Sevmiyorum bu lafı, Tayyip Bey çok kullandığı için değil, olasılık taşımadığı bu yüzden de gerçeği yansıtmadığı için.
Hangi işten bahsettiğime gelince 19 Mayıs ve Türkiye. Bu aralarda çeşitli vesilelerle kendini gösteren Türkiye, yeni bayramlarda kendini gösteren Türkiye.  “Yeni bayram”  da neymiş diyeceksiniz. Bayramlarımız ters yüz edildi ya, kapatılan bayramlarımızın yerinde başka çiçekler açtı. Halk sokaklara dökülerek, sloganlar atıp, marşlar söyleyerek, pankartlar açarak, yeni bayramlar oluşturdu.
Hele o Sıhhiye’deki Harbiye marşı neydi. Yıllardır hasret kalmışız.  Kusura bakmayın birlikte söyledim.
Eskiden halkımız T.C. ile de bayrağımız ile de kendine yapılan haksızlıklarla da bu kadar canını dişine takarak ilgilenmezdi. Şimdi çok şükür Anıtkabir’e T.C. pankartının girmesi için canını dişine takarak  mücadele ediyor. Kilometrelerce yol gidip, miting alanında toplanıyor. Yurt dışından geliyor, Reyhanlı’dan geliyor, 2B köylerinden geliyor. Yani bir şenliktir bir bayramdır gidiyor.
 

***
 

AKP böyledir kardeşim, ben kaç kere yazdım.  “Takdire tedbir uymaz” dedim. Hele işin içine bir de veballer, kibirler girerse hiç uymaz, haksızlıklar girerse hiç uymaz. Allah mühlet verir ama bu sadece bir mühlettir. Sonu gelir. AKP, Amerika’ya giderken de torun torba eş dost, meclis kürsüsünden  “Bayram var”  diye bağıran Ayşenur Hanım’ı da alarak ve bilmem kaç kişilik kalabalık oluşturarak güle oynaya Amerika’ya gittiler. Ha, yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, Ayşenur Hanım kürsüden  “Bayram var”  diye bağırıyordu. Onun bayramı PKK ile olan açılım bayramı idi, öyle anlaşılıyor ki 19 Mayıs değil. Ama bizim halk, umulmadık bir ferasetle, bir cesaretle Reyhanlı’daki şehitlerinin ve 2B arazilerinin hesabını soruyor ve yaygın bir şekilde, Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağırıyor. Aslanlarım benim! Amerika’daki hezimet gülücüklerle falan bitti zannediyorduk, yeni yeni ayrıntılar hatırlamaya başladık. Emine Hanım’a birisi bir kitap hediye etti. O da çok neşeli ve mutlu bir hal ile o kitabı alıp göğsüne bastırıp fotoğraf çektirdi. Bu kitapta ne yazıyormuş biliyor musunuz? Diktatörlüğün tanımı, diktatörlük ile ilgili ayrıntılar. İngilizce bilmemenin zararları işte bunlar. One minute demekle İngilizce bilinmiyor.
 

***
 

Diktatör dedim de aklıma geldi. Diktatör diye bitirmek istedikleri Esad bakın terör konusunda neler söylüyor:  “Konferans terörü 
bitirmez.
Suriye’de içeride az veya çok halk tabanına sahip olan siyasi muhalefetimiz var, o yüzden devlet bunlara baskıda, saldırıda bulunmuyor. Diğer muhalefetin söz konusu ülkelere tabi olmaktan başka, dışında bulunmasının sebebi nedir? Diyalogu istemediklerini kendileri ifade ettiler. Muhalefete güvenilmezse kiminle diyalog. Biz herkese açığız ama bu, teröristleri kapsamaz. Siyasi çözüm ile terörü birbirine karıştıranlar var. Diyalogun terörü durduracağını zannediyorlar. Birincil çıkarları Suriye’yi yıkmaktır.
Bizce asıl sorun, silah girişini (bazı Körfez ülkeleri ve Türkiye kanalı ile)  durduracak ciddi bir uluslararası konferansın yapılması lazımdır. Bundan sonra terör ile mücadele kolay olur.” 
Şimdi ezilmek istenen bu ‘Devlet Başkanı’nın akıllıca analizleri yanında bir de bizim halimizi düşünün. Biz PKK ile müzakere ediyor ve terörün biteceğini zannediyoruz. Türkiye için ne hazin bir durum! Bu yüzden, bu işi inşallah git gide feraseti açılan halkımızın bitireceğinden eminim.