30 Yerel seçimleri geride kaldı. Bu günlerde genel akım medya da olsun “marjinal” medyada olsun cumhurbaşkanlığı seçimleri için yorum haber vb. yapılmasın. Tüm bu haber ve yorumların ortak keseni Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. 30 Mart “seçim zaferi” ona mal edildiği için hırsızlık, yolsuzluk, iş cinayetleri, ElNusra bağlantılı sarin gazı vb. katliam iddiaları nev-i şahsına münhasır karizmasına bir zarar vermedi. Yâda yaslandığı oy tabanını etkilemediği tüm siyasi aktörlerce bir kez daha gözlemlenmiş oldu.
Kaba hatlarıyla AKP’ye oy vermeyen %55 12 yıllık iktidarda oluşunun ve elbette AK Parti kurmay heyetinin kutuplaştırıcı siyasetiyle devleti artık AKParti devletiolarak görüyor. TVler de 30 Mart sonrası bolca gösterilen Türkiye seçim haritası partiler bazında her partinin gettosunu-kurtarılmış bölgesini- fiili demokratik özerk yöresinin nereler olduğunu gösteriyor diyebiliriz.
Dikkat edilirse seçimlerde herkes hâkimiyet sahasında güçlenirken ara bölgelerin kalmadığını da görüyoruz.  Bizim partinin (HDP) Batı’da umduğunu bulamamasın da bu kutuplaşma siyasetinin ve elbette uğradığı 30’a yakın saldırıyla krimanilize edilerek “Kürtçü”olarak gösterilmesinin rolü büyük.
Evet, sadede gelirsem AK Partisinin Erdoğan önderliğindeki baskın bölüğünün totaliter bir ülke yönetme eğilimi var. An itibariyle egemenlerin neoliberal demokrasi anlayışı en temel hak ve hürriyetleri bile kısıtlamaktan çekinmeyen, sokağa çıkan ahaliyi polis zoruyla zapttı rap altına almakta duraksamayanbir iktidara dünkünden daha çok ihtiyacı var.
AKPartinin iradesini, aklını tamamen Erdoğan’a teslim etmiş görünümü seçmeni tarafından koşulsuz olarak desteklendiğini görmeyen göz kalmadı gibi.. Ciddi bir ekonomik kriz yaşanmadıkça ya da ciddi bir iktidar alternatifi yaratılmadıkça da bu bağ çözülecekmiş gibi de görünmüyor.
Ki olası bir ekonomik kriz sırasında iktidarı kaybetmek istemeyecek Erdoğan’ın yaslandığı bu kitleye bir “iç düşman” ya da Suriye gibi bir “dış düşman” gösterip kurban etmesi, hiç de uzak bir ihtimal değil.  Hepimiz her an “Yahudi” olabileceğimiz gibi “Baas”cı da olabiliriz. 
Şu anda ülkemiz kırıntı dene bilecek demokrasi nimetlerinden bile yararlanamayacak bir sürece evrilmekte.Demokrasi, temel hak ve hürriyetleri savunmak korumak, genişletmek temel demokratik hakları savunmak acil bir görev haline gelmiş gözüküyor. Cumhurbaşkanlığını Erdoğan bölüğüne teslim etmemek bugünün sekülerci-laik-demokrat-ilerici-yurtsever-devrimci-sosyalist çevrelerin ortak kümesi olarak şekillenmekte. 
Kamuoyuna göre bu süreçte kilit parti BDP-HDP. (Milliyetçi Hareket Partisine göreyse MHP) her halde şöyle düşünüyorlar. Tekçi söylemlerdi inat ve ısrarla savun bizim %15 sana kurban olsun.BDP-HDP doğrudanKCK’lıları bırak, yerel yönetimlerde Avrupa şartını kabul et, hasta tutuklu ve hükümlüleri serbest bırak, Kürt kimliğini anayasal güvence altına al %6-6,5 oyumuz emrine amade diyemeyeceklerine göre devletin ve milletin bekası ülkenin bölünmez bütünlüğü için AK partisi MHP ittifakı daha kolaymış ve mantıklı gibi görünüyor.
      Şimdi bizim mahallenin siyasi aktörleri. Gerçi hepsi bir birini kıyasıya eleştirip ötekileştirse de ortak kesenin başbakanın cumhurun başına geçmemesi formülüyle özetlenecek bir gerçeklikten hareketle bir arada olma mecburiyetlerini ne kadar hatırlarsalar o kadar bir arada olacaklar.
       Lakin CHP yerel seçimler öncesi elin tersiyle yittiği gibi BDP-HDP tersleyip ve dahi Ankara örneğin de olduğu gibi milliyetçilere yamanan bir aday gösterirse kendine en yakın Halkevleri-TKP-Odak vb. çevreleride öteleyeceği kesindir diye bilirim. Ne sosyalistler ne de BDP/HDP sağ tandanslı hatta sağımtırak bir adayı desteklemeyecektirVelhasıl ilk bakışta bizim mahallede Cumhurbaşkanlığı seçiminde BDP-HDP kilit gözükse de asıl kilit parti CHP’dir. Çok açık ki CHP, AKParti karşısında hegemonik bir bloğun oluşmasını sağlayacak bir adayı tercih etmezse 11 yıl evvel milletvekili yaptığı Erdoğan ı 2014 yılının Ağustos ayında da Cumhurbaşkanı yapacaktır.
 Umudum ülkemizi ceberut despotizmin uçlarına sürükleyen Erdoğan rejimi karşısında gerçeklerin tüm siyasi aktörlerce doğru okunup doğru düzgün ittifakların devreye girmesi ve %55’in en az %98 ini kapsayıcılıkta bir adayın bulunmasıdır. Burada daha fazla oyu olana, daha fazla sorumluluk düşüyor. Umarım CHP bir hayal kırıklığı daha yaratmaz.
Eğer aklın yolu bir olmazsa, işbirliği gerçekleşmezse, kimse tatava yapmasın Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkaran akılcı davranmayan, şartlara uygun aday göstermeyenlerdir. 
     Tabii son olarak şunu da belirtmeliyim.  Bu süreçte Erdoğan karşıtı bir cephe oluşturulamazsa, 2023’e kadar yandım gülüm keten helva. Gir oyna. Çık ağla.