; hizmetini şatafatsız yapmalı, tıpkı eski usulde olduğu gibi: Sessiz sedasız, gösterişsiz. Çünkü iş, göz boyamakla değil, iş görerek büyür. Milletin gözüne sokulan işler, yarın milletin gözüne batar.
“TikTok Cumhuriyeti” dediğim işte bu manzaradır. Devlet adamlığı fenomenliğe, vazife ise içerik üreticiliğine dönerse, yarın öbür gün dairelerde “lip-sync” videoları görürsek şaşmayalım. Vakarın yerini magazin alırsa, devletin kudreti değil, şöhret sevdası konuşur. İşte o vakit, milletin güveni de sarsılır; çünkü o vakit, çalışanın sesi değil, reklâm peşinde koşanın sesi duyulmaktadır.