İlimizde tüm boya badana işlerinizi itina ile yapan, alçı, sıva, cila ve badana için gerekli tüm işlemlerimizi gerçekleştiren usta boyacılarımız ev ofis yaşamımızda gerekli olduğu zamanlarda hatırlanan daha sonra unutulan insanlarımızdır.

     Bu unutulmuşluktan olsa gerek yıların boya, badana ustası Süleyman Usta (Süleyman Bilen)  “Göksel Hoca bizi boyacıları yazmadan gidiyorsun ya ana yanarım, gittiğin yerde aklına gelirse bizi de yazı ver.” Demesi gerçekten de yaşamımızda ev aldığımızda ya da yeni bir eve taşınırken aklımıza gelen “boya badana ustalarının” ilimiz yerelinde bir odalarının olmayışı, örgütlendikleri bir derneklerinin olmayışı kıraathaneler veya kahvehaneler üzerinden, eşte dosta bulunan cep telefonları üzerinden gerek duyuldukça bulunan insanlarımızı yazmak, yazımıza konu etmek boynumuzun borcu oldu.

      Elbette ilimizde örgütlü kimliği ile öne çıkmış ekmeğini boya, badana işlerinden kazanan insanlarımız var. Hüseyin Demirbaş ilk aklıma gelen.90’lı yıllardan buyana Halkevleri, İnsan Hakları Derneği gibi örgütlülükler içinde yer alan ilimiz toplumsal muhalefetinin soy ismine yakışır “demirbaşlarından.” Son yerel seçimlerde Aşağıkayabaşı Mahalle Muhtarlığına adaylığını da koymuş olan Hüseyin Usta ilimiz sol, sosyalist çevrelerinden gereken desteği almadığından şikâyetçi olduğunu defatle söylemişti sohbetlerimiz sırasında. Lakin yaptığı işle ilgili, çalışma şartlarıyla ilgili, “türedi boyacı, adacılarla” ilgili serzenişte bulunmamıştı.

       Bu konuları dillendiren ve yazıyı yazmama neden olan Süleyman Usta 70’li yıların sonlarından bu güne geçimini boya badana işlerinden kazanan, emekçi ağabeylerimizden. “Ev ve Ofislerinizin büyüklüğüne göre yaptığı keşif ve fizibilite çalışmaları sonucunda boya badana fiyat teklifi” veren Süleyman Usta  “türedi boyacıların” karın tokluğuna verdiği fiyatlardan oldukça muzdarip. “Müşteri bilmiyor, yarı fiyatına yapacak var sen de yapı ver. Diyor. Laf anlatamıyoruz. Bu evde yaşayacak olan sizsiniz, konuklarınızı ağırlayacak olan sizsiniz, alacalı bulacalı, damarlı bir duvar mı? Yoksa keyif alacağınız bir yaşam alanı mı? İstiyorsunuz. Karar sizin. Diyorum laf anlatamıyorum. Hala yarı fiyatına yapacak olan var diyorlar, başka söz demiyorlar. “Gidin o fiyatı verene boyattırın diyorum, diyoruz. “Yoo illa siz boyayın “diyorlar. Boyasan bir türlü boyamazsan bin türlü.

     Anlayacağınız “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” durumu. İlimiz boya badanacılarını yazımıza konu edipte Osman ustayı (Kıvırcık Osman),Hikmet Ustayı (Halkım Hikmet) ve şuanda isimleri aklıma gelmeyen onlarca boya badana ustasını anmamak olmaz.

      Her biri birbirinden hünerli bu insanlarımız gerçekten de geçimlerini zorun zoru koşullarda çalışarak sağlayıp, insanca bir yaşam sürmeleri için ailelerine, hele de çocuklarına “deli, divane” oluyorlar. Mustafa Usta (Mustafa Taşkıran) hani oğlu Taner MF Türkiye birincisi olan “boyacı ustası” örneğinde olduğu gibi hemen hepsinin çocuklarından beklentileri yüksek.

     Ve fakat bu beklentiyi sağlayacak tüm olanakları çocuklarına “ıh” bile demeden sunuyorlar. Çoğu düzenli geliri olan insandan daha çok çocuklarına eğitim yönünden yatırım yapıyorlar. Süleyman Usta “ Bize çocukluğumuzda eğitim öğretimimiz için fırsat eşitliği sunulmadı, kafamız makine gibi çalışıyordu fakat geçim derdinden okumaya fırsat bulamadık. Biz okuyamadık ama çocukların okuması, emsallerinden öne geçmesi için var gücümüzle ne gerekiyorsa onlara imkân sağladık.” “Çocuklarımızdaki eğitim öğretim başarısı tesadüfi değil, iradidir.” Demesinden de anlaşıldığı üzere “boyacı, badanacı” ustalarının yaşam hikâyelerine biraz yakından bakarsak her birinin bu toprakların filozoflarından, nüktedanlarından, bilim insanlarından genetik olarak miras aldıkları “zekâyı” geçim derdi için boya badana yapmakta kullanmak zorunda kalmasalar akademik başarılarıyla “parmakla gösterilecek” kimseler olmaları işten bile değildi sanırım.

    Akademik unvanları olmasa da yukarında isimlerini zikrettiğim “boya, badana” ustaları yaşadıkları muhitin “kanaat önderi” olmayı başarmış, yaptıkları işle ve insanlıklarıyla yaşadığımız ile ve çevresine damgalarını vurmayı başarmış olduklarını düşünüyorum.

     Sözün özü: İyi ki Niğde de varsınız ve ne mutlu bana sizlerle tanışığım.