Mahmut Sami  AKINCIOĞLU yazdı....

Dostum Mehmet Baş ile ilgili daha doğrusu şiiri ile ilgili bir yazı yazmayı uzun zamandır istiyordum. Fakat hayat gailesi içinde hep erteliyor hep unutuyor bir türlü düşüncelerimi yazıya dökemiyordum. Artık kısmet bu günleriymiş diyelim.

Mehmet Baş kardeşim, Muradiye Camisi’nin Bursa’yı bir kilim gibi önümüze seren manzarasının eşliğinde şiire ve edebiyata dair konuşmalarımızın birisinde “şiir bir imtihandır” demişti. O zamanlar gençliğin verdiği bir heyecanla sokakları hızlı hızlı adımlarken tekel 2000’e gömdüğümüz efkârımızı anlatacak kelimeleri bulmaya zorlanıyorduk. Nihat Atsız’dan “Yolların Sonu” şiirini okurken, Necip Fazıl’dan “Sakarya Türküsü’ne” doğru yol alıyor, Seyrani’den, Karacaoğlan’a, Yunus’tan, Mevlana’ya doğru kanatlanıp uçuyorduk. Bazı zamanlar bir Yesevi dervişi gibi yalın kılıç meydanlara atılıyor bazı zamanlar eski bir çınar ağacı gibi susuyor susuyorduk. Zaman hızla geçti ve yıllar bizi bir toz bulutu gibi sağa sola savurdu. Ekmek derdi aş derdi derken ömrümüz bir ip gibi eğrilip zamanın halısına dokundu. Şimdi anılar körfezine demir atan gemiler gibi hüznün sahillerinde sessizce bekliyoruz.
 
Mehmet Baş dışarıdan bakıldığında içinde ki derinliği göstermeyen bir insan. Alelade bir görüntü ve iddiasız bir yüze sahip. Şekilciliğin revaçta olduğu bir çağda şekle aldanmayan ve şekilciliğin rüzgârına kapılmayan bir insan. Fakat arada bir yaptığı fevri çıkışları ile imkânsız görünen kavgaların ortasına dalışları ise unutulur gibi değil. Cesaretin bittiği yerde esaret başlar felsefesinden olsa gerek kızdığı zaman gözünü budaktan sakınmıyor. Tabi bu benim kendi şahsi görüşüm. Şairin iç dünyasının zenginliğini anlatacak kelime bulmakta zorlanabiliriz. Tüm doğu ve batı klasiklerini okuduğunu biliyorum. Ayrıca günde en az 200 sayfa ile bu zamana kadar en az 10 bin kitap okuduğunu söyleyebiliriz. Geceleri uykusundan feragat ederek yazılarını yazmakta kitaplarını okumakta olduğuna bizzat şahidim.  Fakat bu konuda kendisi okudukça cahilliğinin daha çok arttığını söyleyerek olaya farklı bir bakış açısı getirmekte.
 
Şair dostum geçen yıllara rağmen şiir imtihanından şiirle imtihan olmaktan bir lahza bile ayrılmadı. Kitaplarla olan dostluğunu kitaplar yazarak sürdürdü. Mehmet Baş’ın “Tabirsiz Rüyalar” ile başlayan kitap yayını daha sonra” Borlu Ahmet Kuddusi” isimli biyografi kitabı arkasından “Bir Dert Bulmalıyım Kendime” isimli deneme kitabıyla devam etti. Son kitabı ise “Puslu Zaman Menkıbeleri” ismini taşımakta.
 
Dostum Mehmet Baş’ın 4. kitabı olan “Puslu Zaman Menkıbeleri” nihayet elime geçti. Yeşil renkli bir kapak ve kapakta masalımsı bir atla şiire ilk adımı atıyoruz. Seçkin kelimelerle seçkin şiirin kapısını çalan şair yıkılmış bir imparatorluğun sancısını çeken süvarilerin hüznüyle dokunuyor kelimelere. Koşusu hiç bitmeyen atların soluklarını duyuyoruz. Kitapta orijinal şiirin has şiirin ve yepyeni bir söyleyişin canlanışını seyrederken metafizik bir bakış açısının yansımalarını görebiliyoruz. “Puslu Zaman Menkıbeleri” seçkin şiir kitaplığımızın başköşesine konmaya aday bir kitap.
 
Ayrıca Mehmet Baş’ın şiirinde koşan atları sıradağları ve bozkırları aynı anda seyredip kayıp bir zamanın yazılmamış ağıtlarını dinleyebiliriz. Hayatın içinden beslenen şiirlerde hayatın yansımaları ile mısralar madde ve manayı aynı anda taşıyan çift kanatlı bir kartal gibi süzülmekte.
 
Mehmet Baş şiirinin hammaddesi tarih ve medeniyetimiz. Kutlu millet şuurunu ve İslam inancını mısraların kalbine derin bir anlam ve derin çağrışımlarla şifrelemiş. Mehmet Baş zorlamasız ve doğal bir şair. Onun şiirinde yapaylığın izine rastlamak mümkün değil. Yerelden evrensele doğru insana dair her şeyi Mehmet Baş’ın şiirinde bulabiliriz. Allaha olan iman ve Resulüne duyulan aşkla onun mısraları kelime-i tevhidin gölgesinden hiç ayrılmıyor.
 
Mehmet Baş bildiğim kadarı ile çoğu kitabının masrafını kendi cebinden karşılıyor ve herhangi bir yerden destek görmeden buna devam ediyor. Zor şartlar altında diğer masraflarından kısarak edebiyata sanata kültüre yatırım yapması gerçekten takdire şayan.  Günümüzde ne yazık ki at yarışına harcanan paranın onda biri kitaplara harcanmıyor. Böyle bir zamanda kutlu kitabımızın ilk emri olan “Oku” emrinin derdine düşmek onun aşkıyla hareket etmek gerçekten çok önemli.
 
Edebiyat dünyasındaki kasıtlı körlük, bilinçli görmezden gelme ve yok saymaları takmadan yoluna devam eden ve bencilliğin girdabında boğulmayan şairin dünyasında öfkeye, düşmanlığa hiçbir zaman yer vermediğini seçtiği kelimelerinin pozitifliğinden anlayabiliyoruz. O herkese yaratıcıdan dolayı kıymet vermekte kimseyi kimseden ayırmamaktadır. Şairin bu yönü onun derviş tabiatının bir yansıması olarak görülebilir.
 
Mehmet Baş aynı zamanda doğup büyüdüğü toprakları şiire denemeye ve araştırma yazılarına dökerek tanıtmaya çalışıyor. Tüm Türkiye’de dağıtımı olan “Şehir ve Kültür “dergisinde Niğde ile ilgili yazdığı metinler gerçekten önemli. Bunun dışında Türk Dil Kurumu’nun dergisi olan Türk Dili dergisinde şiirler yazıyor. Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Hece, Dergâh, Ay Vakti, İstanbul Bir Nokta, Bizim Külliye, Dil ve Edebiyat, Akpınar, Altınoluk gibi dergilerde Mehmet Baş imzalı ürünlere rastlamak mümkün.  Defterk,  Asanatlar ,Dünyabizim, Bor Haber  edebiyat sanat sitelerinde Mehmet Baş’ın yazılarını okuyabiliriz.
 
Mehmet Baş kardeşime buradan selam ediyor yazı hayatında kendisine başarılar diliyorum. Yeni kitabı hayırlı uğurlu olsun. Okuyucusu bol kadrini kıymetini bilen çok olsun..

 
Editör: TE Bilişim