Terör, terör örgütü, terörizm kavramının içi doldurulmuş değil. İki kişiyi sorgulamamış kendini terör uzmanı zanneden akademisyenler, gazeteciler, siyasetçiler, kafaları karıştırıyorlar. Soru şudur; hangi terörle mücadele edilecek?
 
AKP’ye göre terör örgütü; derin yapılanma, Ulusalcılar, TSK, çeteler, solcular, alevilerdir.
CHP’ye göre terör örgütü; irtica, İslam’ı istismar eden,  gerici menfaat çevreleridir.
MHP’ye göre terör örgütü; PKK’dır.
BDP’ye göre terör örgütü; AKP’dir
İşçi Partisine göre terör örgütü; ABD ve AKP’dir.
BBP’ye göre terör örgütü; solculardır.
Saadet partisine göre terör örgütü; Müslümanları katleden herkestir.
Radikal dincilere ve bölücülere göre terör örgütü, Kemalistlerdir.
 
Şimdi böylesine terör konusunda farklı birbirine zıt yaklaşım içinde olan Türkiye’de terörle mücadele de başarı beklenebilir mi?
 
Her kesimden kişi, terör örgütü mensubu yöneticisi, üyesi gerekçesiyle tutuklanıyor.
 
Savunan veya karşı çıkanlara baktığımızda; kim neyi ne için ne amaçla savunuyor veya  karşı çıkıyor belli değil. Herşey birbirine karışmış durumda
 
Yargı kararları bile, yandaş olunca takdir ediliyor zıt olunca yerden yere vuruluyor.
 
Meclis ise suç işleyenlerin sığındığı yer.
Bir gazeteci mahkum olmuş milletvekili seçildiği için yargılanamıyor diğerleri tutuklu.
 
Tutuklu biri seçiliyor mecliste değil diğeri tutuklu olmadığı için milletvekili.
Şimdi Türkiye’nin geleceği konusunda nasıl iyimser olunacak dersiniz?
 
Yani farklı kimlikte olsa da vatandaş, tutuklu olup olmamasına göre mecliste yer alıyor.
Aynı suç, aynı iddialar ama farklı konumlardalar.
 
Siz şimdi böylesi bir ülkeyi, hukuk devleti, demokrasi, hukuk önünde herkes eşit diye tanımlayabilir misiniz?
 
Oysa; Türkiye anayasal bir hukuk devletidir. Hukukun verdiği güçle, yetkiyle, hukuksuzlukla mücadele etmek de bu milletin en tabii hakkıdır.
 
Terörle mücadele, bu dönemde, hak ve özgürlüklerle güvenlik arasındaki denge en hassas şekilde muhafaza edilerek yürütülmelidir.
 
Hiç kimse, ama hiç kimse, keyfi olarak, hukuka aykırı şekilde gözaltına alınmamalıdır
 
Hukukun en temel ilkeleri hassas şekilde gözetilmeli, Anayasaya, yasalara, evrensel normlara uygun şekilde bir süreç işletilmelidir.
 
Bu toprağın insanları kin ve öfke içinde birbirini öldürürken, hiç kimse durup seyretmemelidir.
 
Devlete paralel örgütlenmeler, hiç kimse sessiz kalmamalıdır.
 
Zihinler bulandırılmak isteniyor.
Terörün, propagandasını yapanlara, onların cinayet işlemelerini kolaylaştıranlara, onların daha fazla cinayet işleyebilmeleri için lojistik destek sağlayanlara karşı tepkisiz kalınmamalıdır.
 
Belgelere, bilgilere, toplanan delillere bakmaksızın, iddiaları göz ardı ederek, daha sorgulama aşamasında, daha yargılama süreci tamamlanmadan, tutuklamaları, gözaltıları eleştirmenin, buradan demokrasi adına bir takım yorumlarda bulunmanın, adil olmadığı bilinmelidir.
 
Siyasetçilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin yaklaşımı; adil olmadığı gibi insani de vicdani de değildir. Ne yazık ki bazı çevreler, bu ülkedeki her hadiseyi bir şekilde istismar için bir fırsat olarak değerlendirme yanlışı içindedir. Bu yanlışta da ısrar ediyorlar.
 
Ne yazık ki, gençlerin, annelerin, babaların hissiyatı, yargının tasarrufları, güvenlik güçlerinin operasyonları birer istismar aracı olarak kullanılıyor, zihinler bulandırılmak isteniyor.
 
Bunlara asla fırsat tanınmamalı, bunların istismarına da mahal oluşmaması için azami hassasiyet gösterilmelidir.
 
Toplumda ayrılıkları değil ortak değerleri öne çıkaran sözler, yazılar gündemde olmalıdır.
 
Günün Sözü: Sevgi, hoşgörü, adalet, şiddetin çatışmanın ayrışmanın panzehiridir.