2012 Yılının son günlerinde ve özelliklede bütçe görüşmeleri sırasında Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek tarafından  “OECD ülkeleri arasında Türkiye’de emeklilik maaşı, çalışılan dönemde alınan maaşa oranla çok yüksek” demesiyle birlikte “yüksekti, alçaktı” vb. başlıklarda bir dizi tartışma yaşandı. En başından belirtmek isterim ki Dervişin zikri neyse fikri de odur. Siyasi iktidar emekli sistemini baştan sona değiştirmek, emekçilerin bedeller ödeyerek kazandığı bu temel hakkı da sermaye peşkeş çekmek üzere piyasaya açmak istiyor.Daha net bir ifadeyle uluslar arası sermaye ülkem siyasi iktidarına bu yönde adımlar atmasını dayatıyor.
      Maliye Bakanı Şimşek yanlış anlaşıldığını söylese de gerçekte emekli sisteminde yaşananlar emekli olma süresinde yapılan düzenlemelerle varılmak istenen yeri görmemek için “at gözlüğü” ile dolanmak gerekir. SSK ve Bağ-Kur’luların emeklilik yaşı 2008’den itibaren işe başlayan kadın ve erkek için 65 yaşına yükseltildiğini bunun esnek çalışma ile birlikte düşünüldüğünde “mezarda emeklilik” olduğu gerçekliği göden kaçırılmak isteniyor.
       Siyasal iktidar, 2008 yılında emekli yaşını ve emekli aylık sistemini değiştirdiğinde Ali Tezel dâhil emekli sistemini bilen birçok aydın emekçileri nelerin beklediğini anlatmak için elinden gelen bilgilendirmeyi yapmış lakin gerekli etkiyi işçiler emekçiler nezdinde alalamamıştı.
       O sıra verilecek mücadeleyle bu değişikler yapılmamış, eski statü o haliyle kalmış olsaydı ömrü boyunca asgari ücretten prim ödemiş işçi arkadaşımız bugün emekli olduğunda 780 lira emekli aylığı alacaktı.2008 yapılan düzenlemeyle bu gün bu rakam 615 liraya düşmüştür ve her ay da düşmeye devam etmektedir. Asgari ücretli birisi çalışırken eline geçen net ücreti vergi iadesi dâhil 600 lira geçerken, emekli edildiğinde 615 lira geçmektedir. Bakan Şimşek’in gözünü diktiği 15 TL tutarındaki rakamdır. Uzmanların hesaplamalarına göre, bugün işe giren biri hayatı boyunca asgari ücret veya buna yakın bir rakam ile çalışırsa 65 yaşında emekli olduğunda bugünkü rakamlar ile 267 lira emekli aylığı alacaktır. Amaç, önemli ölçüde tırpanlanan sosyal güvenlik kazanımlarını ortadan kaldırmaktır.
       Rakamlar, sefalet ücretleriyle emeklilik gerçekliğini gayet net gösteriyor. Emeklilik maaşları Fransa’da bin 400 Euro (3.300TL), Yunanistan’da 1200 Euro (2800 TL), Almanya’da 1550 Euro (3650 TL), Türkiye’de ortalama 970 TL. Ve fakat ülkemde açlık sınırı 1070 TL.
       Gerçeklik bu iken var olan bile çok yetersizken yapılmak istenen nedir? Diye sorup cevabını aradığımızda, bu hesap ne olabilir diye düşündüğümüzde aklımıza hemen emeklilik sisteminde ikili bir sistemin yerleştirilmesi geliyor.
     Sistem, sermaye akışının ve özel emeklilik şirketlerinin kar etmesi üzerine kurulu. İlki, sosyal güvenlik sistemini görünürde ortadan kaldırmamış olacaklar ama hizmetleri pahalı şekilde satın alınacak. Sosyal güvenlik ticarileştirilecek. Bu konuda epey yol alındığını biliyoruz.
     İkincisi, sosyal güvenlik sistemine alternatif olarak bireysel sigorta, bireysel emeklilik ve bireysel sağlık sigortası sistemi getirilmesidir. Bireysel sigorta ve emeklilik sistemi, uluslararası sermaye akışını hızlandırmak ve bu alanı yüksek ranta çevirme amacına uygun olarak bireysel emeklilik sigorta şirketleri yaygınlaştırılması sermayedarların öteden beri istediği ama yaygınlaştıramadığını da biliyoruz.
       Kapitalist sermayenin aklı daha fazla para, daha fazla kar nasıl elde edilir üzerine yoğunlaşır. Özel sigorta ve bireysel emeklilik sistemini cazip kılmak, işçi ve emekçilerden toplanan primlerle özel sigorta şirketlerinin yüksek düzeyde kar elde etmesini sağlamak istediklerini % 25 oranında verecekleri destekten anlıyoruz. Dolaysıyla, sosyal güvenlik sistemin yanında bireysel sigorta yoluyla sağlık ve emeklilik sistemini de teşvik edildiği anlaşılıyor.
    Yaklaşık 40,45 yıl sonra bugünkü parayla 267 lira emekli maaşı alınacağın ardındaki gerçeklik özel sigorta şirketlerinin önünün açılması içindir. İşçilerin kazanılmış sosyal güvenlik haklarını savunma zorunluluğu olan sendikalar, dilimizde “tüy” bitmesine karşın 2008 yılındaki değişiklikleri sessizce geçirdiler. 1999 yılında emeklilik yaşının yükseltilmesine onay veren sendika bürokratları, bugün işçiler arasında bireysel emeklilik sisteminin savunucusu ve uygulayıcısı durumundalar.
     Hatta bazı sarı sendikalar toplu iş sözleşmelerine “Bireysel Emeklilik ödentisi maddesi koyduracak kadar yüzsüzleştiklerini biliyoruz. Türk Metal de yaşanan “dudak uçuklatan” bu gelişme özel sigorta şirketlerinin sermaye toplama konusundaki girişkenliğini göstermesi bakımından önemlidir.
      Yapılmak istenen biz işçi ve emekçileri sermayeye sürekli bağımlı hale getirerek kölece yaşam koşullarına biat etmemizin sağlanmasıdır. Günlük yaşamımızı ve çalışma yaşamını kölece boyun eğme üzerine kurgulanması ancak faşist rejimlerde mümkündür. Yönetsel alanda yapılacak anayasal değişikliklerde Adalet ve Kalkınma Partisinin başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanı formmülasyonlarıyla neyi hedeflediğini ilk önce biz emekçiler görmeli ve tez elden önlem almalıyız.