Sosyal paylaşım ağları eski anıları gün yüzüne çıkartmak için şüphesiz en gelişmiş iletişim aracı. Geçtiğimiz günlerde ağabeyim Gürsel Özkan’ın paylaştığı yayın editörümün yazımın mutlaka uygun bir yerine yerleştireceği bu fotoğraf da 34 yıllık anılarımı birden gün yüzüne çıkardı. Sosyal paylaşım ağlarında “beğen”, “yorum yaz” vb. bölümlerle böylesi paylaşımlarda anlık tepkilerinizi derhal belirte biliyorsunuz. Aşağıdaki anı öylesi “yorum yap” köşesine alel-acele yazılmış yorumlardan bir yazı. Lakin yorum yazısı sonunda da belirttiğim üzere “ merak edenler devamını gazetedeki köşemden okusunlar” diye yazmaktan kaynaklı Taş Mektep de Bir Nöbet başlıklı yazıyı yazmak zorunluluğu hasıl oldu.
 
    *Taş Mektep bir asrı çoktan devirmiş nadir liselerimizden Kayseri Lisesinin diğer adıdır. Bu günlerde vizyona giren ve Kayseri Lisesi'nin (benimde okuduğum fakat mezunu olamadığım lisem) son sınıfındaki 63 öğrencinin 1920-1921 yıllarındaki öğretim döneminde okullarını terk ederek Sakarya Meydan Savaşı'na katılarak ülkemizi düşman işgalinden korumak ve kurtarmak için giriştikleri mücadeleyi anlatan film. Çağrışım yapsın diye bilerek Taş Mektep başlığını kullandım.
 
     Sözü uzatmadan yorumda yazdığım anıyı ve “merakla beklenen” sonunu yazmaya başlayayım. Fotoğrafta gördüğünüz üçgen flama şeklindeki bayrak her yıl Atatürk'ü temsilen Samsun’dan Ankara’ya götürülen sembolik değeri devlet nezlinde büyük bir flama bayraktır. Her yıl Samsundan başlayarak M.K. Atatürk’ün kurtuluş savaşımıza hazırlık dönemi olarak bilinen gezileri güzergâhından geçirilerek Ankara da 19 Mayıs günü tören alanında gençlik tarafından Atatürk’ü temsilen Cumhurbaşkanına verilmesiyle “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” töreni başlatılmış olur. Ergin İzciler Kayseri ili gençliği adına bir gece boyu saygı selamı seronomisi içinde sabaha kadar bayrak flama nöbeti tutarlar.
 
     1976 yılı 15 Mayıs ı 16 Mayıs a bağlayan gece nöbet devir teslimlerinden gına geldiği bir an gözümü karartıp "kutsal flama bayrağı" yerinden alıp gömleğimin içine sokuverdim. Nöbet teslim anında robotik hareketlerle tüm ritüelleri tek, tek yerine getirerek nöbeti bizden sonraki ergin izci ekibine devrettik. Devralanlar saygıdan mı uykudan mı “alık” olduklarından mı bilinmez nöbeti bizden “eksiksiz” teslim aldıktan sonra "BAYRAK YOOOK" diye avaz,avaz bağırıp sabaha dek bayrak aradılar.
 
      Biz mi "taş mektep" Kayseri lisesinin 10 D sınıfında uyku tulumlarımıza girip, vurup kafayı yattık. Ekip başımız Gürsel Özkan (ağabeyim resimde oturur vaziyette olan) sabah Kayseri Valisi ve İl Milli Eğitim Müdürü uğurlama törenine gelmeden Ocak Başımız Vedat lidere flama bayrağın jimnastik kasası içinde olduğunu söyleyerek sembolik bayrağın kayseri İlinden uğurlama ritüelinin gerçekleşmesini sağladı.
 
     O dönem ergin izci kamplarında ateş başı sohbetlerinde çok anlatılan bir anıydı. Asıl ilginci 25 yıl sonra Gurup Lideri olarak katıldığım 10.Büyük İzci yürüyüşünde Ankara Kızılcahamam kampında genç izcilerden daha abartılı olarak öznesi olduğum bu olayı dinlerken bir tuhaf oldum. Yanlarına yaklaşıp, “bunca izcilik kıdemime rağmen hiçbir kampta böle geyik muhabbeti duymadım” diyerek sohbetlerine katıldım.
 
      Genç izcilere nereden duyduklarını sordum "katıldığımız izci kamplarında bayrak nöbeti ve önemi anlatılırken dikkati olmamız için sizin gibi kamp sorumlusu liderlerimiz tarafından anlatılan efsane anı olay anlatımıdır efendim" dediler. Olabildiğimce sert “ben hiç duymadım” dedim. Her sabah 430 ergin izciden sorumlu yedi takım liderinin bana tekmil verdiğini benimde her sabah diğer iki grup liderinden de önce hareket ederek “Yürüyüş Kolu Başkanı” önünde yerimi alarak kendi gurup izcilerimi “ıvır zıvır” işlerden kurtarmamdan kaynaklı haklı ünümden olacak saygıyla ve cılız bir sesle "inanmıyor musunuz?" Dediler. Daha sert bir ses tonuyla “sizinde inanamayacağınız başka bir şey söyleyeyim o zaman” dedim. Merakla ağzımdan çıkacak cümleyi bekliyorlar. Bende bekliyorum. Neden sonra sessizlik hat safhaya ulaştığında "kutsal flama bayrağı alıp gömleğinin içine saklayan bendim, ekip başım Gürsel Özkan, nöbet arkadaşım da Yavuz Tuna’ydı evet bu gecenin geyiği de bu olsun" diyerek ve şaşkın bakışlarıyla gençleri baş başa bırakarak aralarında ayrıldım.
 
     Gençler vakit geçirmeden önce kendi takım liderlerine, daha sonra diğer gurupların takım ve grup sorumlu liderlerine yaşadıklarını bir, bir anlatıp sözlerimin teyit ettirmeye uğraşırlar. İki grup lideri ve beni tanıyan diğer takım sorumlu liderleri mealen “çok farklı zamanların çok farklı özelliklerini taşıyan liderler kuşağından olduğumu, bayrak anısı gibi anlatılan yüzlerce olayın öznesi veya yan kahramanlarından biri olduğumu anlatırlar ve genç izcilere ilaveten en güzel izci alkışlarından “Bayrak” alkışını farklı bir şekilde yaparak öğrenmek isterseniz keyifli bir anında grubunuza hatta tüm gruplara yaptırmasını isteyin çok eğlenirsiniz fakat ceremesini de çekersiniz derler.
 
     Konuşmalarımızın geçtiği gecenin sabahı kızlı erkekli ergin izciler (1240 genç 58’li 60’lı olmak üzere yedişerli ekipler halinde üç ana grup olarak U düzeninde sabah içtimasındayız, bildik hareketlerle tekmiller alınıyor, tekmiller veriliyor bizim grup daha bir gayretli olarak bitiriyor ve grup lideri olarak ben sahnedeki yerimi yine diğer iki liderden önde alıyorum onları da “hizaya sokarak” genel tekmili veriyorum, “grup çok gayretliydi yürüyüş kolu başkanından bu gün hangi işi (çöp-karavana dağıtımı-bulaşık vb.) yapmamalarını ödül olarak isteyim diye düşünürken yürüyüş kolu başkanı “bu gün tüm gruplar çok gayretliydi, alkışı hak ettiler Göksel liderim güne moralli başlayalım grup alkışı yaptırın” komutunun son anda algılaya bildim.
 
       Gurup alkışlarında adettendir gruba “hangi alkışı istiyorsunuz? Diye sorulur. Bildik şak-şaklara  “köfteci” alkışı dendiğinden özelliği olan, izci kaplarında üretilmiş çoğu tribün amigosuna taş çıkartacak alkışlama biçimlerinden coşkuyu en artıracak olanı lider gruptan gelen öneriler arasından anında belirleyip yaptırması üzerine kurulu görsel ve işitsel bir izcilik şovu olması hasebiyle tüm izciler tarafından isteyerek ve coşkuyla yapılan bir etkinlik olduğunu belirteyim.  1240 ergin izci 21 takım lideri ve iki grup liderinden oluşan karşımdaki 1263 kişi U düzeninde yürüyüş kolu kafilesi olarak hep bir ağızdan “BAYRAK ALKIŞI İSTİYORUZ”  diye haykırmasınlar mı?  “Hangisini?” Diye gürledim. Gülüşmeler başladı.”Anlaşıldı siz kaşındınız” dedim ve  “ kendi yorumumla Bayrak YOOOK” alkışını yaptırdım. Tören alanı kahkakahadan yıkılıyor, gençler böyle bir şovu yapmaktan ve öğrenmekten mest, bir müddet yatışmalarını bekledikten sonra hazır ola geçmelerini sağlayıp, “tören bitmiştir, tüm gruplar sorumluluk alanlarındaki görevlerinin başına” komutunu vermeden “nasıl eğlendik mi?” diye sordum. Hep birlikte “EVET” dediler. “Bu alkışı yaptırmamı isteyen liderleriniz sonucuna katlanırsınız dediler mi?” diye tekrar sordum.”EVeeet!” dediler.
 
       Biraz bekledim, “Bayrak Nöbetini benden noksansız, tam olarak alan liderinizi tanıştırmaktan onur duyarım. İsmail KOCABEYOĞLU 10. Zafer Yürüyüşü Genel Sorumlu Lideri ve Yürüyüş Kafile Başkanı” İsmail Lider gülerek “günlük kaç kilometre yürüyorsanız üçle çarpın bu gün o kadar yürüyeceksiniz çünkü üç tekrar yaptınız” diyerek alkışın “ceremesini” açıkladı. Gün boyu 15x3=45 km. tüm mola ve yemeklerde tüm yorgunluklarına rağmen “bayrak yoook” diyerek izciler bir birine gülüyor bu anı yaşamak için bu zahmete katlanılır diye bir birlerini teselli ediyor ve gülüyorlardı.