.

Alışkanlıklarımız bazen günlük yaşamın en ücra köşelerine kadar bizleri esir alır.

İşten eve giderken, meşgul olduğumuz eylemi sürekli olarak yaparken, zihnimiz otomata bağlanmış gibi hareket eder, farkına bile varmayız rutinin nasıl aktığına.

Süreklilik arz eden davranışlarımızın standart rutini, kendi döngüsünde çoğu zaman biz farkına bile varmadan, yine kendi işleyişinin çarklarında, kendi doğallığında halleder işleyişi.

İşte öylesine standart bir günün yine standart rutininde Amas Bağları Niğde Evlerinden uzanan Suat Baykal caddesinden İmam Hatip Meydanına dönerek çarşıya doğru aracımla hareket ediyordum, geçtiğimiz cuma günü.

Murat Eczanesinin köşesinde meydana doğru sağa dönünce akan trafiğe bakıp ışığında müsaade ettiğini görünce, yola kendi halimde uslu bir şoför edasıyla devam ettim.

Her zaman yaptığım gibi direksiyonu sola çarşıya kırdım, gözüme vuran ikindi güneşinin 1-2 saniyelik kamaşmasına rutin alışkanlığım da eşlik edince, tek yöne çevrilmiş bankalar caddesinin sola dönüşünün ilk kurbanlarından biri olarak, aracımla kaldırım taşlarının üzerine çıkmış oldum.

Ne oluyor yahu garipliğinde, tek yönü savunan ve faydasına inanan biri olarak şaşkınlıkla durumu anlamaya çalışıyordum.

Araç kaldırıma, ben araca, yayalar bana, meraklılar meydana, yardımseverlerde olaya nasıl bir çözüm olabileceğine, bakıyorlardı.

İmam Hatip Meydanının ilk günün tek yön uygulamasında, bankalar caddesinin bir yöne kapatıldığı günde, rutin dışına taşan bu durumun doğallığında, bir insan tepkisi olarak Belediyeye mi, Trafik şubeye mi rahmet okuyayım diye kendi kendime söyleniyordum.

Lakin “Şeriatın kestiği parmak acımaz” sözüyle düzgün bir uyarı ve işaret olmamasına bile kızamadım, alışkanlıkla girdiğim yolun kapatılmış olmasına.

Çünkü Niğde’nin gelişiminde kilit bir rol oynayacak tek yön uygulamasının hayata geçirilebileceğine ben de inanmıyordum.

İçinde altyapının bir ton sorununu kapsayacak, esnaf, vatandaş, sürücü, yaya tüm rolleri yaşayacak kent insanının, bir şekilde alışkanlığı dışına çıkmasını zorlayacak bu durum, ciddi bir çalışma, emek ve siyasi irade gerektiriyordu.

Her şeyden önce yıllardır konuşulan ve eyleme dökülemeyen bu sıkıntı, uzman akademisyen bir kadro tarafından çalışılıyor, bence risk de alınarak tepkiler göğüslenip 50 gün gibi kısa denilecek sürede şekilleniyor, ocak ayında tamamıyla bitecek hale getiriliyordu.

Kentin kendine özgülüğü ön görülerek bazı aksaklıklar izlenip, teorikteki çözümünden ziyade, pratik tercihler göz önüne alınarak çözümler üretiliyordu.

MEDAŞ’ın yaptığı kazılar, teknik olarak testler yapılmadıkça belediye tarafından kapatılamıyor, aydınlatma direkleri için ayrıyeten kazılar yapılıyordu,

Yaya geçitleri ışıklı sistemle yürünecek hale getiriliyordu,

Yolun soluna 15 dakikalık geçici park imkanı sürücülere tanınıyor,

Dahası da ortaya çıkacak sorunlara yönelik uygulanabilir hale getirilmeye çalışılıyordu.

Borcu harcı olmayan sayılı belediyelerden biri olan Niğde Belediyesi, kendi olanaklarını kullanarak, projeyi hayata geçiriyordu.

Yalanının evrensel olduğu günümüz dünyasında Başkan Sayın Emrah Özdemir, bence siyasi risk alıp hakikati uygulama noktasında cesur davranarak, faydası ileri günlerde daha da ortaya çıkacak olan güzel bir projeyi, hayata geçiriyordu.

Koymadıkları işaretin cezası olarak iki kaldırım taşını yerinden oynatarak üstüne aracımla çıkma önceliği de bana nasip oluyordu.

Olsun o kadar da canım…

Nasıl olsa bundan sonra kilit parke üretim tesislerini hayata geçirecek olan Niğde Belediyesi daha ucuza taş üreteceğinden,

Ayrıştırdığım iki kaldırım taşı için verdiğim zarar pek göze batmıyordu,

Ne diyeyim, artık bana da,

Başta Başkan Sayın Emrah Özdemir olmak üzere,

Hayata geçen bu proje nezdinde…

Herkesin sürekli yön değiştirdiği,

Siyasetin oynak zeminindeki yönümüz,

İstikametimiz belli,

Velhasılı,

Her daim tek yön olsun

Demek düşüyordu…