21 Nisan Pazartesi günlü yazımda 60’lı yılların sonuna değin gelmiş idik. 68’li yılların devrimci üniversiteli gençlik hareketinin yükselen dalgası, TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) Milli bakiye nisbitemsil’e uygun seçim yasaları neticesinde 1965 yılı genel seçimlerinde parlamentoya girişi, 69-70 işçi grevleri genel grev, genel direniş atmosferinde olmasına rağmen bu yılların 1 Mayısları coşkulu kitlelerce alanlarda kutlanamamammış ancak  korsan eylemlerle yâda kapalı alanlarda birkaç on kişinin katılımıyla sembolik kutlamalar yapıla bilmiştir.

Uzun yasaklı dönemi ilk delme çabası 1975 yılında DİSK tarafından yapılır. İstanbul’da Tepebaşı’nda bir düğün salonunda 1 Mayıs kutlaması yapılır. 1976’ya gelindiğinde ise DİSK, 1  Mayıs’ın “işçi dayanışma günü” olarak kutlanması kararı alır ve 1925 yılından sonra, ilk kitlesel 1 Mayıs, 1976’da İstanbul’da 400 bin emekçi tarafından Taksim Meydanı’nda kutlanır. Bu 1 Mayıs, Türkiye’de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı olur.


1977 yılında ise Taksim Alanı’na 500 bin emekçi akar. Kutlamalar için alan, sabahın erken saatlerinden itibaren dolmaya başlar. Coşkulu bir şekilde geçen mitingde  dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru, halkın üzerine ateş açılır. 37 işçi yaşamını yitirirken, 200’den fazla yaralı vardır.

77 1 Mayıs’ı burjuvazi tarafından kirli bir provokasyonla kana bulanmıştır.

Sermaye devletinin bu kanlı provokasyonu işe yaramaz. 1978 1 Mayıs’ında, önceki yıl yitirilen 37 insanın acısını içinde taşıyan yüz binler, mücadele taleplerine 1977 katliamının sorumlularının bulunmasını ekleyerek, yine Taksim Alanı’na akar. İşçi sınıfının gelişen hareketi karşısında burjuvazi 1979 yılında İstanbul’da 1 Mayıs’ı yasaklar ve sokağa çıkma yasağı uygular. Buna rağmen İstanbul sokaklarında on binlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıslar kutlanır. 12 Eylül askeri faşist darbesi ise bu yasağı kalıcılaştıracak ve bu günün tatil olmasını da engelleyecektir.

12 Eylül karanlığına ve tüm yasaklara rağmen; işyerlerinde kısa süreli iş bırakmalarla, bayramlaşmalarla, bildirilerle, yazılamalarla ve asılan pankartlarla işçi sınıfı bir şekilde 1 Mayıs’a sahip çıkma çabasını sürdürür. Darbe sonrası ilk yasal etkinlikler, İstanbul ve Ankara’da, 1985 yılından başlayarak kapalı salon etkinlikleri olarak ancak yasaklamalardan dolayı  “1 Mayıs Kutlaması” adı verilemeden yapılır. 1987’de 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim insanları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı’na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak ister, ancak polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin verir.

 1990-1991-19992-1993 yılları işçilerin sendikaların alanlarda göründüğü ve 1 Mayıs şanına uygun kutlamaya başladığı zamanlar olmuş işçi sınıfı bayramına kitlesel olarak sahip çıkması egemenleri bir kez daha ürkütüp 1994 yılının 1 Mayıs’a yine polis provokasyonu damgasını vurmuştur. 1996’da Taksim Meydanı’nın yasaklı olduğu gerekçesiyle Kadıköy`de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına yaklaşık 150 bin kişi katılır. Bu o dönemlerin en kitlesel 1 Mayıs’ıdır.  Polis yine Kadıköy’de yapılan bu 1 Mayıs kutlamalarına provokatif müdahalelerde bulunur ve Hasan Albayrak, Dursun Odabaş, Yalçın Levent katledilirken, 67 kişi yaralanır. Sonraki yıllarda da yine meydan yasakları devam etse de 1 Mayıs mitingleri pek çok ilde kitlesel kutlamalara konu olur.

2007 yılında tekrar Taksim’de olma iradesi gösterilir. Ancak polis yine azgınca silah, biber gazı, gaz bombası kullanarak saldırır. Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700’e yakın gözaltı gerçekleşirken, İbrahim Sevindik adındaki bir kişi hayatını kaybeder.

2008 yılına gelindiğinde hükümet tarafından 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilir. Ancak Taksim hala yasaklıdır. Taksim kararlılığına egemenlerin yanıtı biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullanmak olurken, pek çok yaralanma gerçekleşir.

2009 Nisanı’nda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen önergeden sonra 1 Mayıs 1981’den sonra tekrar resmi bayram olarak kabul edilir, ancak Taksim hala yasaklıdır. Başta devrimciler olmak üzere işçi ve emekçiler yine Taksim’e çıkma iradesi gösterirler. Bu irade ve kararlılık sonucu 2010 yılında 32 yıl aradan sonra 200 bini aşkın katılımcıyla Taksim’de görkemli bir kutlama gerçekleştirilir. Sonraki yıllarda da Taksim Meydanı 1 Mayıslar’da yasaklı olmasına rağmen devrimci irade ve karalılıkla bu yasaklamalara direnilir. “Her yer Taksim, her yer direniş!” sloganları ile ülkenin çeşitli yerlerinde 1 Mayıs’a sahip çıkma kararlılığı ve iradesi gösterilir. 

       1 Mayıs işçi sınıfının tüm bölüklerinin uluslararası birlik – mücadele – dayanışma günü olarak uzun mücadelelerden sonra ülkemizde de kabul görmüş ancak kitleselleşmemesi ve başta İstanbul taksim meydanı olmak üzere ülkemizin tüm şehirlerinde en görünür meydanlarda kutlanmaması için engellemeler sürmesine rağmen kutlama iradesi ve kararlığı da artarak devam etmektedir.