Tüm uluslararası ajanslar ışık hızında servis ettiler, Norveç'te yaşanan saldırıyı, Faaili “El Kaide terörü” diye geçti. Senaryoları da hazırdı. Norveç, Afganistan işgaline 500 asker göndermişti. Libya'ya yönelik hava saldırılarına, F-16 savaş uçaklarıyla destek veriyordu.İlk saldırının gerçekleştiği, bombalanan binada Hz. Muhammed'in karikatürlerini yayınlayan yayınevinin ofisi bulunmaktaydı. En zayıf ihtimal olarak da, daha çok Güney Kürdistan'da örgütlü İslamcı grup "Ensar El İslam'ın" liderinin bu ülkeden çıkarılması saldırının nedenleri arasındaydı. Hiçbir “batılı” akıl, böyle bir saldırıyı “İslamcı terörist”in dışında başka bir elin/ellerin yapabileceğine ihtimal vermiyordu. Türkiye'de bile İslamcısından liberaline kadar hemen tüm medya, en hafifinden, “Norveç'in 11 Eylül'ü” gibi benzeştirmeler kurarak haberi okuyucularına duyurdu. Hatta bir tanesi (Güneş), hükmünü peşinen vermiş, “El Kaide Oslo'yu bastı” manşeti atmakta beis görmedi.
 
           Sonra, “İslamcı terörist”in “sarışın” olduğu ortaya çıktı/açıklandı. Olsa olsa o da, Avrupa'da İslamcılar tarafından Müslümanlaştırılmış bir “terörist” olabilirdi. Ne de olsa Avrupa'dan Afganistan'a gitmiş, hatta Amerika'da İngiltere'de bombalar atmış “sarışın İslamcılar”ın varlığı biliniyordu. “Terörist”in “içeriden bir İslamcı”nın olması pekala mümkündü.Ama, “terörist”in profili netleştikçe, medyanın dili yumuşamaya, dahası şaşkınlık hali almaya başladı. Evet, “terörist” sarışındı, hatta “içeriden”di ama Müslüman olmak bir yana, fanatik bir Hristiyan Avrupalıydı. Saldırgan, adı Anders Behring Breivik olan neo Nazi bir Norveçliydi. Artık o bir “terörist” değil, “çılgın bir saldırgan”dı. “Çılgın”ın “Yaptığım caniceydi ama gerekliydi” savunması, neredeyse saldırıyı yapanı ve yapılanı “masum” gösterecek şekilde sunuldu. Biraz daha zorlansa, “çılgın saldırganı” “İslami terörizme” karşı duyduğu nefretin motive ettiği şeklinde değerlendirmeler çıkarsa, şaşkınlık duymamak gerekir.
 
           Katliamı gerçekleştiren Norveçlinin İslam karşıtlığı kadar Marksist ideolojiye düşmanlığı da, yazdığı günlüklerden (dikkat edilsin, batılı medya "manifesto" şeklinde sunuyor) anlaşılıyor. Alman Nazizminin komünizm ve Yahudilik düşmanlığı üzerinden yükseldiği ne çabuk unutuldu! Nazi faşizminin milyonlarca insanı (savaşın 'doğal' ve insanlık dışı uygulamalarıyla) ölüme sürüklediği insanlık bilincinden silinebilir mi? Breivik, Nazileri kendine rehber edinmiş bir faşist olarak katliamları gerçekleştirdi; insanlık tarihinin utanç sayfalarından esinlenerek bombaladı, gençleri tek tek öldürdü. Kapitalist Batı, gerçekliğin bu çıplak ve iğrenç yanını görmemek, göstermemek için dil ve kavramlar üzerinde oynayıp duruyor.
          Ama tarih gerçekleri an ve an kaydediyor. 19 Mayıs 1993'te Almanya'nın Solingen kentinde 5 Türkiyeli evlerinde neo Naziler tarafından yakıldığında da tüm Almanya ve Avrupa “şok”taydı. Söz konusu tarihte ne 11 Eylül vardı, ne de “İslamcı teröristler” biliniyordu. “Şok” çabuk atlatıldı. Solingen katliamını gerçekleştiren 4 Nazi'den sadece 1'i hala hapiste. O da, parası olmadığı için. (Biri 'hala yakalanamadı', diğerleri ise Türkiye'de bilinen adıyla "kan parasını" ödeyip salıverildiler). Sonrası; başta Almanya ve Avrupa olmak üzere hızla yayılan ırkçı faşist saldırılar. 2. Dünya Savaşı'ndan beri kurulması “yasak” olan ırkçı faşist partilerin tüm Avrupa'da mantar gibi türemesi ve yayılması.   Bugün Norveç'teki “çılgın saldırıyı” gerçekleştiren “sarışın” da, İsveç merkezli neo Nazi bir örgütün üyesi.

“Terörist”in bir anda “çılgın”a dönüşmesinin öyküsü, tam da burada saklı. Avrupa sermayesi ve egemenleri, kendi topraklarındaki emekçileri ve işçi sınıfını yabancı düşmanlığı ile terörize ederek, uzunca bir süredir maniple etmektedir. Yaratılan İslamafobi, “çılgın sarışının” “manifestosu”nda da görüleceği üzere, ırkçılığın toplumsal tabanını oluşturmada ne kadar etkin bir silaha dönüştüğünü göstermektedir.

         Ülkemiz zengin boyalı medyası, “çılgın” saldırganın kimliğiyle bir nebze rahatladı. “İslam”a konulmak istenen “terörist” yaftası, bu kez sahiplerinin ellerinde kaldı. Peki, ya Zeytinburnu... “Hassas vatandaşlar”a daha ne kadar sahip çıkacaklar? Norveç'te silahlı/bombalı “çılgın”, Zeytinburnu'nda eli sopalı “hassas vatandaş”. Aradaki ayrım çizgisi bu kadar.Irkçılıkla malul boş kafatasları, aynı toplumsal düzenden, sermaye düzeninden/kapitalizmden beslenmektedir. Irkçılık, kafatasçılık insanlığın düşebileceği en dip seviyedir. Kapitalizm ise bu dipsiz kuyunun üretim merkezidir.