"TARİHİN SONU" GELDİ DİYENLAR ARAPÇA YAZILAN TARİHİ İYİ OKUSUNLAR!
 
 
İnsanlık tarihini egemenlerin, zenginlerin tarih kitaplarından okuyanlar hep kralları, soylu kişileri, egemenleri ve bireyleri görürler. Tarihin egemen bireylerden oluştuğunu ve bu soylu kişiler tarafından belirlendiğini sanırlar. Okudukları bu tarihte kitlelerin yaratıcı etkinliği yoktur, halkların, ezilenlerin iradesi yoktur. Evet kitleler tarihin dışına atılmışlardı. Berlin duvarı yıkılırken zenginler “tarihin sonu” diyerek kitlelerin bilincine son öldürücü darbeyi de vurduğunu sanıyorlardı! Beyinlere kazımak istedikleri ezilen kitlelerin yaratıcı etkinliğine ve eylemine dayanan tarihin sonuydu.
 
        Etkinliği yok sayılan ve tarihin dışına atılmaya çalışılan emekçi kitleler, bu defa Arap diyarında tarihin akışına yön verdiler. Mısır halkının tarihini Mübarek'ten ibaret, halkın yazgısını Mübarek'in ve emperyalist efendilerinin iki dudağının arasında sananlar yanıldılar. Halk kendi yazgısını belirlemeye yöneldiğinde Mübarek, tarihin küçük bir ayrıntısından başka bir şey değildi. Tıpkı Tunus taki Bin Ali gibi. O kudretli diktatörler, halkın tarih sahnesine çıkmasıyla tasını tarağını toplayıp kaçtılar. Şimdi tarihin Arapça yazıldığı günlerdeyiz. Medeniyetlere beşiklik eden o kadim toprakların halkları artık kendi tarihlerini yazıyor. Oysa daha düne kadar uyuşuklukla, itaatkârlıkla itham ediliyorlardı. Hüsnü Mübarek tarihin çöp tenekesindeki yerini aldı. Yenileri sırasını bekliyor. Daha yolun başında olsalar da, ne kadar gururlansalar azdır. Bu gurur Mısır halkınındır, bu gurur Arap halklarınındır. Bu gurur, kalbi Arap isyanıyla atan bütün ezilenlerindir.
 
        Mübarek’in, Bin Ali'nin alaşağı edilmesi Libyanın kent kent özgürleştirilmesi az şey değil. Her şeyden önce,   halkın kendi gücünü görmesi ve özgüveni bakımından önemli. Artık onlar, diktatörlüğü kendilerinin yıktığını biliyorlar. Hiçbir şey bu yalın gerçeği değiştiremez. Ne Mübarek'in gitmeye niyeti vardı, ne de efendilerinin değiştirme gündemi. Tahrir Meydanı'nı ve ülkenin diğer meydanlarını dolduran milyonlar, Mübarek'in gidişini kutlarken, bunun kendi eylemlerinin zaferi olduğunu biliyorlardı.
 
          Mısır'da ve Arap diyarında sınıf savaşımının diktatörlüğe son vererek toplumsal bakımdan daha yalın biçimde yaşanacağı bir sürece giriliyor. Diktatörlerin kovulması ancak toplumsal bir devrimle tamamlanabilir. Asıl zafer, sermaye düzeninin sonunu getirecek bir toplumsal devrimle sağlanabilir. Bu çok daha zorlu bir süreçtir. Mübarek'in gitmesiyle yetinmek ezilen sınıfların intiharıdır. Ordu, bütün egemen sınıflar adına kontrolü elinde tutmaktadır. İlk fırsatta halkın isyanını bir karşı devrimle sonuçlandırmaktan ve yeni bir zorbalık rejimi kurmaktan geri durmayacaktır. Tarihin, 1950'lerde yaşananın yeni bir tekrarı olması için şimdilik isyanın yatışmasına ihtiyaç duyuyor. Sokakları terk etme çağrılarının ve 30 yıllık sıkıyönetimi kaldırmaya yaklaşmamasının anlamı da budur.
 
         Şimdilik halk isyanında herkes neyi görmek istiyorsa, ona bakıyor. "Liberal" yazarlar ve sistem partileri isyandan Türkiye'nin rol modelliğinin ön plana çıkıp çıkmayacağıyla ilgililer. Onlar, halkın isyanına hala “tarihin sonu”ndan bakıyorlar. Halk isyanının, Türkiye'nin emperyalist politikalar karşısındaki rolü dışında kendilerini ilgilendirmediğini sanıyorlar.
 
        Tıpkı İran gibi. İran teokratik rejimi de, Mısır isyanını kendi etkinliğinin yayılması olarak görmüş ve coşkulu biçimde selamlamıştı. Fakat şimdi İran halkının 2009'da kaldığı yerden gösterilere başlaması karşısında şaşkınlar. “Dış güçler” yalanına sarılarak muhalefeti bastırmaya, devlet terörünü meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
 
        Halk isyanları yalnız diktatörleriyle hesaplaşmıyor, toplumsal adaletsizliğe de baş kaldırıyorlar. İş, ekmek ve özgürlük istiyorlar. İsyan, her ülkenin özgün tarihi, kendine özgü çelişkileriyle buluşarak kendi formuna kavuşuyor. Zorba diktatörler kadar, teokratik rejimler ve biçimsel demokrasiler de halk isyanının hedefidir.
 
        İşçi ve emekçiler şimdilik Mısır halkının zaferini paylaşıyor ve bu zaferden öğreniyorlar. Tıpkı; İran, Yemen, Ürdün, Cezayir, Bahreyn halkları gibi. Tıpkı; dünyanın bütün ezilen halkları gibi. İşçi sınıfı ve ezilenler, Tunus ve Mısır halklarının zaferinde yazgılarını belirleme gücünü bir kez gördüler. Gerisini isyanın yol haritası belirleyecektir.