YORUM

Niğde’nin Ruhu Nereye Gitti?

Niğde’nin ihtiyacı yeni binalar değil; eski ruhunu hatırlayacak vicdanlı insanlardır.

Abone Ol

Turan YAZICI yazdı

“Zaman bir nehrin içinden geçer gibi geçiyor üzerimizden; fakat biz o nehirde kendi suretimizi göremez. olduk.”

Ahmet Hamdi Tanpınar


Geçenlerden Niğde’yi dolaştım.
Yürüdüğüm sokaklar, baktığım binalar, duyduğum sesler… hiçbirinin tanıdıklığı kalmamıştı.
O çocukluğumun Niğde’si, sabahın serinliğinde demli çay kokan, akşamüstü ezanıyla yavaşlayan şehir, sanki bir başka ülkeye taşınmış gibiydi.
Yıkılan sadece yapılar değil; hatıralar, anılar, bir zamanlar bizi biz yapan değerlerdi.

Okulların isimleri değişmiş, mahallelerin çehresi tanınmaz hâle gelmişti.
Bir zamanlar şehrin ruhunu taşıyan binalar, “modernleşme” uğruna birer birer yerle bir edilmiş.
Oysa bir şehir, sadece taşla değil; hatıra, kimlik ve süreklilikle yaşar.
Bugün bir Avrupa kentinde, küçük bir büfenin tarihçesini gururla anlatan insanlar var.
Bizde ise yüz yıllık bir yapıyı “eski” diyerek yıkmak, bir marifet gibi sunuluyor.

Niğde’nin ihtiyacı yeni binalar değil; eski ruhunu hatırlayacak vicdanlı insanlardır.
Bir şehir, yenilendikçe köklerinden kopuyorsa, o yenilenme değildir.
Her yıkım, bir hatırayı toprağa gömmek demektir.
Biz, geçmişimizi betonun altına gömerek “çağdaşlık” inşa ediyoruz.
Oysa modernleşme, hafızayı silmek değil, onu yaşatmanın yeni yollarını bulmaktır.

Şehrin nefes aldığı alanlar artık yok.
Tarım arazileri, kentin akciğerleri sayılan yeşil bölgeler, yerlerini birbirine benzeyen apartmanlara, kimliksiz kafe dizilerine bıraktı.
Gençler, bir fincan kahveye bir saatlik kimlik buluyor, sonra yeniden kaybediyor.
Büyük tabelalar altında küçük mutluluklar arıyoruz.
Oysa şehir, kalabalığın değil, anlamın mekânıdır.

TÜİK verilerine göre
Niğde göç veriyor, gelir adaletsizliği artıyor.
Bu şehirde üreten değil, aracılık eden kazanıyor.
Bu şehirde düşünen değil, konuşan duyuluyor.
Bir şehir, liyakatle yönetilmezse; mertlik, zarafet, emek kenara itilir;
yerini dalkavukluk, cahil cesareti ve komplo hevesi alır.

Tanpınar, “Medeniyetin saati durdu mu, yeniden çalışması yıllar ister,” der.
Niğde’nin saati bir süredir durmuş gibi.
Fakat zamanın nabzı hâlâ Kale’nin taşlarında, Alaaddin Tepesi’nin rüzgârında, bir çeşmenin yanındaki yosun kokusunda atıyor.
Belki o ruh, henüz tamamen terk etmedi bu toprakları.
Belki bir çocuk, dedesinin anlattığı hikâyelerde yeniden bulacaktır onu.

Bir şehrin ruhu ölmez; sadece susar.
Bazen bir duvarın gölgesine çekilir, bazen bir ezanın içindeki seste gizlenir.

Niğde’nin ruhu nereye gitti, bilmiyorum.
Ama bir yerlerde, hâlâ bizi beklediğine inanıyorum.
Bir taşın altında, bir sokağın adında, bir fotoğrafın kenarında…
Bir gün yeniden duyacağız o sesi:
“Ben buradayım.”

{ "vars": { "account": "UA-18872786-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }