Her yıl, özellikle kurban bayramı günlerinde kurbanla ilgili farklı düşünceler ortaya atılır. Kaçırılan kurbanlıkların dehşet görüntüleri, hastanelik olan acemi kasapların haberleri, kan ile kirlenmiş sokak görüntüleri vb. o günlerin ağırlıklı gündemidir. Bu yüzden kurbanın mana ve hikmetlerinden bazılarını hatırlatmak amacıyla bu yazıyı yazma gereği duydum. Aslında her konuya medeniyet düşüncesinden hareketle ve tarihi – sosyolojik açıdan bakabilsek bu tartışmaların ve haberlerin bu kadar gündem olacağını sanmıyorum.

Kurban olayı ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’in (a.s) oğulları Habil ve Kabil’e kadar dayanır. Diğer dinlerde de kurban vardır. Hatta bazı kaynaklarda geçtiğine göre milat öncesi yıllarda insanların da kurban edildiklerini öğreniyoruz. Örneğin, Nil nehrinin suyu çoğalıp taşkınlıklar olunca, genç bir kızı gelin gibi süsleyip nehire atarlarmış. Bu durumun inandıkları tanrının öfkesini gidereceğini düşünürlermiş.

Hz. İbrahim Peygamberin gördüğü bir rüya üzerine oğlunu kurban etmek istemesi ve Allah’ın merhamet ederek oğlu yerine bir koçu kurban olarak göndermesiyle kurban ibadeti gerçek mecrasına girmiş ve binlerce yıldır yapıla gelmiştir.

Kurban konusunda bazı bilgelerimizin ve şairlerimizin yaklaşımlarını da belirtmekte yarar var.

Muhyiddin Arabî hazretleri diyor ki: ”Kurbanların kesilmesinde, insan vücudunun beslenmesi için, hayvanların bedenini idare eden ruhlarının görevden azledilmesi söz konusu olur ki, birbirinden ayrılırken ruhları yine onlara nezaret eder. O cesetleri deve, sığır olarak idare ettikten sonra bu defa insana ait olmak üzere yönetir. Bu öyle ince bir meseledir ki, Allah’ın, anlayışlarını aydınlattığı, Allah dostlarından başkası onu kavrayamaz.”

Divan şairlerimizden Fuzuli de:
“Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem îyd için
Dem be dem sâat be sâat ben senin kurbanınam”
(Halk, bayram için yılda bir kez kurban keser. Ben her an, her saat senin kurbanınım.)

Hak aşığı Yunus Emre de:
İsmail'em, Hak yoluna canımı kurban eylerem,

Çünkü bu can kurban sana, ben koç kurbanı neylerem.

Üstad Sezai Karakoç ise:
“Bitkiler hayvanlara, hayvanlar da insanlara kendilerini feda ve kurban ederken, insanoğlu kendini Allah’a adayabilecek, O’nun uğruna kendini feda edebilecek, O’nun medeniyetinin kıyamete kadar devam etmesi için kendini kurban edebilecek mi?
Her kurban bayramı gelince ve kurbanların kanları ağaçlara ve taşlara saçıldıkça içine girmemiz gereken düşünce ortamı, bu olmalı değil mi?” ( Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi –l, s.10)

“Hazreti İbrahim, İsmail, bıçak ve kurban. Bunlar bir trajedyanın kahramanları değildir. Bu öykü, bir alınyazısı öyküsü değil, bir irade imtihanının, bir gönül imtihanının hikâyesidir.” (Yitik Cennet)
Hayatın devam etmesi içinYüce Allah bu evrene bir düzen ve bazı sebepler koymuştur. Bitkilerin varlığını sürdürmesi için başta hava, su ve toprağa ihtiyacı olduğu gibi hayvanlar yaşamak için bitkilere ve diğer hayvanlara muhtaçtır. Başta hayvanlar ve bitkiler olmak üzere daha birçok şeyi ise Allah insanlar için yaratmıştır. Diyelim ki, bir koyun veya sığır, kurban olarak kesilmese birkaç gün sonra kasap tarafından et için kesilecektir. Çünkü onları Allah insanların yararlanması için yaratmış. Bazı kutlu metinlerde kurbanlık hayvanların da insanlar gibi cennete gideceği düşünülürse kurban olarak kesilmesi o hayvan için de bir şereftir.

Yazımızın başında belirttiğimiz gibi kurban bayramı günlerinde hayvanlara yapılan işkenceler ve sokak görüntüleri asla kabul edilemez. Keşke şehirlerimizi yaparken insanlık tarihiyle yaşıt kurban ibadetinin de güzel bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapsaydık. Keşke her insanımıza hayvanları incitmeden kesme becerisini kazandırabilseydik.

Allah, insanı yaratacağını söyleyince melekler:”Yeryüzünde kan dökecek birini mi yaratacaksın?” demişler. Buradan yola çıkarak denilebilir ki, kan dökmek sanki insanın fıtratında var. İşte bu durum kurban ibadetiyle dengelenmiş oluyor. Bazı psikologların da belirttiği gibi kurban kesen bir insan kolay kolay cinayet işleyemez. Ve bu ibadet günahların affedilmesine bir vesile olduğu gibi insandaki kin, nefret ve düşmanlık duygularının da önlenmesinde bir etkisi var. Yani kurban sadece yoksulların et yemelerine yönelik bir ibadet değildir. Öyle olsa kasaptan üç beş kilo et alınır ve yoksullara dağıtılır.

Merhamet duygularımızı geliştiren, sevinç ve hüznü aynı anda yaşatan, hayat ve ölümün bir arada oluşunu ve can vermenin nasıl olduğunu hissettirmek gibi daha nice manaları içerisinde taşıyan Kurban ibâdeti…
Bayramımız mübârek olsun.

Nizamettin YILDIZ