Bugünlerde, AKP'nin parti dışı yapılarla sürdürdüğü koalisyona ilişkin bazı sıkıntılar yaşamakta olduğunu gözlemlemekteyiz. AKP’nin iktidara gelişi beş benzemezin bir araya geldiği ama insicamla iş gördüğü güçlü bir koalisyondu. Fakat bugünlerde bu ittifakın önemli sıkıntılarının olduğunu görmekteyiz. Haliyle 8 yıldır ülkeyi yöneten bir ortaklıktan bahsettiğimiz için bu ortaklığın sıkıntıları da bizi ilgilendirmekte ve sağlıklı bir şekilde gözlemlenmesi gerekmektedir.
Hepimiz hatırlarız;
Sayın başbakan, dışarıdan ve içerden önemli destekler alan geniş bir koalisyonla iktidara gelmişti. Bu koalisyon geniş çaplı bir ortaklıktı ve bu ortaklık, birçok kesimin aşağı yukarı aynı sepette topluma sunulan beklentilerinin gerçekleştirilebileceğinin inancıyla şekillenmişti. Bu inanç ve beklentiyle Sayın Başbakan uzun yıllar boyunca ülkemizin siyaset standartlarının üstünde görülmemiş bir destek aldı. Bu biraz da müesses nizamla hesaplaşma umudunu içeren sorgusuz sualsiz açık bir çekti. Sayın Başbakan’ın iktidarını her zaman için uzlaşma ile izah etmeyi tercih etmesinin arkasında yatan gerçek budur.
Fakat bu ortaklık eskisi kadar yolunda gitmiyor. Ortaklığın en önemli sorunlarından bir tanesi, Sayın Başbakan ile Altan Kardeşlerin yaşadığı problemler ve TARAF Gazetesi etrafında cereyan eden olaylardır. Diğer sorun ise Sayın Başbakanın öfkeli hallerinin artık eskisinden farklı yorumlanmaya başlaması ve eski ortakların “öküz öldü mü?” endişesidir. Temel meseleler bu şekildedir.
Detaylarına gelince;
1 - Bir kere Sayın Başbakanın, şimdiye kadar bir sanat olarak kullandığı öfkesinin tutsağı olmaya başladığı düşünülüyor. Bu halin önemli bir kaç sebebi var. Bana göre bunun en önemli sebebi satıldığını düşünüyor olmasıdır.
Aldatılmak, yalnız bırakılmak gibi durumlar insanda öfke ve hırçınlık yaratan şeylerdir. Hele de bu aldatma ya da yalnız bırakma durumu şimdiye kadar çok iyi geçindiğiniz, dost dildiğiniz birisinden, en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanda gerçekleşiyorsa daha yoğun bir öfke hali yaratır. Bunun nedeni benlik kesintisidir. Tam da kendinizi asıl hedeflediğiniz şeyler konusunda ortaya koyma imkanı doğmuşken böyle bir durumun gerçekleşmesi psikolojinizde travmalara neden olabilecek düzeyde bir benlik kesintisi yaratır. Burada buna benzer bir durum var. Boru değil, yılların emeği bugün içindi ve o emekler de en güvendiği ortakların veya destekçilerin kendisini yalnız bırakması dolayısıyla boşuna gidecek.
Bu desteği çekme meselesini biraz genişletmek gerekir;
Şimdiye kadar müesses nizamla hesaplaşacağı umuduyla Sayın Başbakana karşı pozitif ön yargıya dayalı sorgusuz bir destek sunuldu hep. Bunun karşılığında da liberal gerçeklere uygun adımlar beklendi. Ne oldu ne olmadı detayını pek bilmiyorum ancak destekçilerin peşin hükümlü güvenlerinde hata ettiklerini düşünmeye başladıklarına şahit olmaktayız.
Haliyle de onlar da kendilerince desteklerinin somut karşılığını görmek istiyorlar.
Bu noktada Sayın Başbakanın cumhurbaşkanlığı yolunda çok daha güçlü bir rüzgara ihtiyacı olduğu açık. Fakat Sayın Başbakanın yelkenlerinin Sayın Gül tarafından delindiğini bilmeyen yok. Burada açık bir ayrışma yerine “yengeler üzerinden siyaset yürütülüyor” o başka. Sayın Başbakan bu yüzden zaten haddinden fazla öfkeli ama kalkıp da kardeşim dediği Sayın Gül’e kızacak hali yok. Kızsa bile bunu bize belli etmesi mümkün değil. Ne de olsa bu bir aile meselesi ve muhtemelen içerden de bu konu halledilmeye çalışılıyordur. Kardeşe kızmaktansa şu sıralar tabanına yöneldiği MHP’nin pek de hazzetmediği Altan’lara ya da Ertuğrul Günay’a fırçayı basmaktan daha doğal ve akıllıca ne olabilir ki[1]?
Hatta bunu bir oyun olarak görenler bile var, fakat oyun olsun ya da olmasın Sayın Başbakan zaten ev halkının hallerinden dolayı öfkeli ve dışarı çıkınca artık karşısına Altanlar mı çıkar Günay mı yoksa Adnan Polat mı, o onların bahtına kalmış…
2 - İkincisi Sayın Başbakanda ciddi bir öze dönüş var diyenler de az değil. En azından gençlik siyasetine ilişkin imgeler ve davranış kalıplarını bu sıralar daha fazla sergiliyor olması bu kanıyı güçlendiriyor. Bu hali ortaklarının kendisine duyduğu güvenin zedelenmesine yol açıyor. Burada da aldatıldığını hisseden başta Altanlar olmak üzere TARAF ailesidir. Yani TARAF ailesinde “biz seni böyle bilmiyorduk” ruh hali söz konusu ve bu haleti ruhiye içerisinde çekincelerini dile getiriyorlar. CHP tarafından sık sık dile getirilen Gizli Ajanda meselesi bugünlerde CHP haricinde başkalarının da dilinde dolaşmaya başladı. Nasıl ki Sayın Başbakan yolda bırakıldığı zannındaysa destekçisi olan kimi isimler de aldatıldığını düşünüyor.
Açıkçası ortaklar arasında bir güven bunalımının kapıda olduğunu görmekteyiz.
Bu arada Sayın Başbakan’ın TÜSİAD kanalıyla iş çevreleriyle arasını yaptığı için Altanların ve TARAF’ın desteğine pek ihtiyacının kalmadığını söyleyenler de var. Bu bizim için kâhinlik, en azından iyimserlik olur. Fakat Sayın Başbakan’ın umutsuzca da olsa son sürat cumhurbaşkanlığına doğru at sürdüğü bir zamanda “öküze bir şey olması” her iki taraf içinde ölümcül sonuçlara neden olabilir. Bu yüzden her iki tarafa da “Aman dikkat” demek en akıllıcası.
Sonucu da bekleyip göreceğiz.
[1] Bu arada Sayın Başbakanın Haziran 2011 Seçimleri için MHP tabanına yönelik mesajları bu yolla verdiği söylense de MHP lideri Sayın Bahçeli’nin de yargı kararları vs. gibi konularda AKP tabanına yönelik güçlü mesajlar verdiği en azından MHP’den ödünç alınan oyları MHP’nin yıpranan imajına karşılık yumuşattığı görülmektedir. Açıkçası karşılıklı bir alt oyma siyaseti var.


22/01/2011