İstanbul kalburüstü zenginlerinin gözde ikamet mekânlarından Polat Tower Residence dün yandı. 42 katlı binada çıkan yangın söndürüldü ve hiç kimsenin burnu kanamadı. Binanın sadece dış cephe kaplaması yandı. Polat Tower’da son kalan cins köpek Edward, muhtemelen gürültülerden korkmuş olarak sahibi tarafından kucaklanırken görüntülendi. Muhabirler, itfaiyecilerin içerde kimsenin kalmadığından emin olmak için kapılarını kırdığı daire içlerinde is izi bile olmadığını gösterdiler, lüks mobilyaların göründüğü daire içlerine girmediler, bunu da ürkekçe “Özel mülkiyet tabii…” diye açıkladılar.
     Bırakalım boşaltılmasını, genci, yaşlısı, çocuğu ve belki işitme engellisi herkesin yangından haberdar olması bile hiç de kolay olmayan 400 dairenin bulunduğu 152 metre 10 cm yüksekliğindeki 42 katlı binada oturanların yangından canıyla da malıyla da etkilenmemesi nasıl sağlandı? Günümüzde artık bir mucize sayılmayacak bu durum, Polat Tower Residence’ın “akıllı bina” olmasıyla açıklandı.
    “Akıllı bina”, içinde oturanlara sağladığı günlük konforun yanında her tür doğal afete karşı hazırlıklı ve güvenlikli olmasıyla biliniyor. Depremse, deprem algılayıcıları yer hareketini önceden algılayarak otomasyon sistemini devreye sokuyor. Elektrik, doğal gaz ve su sistemini düzenliyor, anons yaparak bina sakinlerini uyandırıyor.
     Yangınsa, Polat Tower Residence dünyada çok az binada bulunduğu söylenen iki özel yangın merdivenine ve bir yangın asansörüne sahip. Merdivenler ve asansöre basınçlı temiz hava veriliyor, böylelikle bu bölgeye duman girmiyor ve güvenli tahliye sağlanıyor. Kazan dairesindeki olumsuzluklar tahliye işlemini olanaksız hale getirdiğinden Polat Tower’da kazan dairesi en üst katta yapılmış. Asansörler de “akıllı”. Tehlike anında en çok gidilen katlara otomatik olarak yönelip tahliyeyi hızlandırıyorlar.
     Ankara, İzmir, Bursa, Adana vd illerde sayıları artmaya başlayan “akıllı binalar”, İstanbul’da genellikle Büyükdere-Maslak hattında bulunuyor. Tekfen Tower, İş Kuleler, Sabancı Center, Astoria, Sapphire, Kanyon, Metrocity Millenium, Trump Towers, Garanti, Yapı Kredi ve diğer banka binaları “akıllı” sistemlerle donatılmış durumda. Türkiye’de binaların yüzde 2′si “akıllı”. Bu sistemlerin proje maliyetini yüzde 20 arttırdığı belirtiliyor. Polat Tower’ın sahibi Adnan Polat, binanın 36 bin noktadan kontrol edildiğini söylüyor ve sınavı geçmiş olmakla övünüyor.
     Ulaşımda her gün yeni bir rezalete imza atan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kez yangında kendisine övünç payı çıkardı. Kadir Topbaş, ihbardan 3 dakika sonra yangına müdahale edildiğini, 30 araç ve 100 personelle çalışıldığını ve 52 metrelik, dünyanın en uzun yangın merdiveni “Kocayusuf Ahtapot”un kullanıldığını söyledi. Topbaş, İstanbul’a yapılan binaların “akıllı” olması gerektiği tavsiyesinde bulundu: “Binanın yazılım program değerinin 6 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Bu yatırımın işte bugün sonucunu görüyoruz. Bir facia yaşanabilirdi. Demek ki bilime ve teknolojiye çok dikkat etmek gerekiyor.”
    Peki, şimdi sormayalım mı? Esenyurt, Davutpaşa ve Samsun da yaşananlar neydi?
17 Temmuz 2012‘de çıkan yangında bir tek zenginin bile canına zarar gelmedi, saçının teli bozulmadı. Peki, Esenyurt, Davutpaşa, Samsun… işçilere, kent yoksullarına mezar olan binalar, üst üste yatılan inşaat şantiyeleri neydi? Onlar için “aptal”, “embesil” mi diyeceğiz?
    11 Mart 2012‘de Esenyurt’ta işçilerin 5 bin liralık konteynır yerine 2 bin liralık çadıra tıkıştırıldığı 500 milyon liralık AVM inşaat şantiyesinde çıkan yangında 11 işçi can vermişti. Yangın haberlerinin AVM ve şirket reklamı içeriğinde açıklamalarla dengelendiği burjuva basında, inşaat şirketinin 2009′da 1 milyar 100 milyon dolarlık ciroya karşılık 10 bin dolar vergi ödediği ve bu ortaya çıkınca 30 bin lira “ceza” aldığı da yazıldı.
    Davutpaşa işçi katliamı da 31 Ocak 2008‘de, yine “Tut beni tutayım seni” sistemiyle en küçük iş güvenliği tedbiri alınmadan çalışılan binada meydana gelmiş, 21 işçi can vermişti.
      En sonuncusu ise geçtiğimiz günlerdeki Samsun’da TOKİ felaketi oldu. Dere yatağına yapılan TOKİ “Kuzey Yıldızı” havalı isimli konutlarında ve yöre köylerde 10 kişi göz göre göre öldü.
      Bu derme çatma binalarda, 2 bin liralık inşaat çadırlarında, belediyelerle harman olmuş TOKİ patronlarının izbe işyerlerinde zenginler oturmuyor, çalışmıyordu. Dolayısıyla binaların “akıllı” olmasına gerek yoktu. İşçiler ve kent yoksulları, çocuklar, bu yüzden cayır, cayır yanarak, ciğerleri sudan patlayarak ölüme gittiler. İki kent, iki ölüm, iki yangın, iki müdahale: Sermayenin ve paranın mabetlerinden yaşam, işçi ve emekçilerin çalıştığı ve yaşadığı yerlerden ölüm fışkırıyor. Bu, tekelci kapitalist düzenin “fıtratında” var!