Kapitalist üretimin bir sonucu olarak sanayinin gelişmeye başlamasıyla birlikte, insanın atmosfere saldığı karbon (sera) gazı oranı giderek arttı. Kapitalist üretim tarzının kaçınılmaz sonucu olarak “küresel Isınma” kapitalizmle birlikte insanlığın yaşamını tehdit etmeye devam ediyor. Küresel ölçekte Zenginlerin bitmek tükenmek bilmeyen kar hırsı, işgallerle, iş cinayetleriyle, savaşlarla insan üzerinde etkisini gösterirken, petrol kaynaklarıyla, kömür/maden havzalarıyla, kendine yeni alanlar yaratmak için yaktığı ormanlarla da doğayı sömürmeye tam gaz devam ediyor.


       Kapitalizmin amansızca sömürdüğü doğa, çeşitli değişikliklerle bu sömürüye isyan ettiğini gösteriyor.  Dünyada hemen her bölgede yaşanan sıcak/soğuk hava dalgaları, buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesindeki yükselme ve buna bağlı olarak kıyı kesimlerde su baskınları, kuraklık, çölleşme doğanın sömürülmeye verdiği ilk isyanlar olarak gözlemlene biliyor. Sistemin “yalağı” bilim adamlarının buna verdiği isim ise “küresel ısınma”.


       Küresel ısınma nedir? Dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor. Dünya, bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu duruma sera etkisi deniyor. Bu da yeryüzünün yeterince sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve diazot monoksit gibi gazların atmosferdeki yığılması artış gösterdi. “Bilim adamlarına” göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor.


Sera gazlarının doğal salınımı aslında doğa tarafından soğurularak doğal bir denge oluşturuluyordu. Doğadaki organik maddelerin doğal çürümesi 220 milyar ton karbondioksiti yüzde 95’i ) atmosfere salıyor. Bu karbondioksit okyanuslarda çözünerek ve fotosentez süreciyle yeniden doğal döngüye katılıyor. Karbondioksitin geriye kalan yüzde 5'i insan faaliyetlerinin sonucu üretiliyordu. Ne zamana kadar? Kapitalist üretim dünya ölçeğinde hâkimiyetini kurana kadar.


        Yani kapitalist üretim faaliyetlerinin bir sonucu olarak, sanayinin gelişmeye başlamasıyla birlikte insanın atmosfere saldığı karbondioksit (sera) gazı oranı giderek arttı ve hala artmaya devam ediyor. Sanayide kullanılan kömürün yakılması, petrolün işlenmesi, sera gazı oranının artmasındaki en büyük beşeri nedenlerden bir kaçı olarak gösteriliyor.  Bunlara bir de zenginlerin çıkarları için yok ettiği ormanlar ve rekabete dayalı olan bu sistemin doğal sonucu olarak tüketim toplumundaki artış da ekleniyor.


        Kullanılan fosil yakıtların, sanayinin de artmasıyla beraber atmosferde birikerek sera gazı etkisi yapacağı ve bunun da dünyadaki dengeleri değiştireceği 130 yıl öncesinde zaman, zaman ortaya atılmış. Ancak o günün koşullarında bilimsel bir temele oturtulamayan, tahmin olarak kalan bu söylemler yüksek sesle dile getirilememiş, getirildiği anda da küresel zenginlerin çıkarlarını doğrudan etkileyeceği için egemen güçler tarafından üzeri örtülmüştür.


        Kapitalist sömürü düzeninin bir sonucu olarak küresel ısınma, doğayı ve insanı pek çok açıdan olumsuz etkilemektedir. Kutuplardaki buzulların erimesiyle birlikte deniz suyu seviyesinin yükselmesi kıyı kesimlerde toprak kayıplarını artırıyor. Örneğin 1960’ların sonlarından bu yana Kuzey Yarıküre’de kar örtüsünde yüzde 10’luk bir azalma oldu. 20’inci yüzyıl boyunca deniz seviyelerinde de 10–25 cm arasında bir artış olduğu bilimsel olarak ispatlanmış durumda.


        Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, sellerin ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken, bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Soğuk hava dalgaları, sıcak hava dalgaları sürekli olarak yer değiştiriyor.  Kışın sıcaklıkların artması, az yağışlı bölgelerin mevsim normallerinin üstünde aşırı yağışa maruz kalması ve bunların uzun yıllar tekrar etmesi iklimlerin değiştiğinin göstergesi olarak kabul edilmektedir.


        Dünyanın bugünkü karbon salınımı miktarlarına ulaşmasının birincil sebebi kapitalist üretim sistemidir. Küresel zenginlerin kar daha fazla kar inadı, doğayı da aynı hırsla, aynı ölçüde vahşice sömürmesinin nedeni olmuştur ve aynı iştahla sömürmeye devam etmektedir Doğayı temizlemek, karbondioksit emisyon miktarlarını düşürmek, yaşanabilir bir dünya kurmak gibi beklentiler kapitalist sistem içinde mümkün değildir.


        Yapılması gereken temiz, yenilenebilir enerji kaynakları bulmaktır.  Bunun için de, içinde yaşadığımız kapitalist üretim şekillerinin kökten değişmesi, insan-doğa ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi, dünyanın yaşanılabilir hale getirilmesi gerekmektedir.  Bu önemler, kapitalist sistemin doğasına aykırıdır. Ayrıca bu önlemlerin, savaş için milyarlarca dolar ayırıp çevreyi katledenler tarafından değil, kapitalizmi ve kapitalizmin yarattığı sömürü düzenini ortadan kaldırabilecek tek güç olan emekçi sınıf tarafından gerçekleştirilebileceği de açıktır. Bu bağlamda biz emekçilerin ve doğanın kurtuluşunu birbirinden bağımsız olarak düşünmemiz söz konusu olamaz. Bu bilinçle her bir emekçinin en yakınından başlayarak çevre mücadelesine katılması, katıldığı mücadeleyi büyütmesi ve ülke geneline yaygınlaşmasını sağlaması için yoğunlaşması gerekmektedir.