Milliyetçi Hareket Partisi Niğde İl Başkanı Sayın Hikmet BEKİL, ithal tohum ile ilgili açıklamalarda bulundu.  İl Başkanı Bekil’in  açıklamalarında şu görüşlere yer verdi.
 
TBMM'de 31 Ekim 2006 tarihinde kabul edilen 5553 sayılı Tohumculuk yasası, 8 Kasım 2006 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa, tohum alanından kamunun çekilmesi ve sektörün tümüyle çok uluslu şirketler ile onların yerli temsilcilerine teslim edilmesini amaçlamaktadır.
 
Yasa ile Türkiye'de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü'ne (TAGEM) bağlı Enstitülerin tarımsal AR-GE faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal tohumculuk sistemi "demode" ilan ediliyor; devlet olmazsa olmaz bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onların yerli uzantılarına yeni kâr alanları yaratılıyor.
 
Türkiye bugün sebze tohumluğunda % 90'ın üzerinde bir oranla dışa bağımlıdır. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak % 25'i üretilebilmektedir. Özel sektör, sebze, mısır, ayçiçeği gibi yabancı döllenen tohum piyasasının karlılığını çoktan fark etmiş olduğundan, özellikle Hollanda, İspanya ve İsrail kökenli firmalar, yerli ortaklarıyla Türkiye'de tohum üretip pazarlamakta ya da doğrudan ithal ürün satış ağı oluşturmaktadırlar. Yerli çeşitlerimizin neredeyse tamamının kaybolmasına neden olan bu süreçte, örneğin bir kg domates tohumu 18–20 bin dolar fiyatla satılmakta ve üreticiye yönelik sömürü giderek artmaktadır. Yabancı ve yerli aracıların etkisiyle, üreticinin eline geçen gelirden yaklaşık 5 kat fazla fiyatlarla domates tüketen tüketicinin, "eski domateslerin tadını arama" düzeyinde kalan yakınmaları ise üretici ve tüketici dayanışmasına yönelik anlamlı bir sonuç üretememektedir.
 
F1 tabir edilen ve İsrail, Hollanda ve ABD’den ithal edilen yüksek verimli tohumların aslında ülkemizde de kolaylıkla üretilebileceği bir gerçektir. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) bünyesinde kurulacak laboratuarlarda bu tohumların üretilmesi mümkündür. Ancak her konuda olduğu gibi tohumculuk konusunda da milli olan hiçbir projeye katkı sağlamak istemeyen AKP hükümeti 5553 sayılı yasa ile bunu açıkça göstermiştir.
5553 sayılı yasanın 25. maddesi tohumculuk birliğinin kurulmasına ilişkin düzenlemeleri öngörmektedir. Bu nedenledir ki 5553 sayılı yasa adeta “tohumculuğu” değil “tohumculuk birliği”ni düzenlemek üzere çıkarılmıştır.
 
AKP iktidarı yedi yılı aşan bir süreçte 80 yılda kurulan bütün devlet kurum ve kuruluşlarını çok uluslu şirketlere peşkeş çekeceğine ziraat fakülteleri bünyesinde oluşturulacak laboratuar çalışmalarına önem verseydi bugün dünyaya tohum ihraç eden ülkelerden biri de biz olabilirdik. Ancak tek mahareti çiftçisine: “Ananı da al git!” ya da “ gözünüzü toprak doyursun!” demek olan bir hükümet anlayışından böylesine kalıcı çözümler üretmesini beklemek elbette imkansızdır.
 
Çiftçimizin tek derdi, sahip olduğu toprağıyla bakmakla mükellef olduğu yakınlarını geçindirmektir. Bundan dolayıdır ki verimi yüksek tohumlara yönelmesi elbette kınanacak ya da ayıplanacak bir şey değildir. Ülkemizin şartlarına uygun, verimi yüksek milli tohum projemiz olmadığı için çiftçimiz ithal tohuma mahkum edilmiştir. Çiftçimiz bir sonraki yıl yerli üretime geçmek istese bile bu sefer de verimin düşüklüğü belini kırmaktadır. Dolayısıyla Türk çiftçisi her yıl yeniden ithal tohuma yönlendirilmekte böylece yabancı şirketler ve İsrail, tohumculuktan büyük paralar kazanmaya devam etmektedirler.
 
2011 genel seçimlerinde MHP’ye milletimiz tarafından tek başına iktidar yetkisi verildiği takdirde öncelikli çalışma alanlarımızdan biri de milli tohum projesi olacaktır. Böylelikle dışa bağımlı tarım ve hayvancılık yerine kendi kendine yetebilen bir tarım ve hayvancılığa adım atılabilir.
 
Buradan bir kere daha ifade ediyorum ki milletimiz çaresiz değildir! Umutsuz değildir! Umut vardır! Çare vardır! O da Milliyetçi Hareket Partisi ve onun bilgili, ilkeli, dürüst lideri Sayın Devlet Bahçeli’dir!
 
Editör: TE Bilişim