Yazının başlığı “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” da olabilirdi. Lakin son gelişmeler çok ürkütücü bir boyuta evrilmekte. Bir tarafta tüm talepleriyle adeta “dalga” geçilen gir halk diğer tarafta “mış” gibi yaparak durumu kurtaracağını veya “cumhurun” başı olabileceğini zanneden bir anlayış. Bu anlayışın en çarpıcı görüngülerini hepbirlikte izledik.diyarbakır merkezde “çözüm çalıştayı” düzenleyerek 1.5 yıldır “yaşanan “mış” lara bir yenisi eklerken Lice yollarında “görüldüğünüz yerde imha edileceksiniz” cümlesinde somutlaşan “B/C planlarının yeniden devreye sokulması.
 
       Barış/çözüm vb. söylemlerle kitlelere seslenmece ama 1000 kale kol inşaatına son hız devam etmece. Demokratik tepkisini koyan halka kurşun saydırmaca. Top yekûn bunların “ileri demokrasi” lafazanlığıyla pazarlamaca. Oh ne ala işler yolunda ister çal ister oyna. Tada önce çal sonra bunlarla emekçi halkımızı oyala.
 
      Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde “kalekol” inşaatına karşı bir süreden beri protesto eylemlerinde kolluğun saydırdığı kurşunlardan 2 kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi ise yaralandı. Yaşamını yitirenlere her zamanki gibi rahmet, ailelerine ve yakınlarına baş sağlığı dilekleri havada uçuşup faillerin yanına kar kalacağı geçeğiyle öfke tohumlarına inadına su verilmek istenmekte.
 
      Bir buçuk yıldır süren çatışmasızlık ortamını, eski karakolları tahkim etme, yeni karakollar ve askeri amaçlı baraj yapımlarını hızlandırma fırsatı olarak değerlendiren AK Partisi iktidarının, demokratik bir çözüm, barış ve eşitlik konularında güven vermediği bir kez daha görüldü. Halkın karakol-kalekollara karşı haklı, insani ve demokratik tepkileri iktidarı bu yanlış uygulamalardan vazgeçirmiyor. AK Partisi, Kürt halkına bir kez daha çatışma ve teslimiyet dayatıyor.
 
      Karakol-kalekol yapımlarına karşı çıkan halka saldırmak çözüm ve demokratikleşme politikası olamaz. Başbakan Erdoğan’ın B ve C planlarının ne olduğu bir kez daha görülmüştür: Özgürlük ve demokrasi taleplerini kırmak, seçim döneminde zaman kazanmak için oyalamak, “en az ve en geç ver” politikasını sürdürmek... 
 
      İşte Lice’de yaşanan bu son gelişmelerin Diyarbakır2daki AK Partisi Çalıştayı’ndan sonra gerçekleşmesi de tesadüf değildir. Bu çalıştayla, çözüm için hızla adımlar atmak yerine, halkın tepkilerini bastırmak için siyasal meşruiyet yaratılmaya çalışılıyor. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin oyalanması hedefleniyor.

      AK Partisi iktidarının bu tutumu, demokratik siyasal çözüm isteyen ve bunun için mücadele eden ve zemin yaratan herkesin samimi yaklaşımlarının istismar edilmesi anlamına geliyor. Demokratik siyasal çözüm için sunulan politik önerileri, zemin ve fırsatları elinin tersiyle iten Başbakan Erdoğan ve siyasi iktidar, büyük bir tarihsel hatayı sürdürdüğü kanaatindeyim. 
 
     Alevi Çalıştayları’ndan bildiğimiz oyalama taktiği, Kürt halkına karşı da kullanılmak isteniyor. Siyasi iktidar ve yandaşları ve dahi kalemşorları çok iyi bilmeliler ki, bu oyalama politikaları, her tarafı idare etmeye çalışan bu taktikler sürdürülebilir değildir. Türkiye demokrasi ve barış güçleri bu tutumlar karşısında her zamankinden daha kararlı bir politik ve demokratik mücadeleyi sürdürecektir. Oyalama politikalarına boyun eğmeyecek, devletin AK Partisi eliyle uyguladığı bu çözümsüzlük politikasını boşa çıkaracaktır.
 
      Lice’de askerlere, halkın üzerine rastgele çapraz ateş açılması emrini veren sivil ve asker yetkililer hakkında soruşturma açılmayacağını, açılsa da sonunda hiçbir şey çıkmayacağını bunda önceki deneyimlerimizle biliyoruz. AK Partisi Hükümeti’ne bir kez daha yöneteme kriziyle karşı karşıyadır. Kendi yönetememe krizini de aşmasının yolu baskılama değil daha fazla demokrasidir.
 
       Lice’de yaşamını yitirenleri Türkiye’nin her yeri sahiplenmelidir ve saldırıları protesto etmelidir. Sessiz kalmak, yaşanan vahşeti görmezden gelmek, sırt çevirmek kardeşliğimize atılan adeta dinamit lokumlarıdır.. Türkiye’deki demokrasi, emek ve barış güçlerini, halkları, dayanışmayı büyütmeye ve demokrasiyi kazanmak için birlikte inadına mücadeleye çağırmaktan başka söyleyecek sözün yazacak takatim yoktur.