Komplo teorisyenlerini doğrularcasına şiddet olayları arttıkça ”polisiye tedbirlerin” yetersizliğinden tutunda yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerin kifayetsizliğine varana değin bir sürü demeç ve haberin ardından demokratik hak ve özgürlüklerin daraltılmasına yönelik bir dizi çalışma başlatılıyor.
 
     Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleşen son Hebdo saldırısından sonra Fransız siyasal ergi yürürlükteki güvenlik yasalarının yetersizliği üzerinden algı yönetimine başladı. Dünyanın hangi coğrafyası olduğu önemli değil burjuva devlet aklı hep aynı işliyor. Bizimkiler 6-7 Ekim Kobane dayanışma eylemlerine yapılan saldırılar neticesinde yaşanan can kayıplarının ardına sığınarak aynı kelamı ediyor. İfade ettiğim gibi burjuva devlet aklı hep aynı işliyor.
 
     Antidemokratik tutumunu yasalarla pekiştiren ülkemiz siyasal iktidarı yeni güvenlikçi yasa tasarısını meclise “İç Güvenlik Reformu Paketi” adı altında sevk etti. Bu tasarı özellikle AK Parti iktidarına yönelik demokratik gösterilere ilişkin yeni düzenleme ve yasaklar içeriyor. Temel insan hakları keyfi sınırlandırmalara tabii tutularak, polise “önleme gözaltısı” adı altında 24-48 saat gözaltı yetkisi veriliyor. “Potansiyel suçlu” olarak görülenler, “makul şüphe”yle evleri basılarak, hiçbir gerekçe göstermeksizin gözaltına alınabilecekler.
 
     Ekonomik, sosyal ve siyasal alanların emekçilere kapatılıp egemenlere açıldığı, kötü yaşam koşullarına sahip milyonlarca emekçinin yaşam haklarıyla birlikte en temel demokratik haklarının ortadan kaldırıldığı AK Partisinin yeni ”ileri demokratik” rejiminde, bu yeni yasal düzenlemelerle birlikte her işçinin, başta Kürt kökenli yurttaşlarımız olmak üzere her yurttaşın makul şüpheli sayılacağı aşikârdır.
 
      Yani bu tasarı yasalaşırsa, Türkiye’de adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan edilecek, her sokak açık cezaevine dönüştürülecek, demokrasi ve insan haklarının varlığından söz etmek tamamen imkânsız hale gelecek ve fiili olarak yürüklükte olan polis devletinin yasal kılıfı da hazırlanmış olarak tamama erdirilecektir.
 
      Ülkemizdeki milyonlarca işçi, emekçi, ezilen, etnitesindenve dini inançları bakımından yok ve hor görünen, gadre uğrayan on milyonlarca insan tehdit altındadır. Yasal hakları olan her sözleşme, her hak grevi, her basın açıklaması, her toplumsal-demokratik direnme hakkı suç sayılıp engellenecektir. Örneğin, sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten atılan ve direnen binlerce işçinin direnişleri bizzat polis gücüyle kırılacaktır. Her direnişçi de artık makul şüphelidir!
 
      12 Yıldır süre gelen siyasal iktidar, toplumu kutuplaştırmaya ve gerginleştirmeye yönelik hamlelerini bir biri ardına salvo ederek bu gerilim ve kutuplaşmadan oy tahvil etmek suretiyle iktidarını 16 yıla çıkartmak derdinde. Ateşle oynuyorlar. Kamu düzenini bahane ederek kendi iktidarlarını güvence altına alacak ve kendi dışındakileri baskılayacak bir faşist rejim inşa ediyorlar. Sosyal/siyasal sorunları güvenlik sorunu olarak algılayan AK Partisi, devlet şiddetini artıracak bu olağanüstü durum yasasıyla bir adım daha atarak, kurmak istediği neosultanlık projesine bir adım daha yaklaşmış oluyor.
 
      Aalmaya çalıştıkları “önlemlere” bakılırsa kendilerince de malum. Kadını, öğrencisi, genci, emeklisi, işsizi, emekçisi, işçisi, tabibi, mimarı, mühendisi, öğretmeni Sunnisi, Alevisi, Kürt’ü, Türk’ü Ermeni’si Çerkez’i Arap’ı, Roman’ıyla tüm bir halka karşı adeta bir “yaşatmama” savaşı açan bir burjuva iktidar, dünyanın neresinde olursa olsun, ürettiği baskı oranında karşı direniş görmeye mahkûmdur.
 
      İktidarda bulunan siyasal erg ve ideologları bu iyi bildiklerinden daha cüretkâr ve ceberut uygulamaları devreye sokarak kaçınılmaz olanı geciktirmeye çalışıyor. Siyasal iktidarın en olumsuz kamuoyu anketlerinde bile % 40 lar civarında olan oy desteğine rağmen geleceksizliğini bilmesi gittikçe baskıyı artırmasının başat nedenidir.
 
      Kurdukları saray ve köşklerde korku içerisinde yaşıyorlar. Merdivenlere dizdikleri tarihi esvaplar giydirilmiş korumaları ile poz vermelerinin altında bu geleceksizlik korkusu yatmakta. Halkımız ne de güzel söylemiş. “Korkunun ecele faydası yok.” Diye. Egemenlerin ve emrindeki siyasal iktidarların kendilerini tahkim etmeleri gibi bizde kendimizi kendi geleceğimizi kurmak ve sömürücülerden kurtulmak için tahkim etmeli işçi sınıfının tüm bölüklerini kapsayan ve mücadelemizi ortaklaştırarak büyüteceğimiz çalışmaları ete kemiğe büründürerek kamu güvenliği yasası onların gelecek bizim demeliyiz.