14 Şubat günü (tüm sevenlerin ve elbette sevgililerin günü kutlu olsun) dünya kadınları “kadına yönelik şiddeti” protesto etmek ve kadın sorunlarına dikkat çekmek üzere aynı anda 160 ülkede 1 milyar kadınla birlikte, dans emek için başlatılan dans kampanyası kapsamında Perşembe günü saat 12′de ülkemizin çeşitli illerinde binlerce kadın meydanlara çıkıp şarkıları “kır zincirlerini” eşliğinde diğer ülkelerdeki hem cinsleriyle birlikte dans etti.
 
      5 yıldan bu yana, kadınlara ve gençlere yapılan şiddetin durdurulması için dünya ölçeğinde V-Day (V Günü) hareketi başlatıldığını yaptıkları çeşitli etkinliklerden biliyor idim. Bu yıl dünyada 160 ülkede 1 milyar kadının işlerini bırakıp sokağa çıkıp dans etmesine çağrı yapılmasından tutunda uluslararası eş güdümlülükle örgütlenen bir eylem olmasına varana dek birçok farklılıklar içeren eylem dünya ölçeğinde hedeflediği “ses” getirme başarısını elde etti.
 
     “1 milyar kadın” özel vurgusunu çok yerinde olmuş. Çünkü dünyada her üç kadından birinin seksüel şiddete maruz bırakıldığını biliyoruz.6 milyar insanımızın yarısı yani 3 milyarı kadın olduğundan hareketle kadın nüfusu bazlı seksüel şiddet oranıyla bu sayı 1 milyar ediyor. Bir milyar kadının anlamı bu.
 
      Peki, V-Day yani V- Günü ne anlama geliyor. V kadınla ilgili dünyaca bilinen üç kelimenin ortak başlangıç harfi ve her birinin bir anlamı var. Üç V’nin birincisi; Victory(zafer)- Valentin (aziz Valentin 14 Şubat’ı sevgililer gününe dönüştüren insan) ve Vajina (hani ülkemizde erkek politikacıların telaffuz edemediği kelimenin) V’lerinden oluşuyor V-Day’ın V’leri. Ankara Karanfil sokakta alana çıkan binlerce kadın bu üç V’nin ne anlama geldiğini TV’ler aracılıyla haykırarak ifade ettiler.
 
       Kadın ve çocuklara yönelik cinsel istismarın giderek yaygınlaştığı, yaklaşık olarak yılda 4 milyon kadının insan ticareti yapanlarca alınıp, satıldığı, UNICEF´in raporlarına göre, yine yılda yaklaşık olarak 1 milyon çocuğun seks ticaretine zorlandığı bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız. V-Day hareketi tam da bu nedenle kadınlara, çocuklara karşı yapılan tecavüz, ensest ilişki, seks köleliği, ev içi şiddet, vb. vb.ne dur demek ve toplumun dikkatini bu konuya çekmek için ortaya çıkan bir hareket. Bu yönüyle sevgililer gününde çiçeğe, parfüme hücum ederek sevgisini dile getirmeye çalışanları, gerçekleri görmeye, nasıl bir dünyada yaşadığını hatırlatmaya çalışıyor.
 
       Hareketi başaklatan kim diye merak edip araştırdığımda; bu hareketin örgütlenmesine öncülük edenin Amerikalı yazar, sanatçı, kadın hakları aktivisti feminist Eve Ensler olduğunu öğrendim. E.Ensler’in gerçekten ilginç bir çıkışı var. Bir arkadaşı ile önce onun menopoz sorunu üzerine konuşurken, başka bir kadının başka cinsellik problemleri gündem oluyor. Bu böyle devam ederken biri bir başkası… Bunun diğer kadınlar da nasıl olduğunu merak ediyor ve dünyanın başka yerlerinde yaşayan, farklı kültürler farklı dini inançlar ve farklı yaş gruplarından 60 ülkeden 200 kadınla görüşüyor ve röportajlar yapıyor. “Cinsellikleri ve Vajina” ile ilgili konuşuyor. Gördükleri ve dinlediklerini şöyle anlatıyor: “Yataklarında taciz edilen kadınları, burkaları (bir çeşit çarşaf) içinde dövülen kadınları, parklarda ölüme terk edilen, mutfaklarında asitle yakılanları dinledim. Bazı kadınlar sessizleşiyor ve yok oluyordu. Diğer kadınlar çılgın, hırslı makineler, benim gibi oluyordu. Demokratik Kongo Cumhuriyetine gittim. Ve tüm hikâyeleri yerle bir eden hikâyeler dinledim. Bedenimin içine işleyen hikâyeler dinledim. Küçük bir çocuk hakkında anlatılanları dinledim, altına kaçırmaya engel olamıyordu çünkü bir sürü yetişkin askerin tecavüzüne uğramıştı. 80 yaşında bir kadın hakkında bir hikâye duydum, bacakları kırılmıştı. Ona da tecavüz edilmişti. Bu hikâyelerden binlerce var. Ve birçok kadının bedeninde boşluklar var. Savaşın vahşeti olan, ruhlarında boşluklar. Bu hikâyeler hücrelerime ve sinirlerime işledi ve üç yıl boyunca uyuyamadım. Birden bire bedenimdeki krizin dünyanın krizi olduğunu fark ettim.”
 
     Geçtiğimiz Perşembe günü dünyada pek çok kadın sokağa çıkıp “kır zincirlerini” şarkısı eşliğinde dans etti.  Belki de bu çağrının nereden geldiğini bilmeden, bu fikrin çıkış noktasını bilmeden. Belki de sadece fikren ilginç geldiği için çıkıp dans etti. Her ne sebepten olursa olsun kadınların yaşama dair sözlerini özgürce söyleyip, dans ederek de olsa tepkilerini göstermeleri, yaşadıkları sorunlara dikkat çekmeleri çok güzel. Hele bu duyarlılıkla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde alanlara çıkarlarsa, 14 Şubat’tı sevgililer günü ritüelinden kurtarıp V güne dönüştüren kadın eylemliliği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe de daha ileri bir sıçrayışla ele alarak emek eksenli bir kutlama programı yapacaklarını umuyor ve bu yöndeki tüm girişimlere, eylemliliklere destek olacağımı belirtiyorum.
 
 

*Cins ayrımı yapmamak adına başlıktaki İnsan vurgusu bilerek yapılmıştır.