Zindana atılalı 200 gün olmuş! Ortalıkta “iddianame” dahi yok! Evet, KESK’li tutsaklar zindanda neden “tutulduklarını” dahi bilmeden iki yüz gündür alı konuyorlar.25 Haziran 2012 günü, sabahın erken saatlerinde 72 eve “ eş zamanlı” polis baskını yapılması sonucunda gözaltına alınarak sonrasında tutuklanan 28 sendikacı arkadaşım o gün bu gündür zindanda.
 
 
       Aralarında sendikam Eğitim Sen’in Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik ve Merkez Kadın Sekreterimiz Sakine Esen Yılmaz`ın da bulunduğu, Tarık Kaya gibi ilk görev yeri ilimiz Niğde olan ve sendikamız saflarında beraber onlarca, yüzlerce eylemi beraber ördüğümüz, Çerkeş Ağabey gibi yüzünü dahi görmediğimiz lakin Başkent te annemiz için kan bulma dâhil birçok müşkülümüzü “telefon” görüşmeleriyle kolaylayan bir birinden kıymetli 28 sendikacı arkadaşım tutuklanışlarının üzerinden 10 Ocak günü itibariyle tam 200 gün geçti.
 
 
      O günden bugüne, 28 sendikacı arkadaşımın özgürlüğü, "adalet" dağıtması gereken hâkim ve savcıların “bilinmedik sebeplerle” hukuka aykırı tutumlarıyla zindanda tutulmaya 200 gündür devam ediliyor. Haklarında 200 gündür “iddia name “ hazırlanamadığını, tutukluluk hallerinin ne kadar süreceğinin bilinmemesi gibi belirsizliklerle dolu günlerden geçmekteyiz.
 
 
      Sınıf sendikacısı kadro olarak gayet iyi biliyorum.   Arkadaşlarımın hukuksuz, keyfi ve tamamıyla siyasi gerekçelerle aramızdan neden alındıklarını, bu hukuksuz ve siyasi operasyonların, sisteme muhalif tüm kesimleri nasıl içine çektiğini de çok iyi biliyorum. Kürtaj yasasına karşı çıkanlardan, “derelerine” sahip çıkanlara;  “savaş istemiyorum” diyenlerden, “eşitlik ve özgürlük istiyorum” diyenlere; “insanca yaşayabilecek ücret istiyorum” diyenlerden, “iş cinayetine sessiz kalma” diyenlere kadar tüm toplumsal kesimler “düşman” olarak algılanmakta ve hukuksuz, keyfi ve tamamen siyasi biçimde cezaevlerine gönderilmektedir. 
 
 
       Tutuklu bulunan sendikacı arkadaşlarım yürüttükleri sendikal faaliyetlerinden ötürü sorgulandıkların kendilerine yöneltilen şu sorulardan anlıyoruz:
 
       “KESK’in düzenlediği mitinge neden katıldın? Katılmak için bir yerlerden talimat aldın mı? Eğitim Sen Şube başkanlarının gözaltına alınmasını neden protesto ettiniz? 21 Aralık 2011 tarihinde KESK tarafından yapılan iş bırakma eylemine katılmak için kimden talimat aldınız? 26 Ocak 2012 tarihinde TBMM`de görüşülmekte olan sendika yasasını neden protesto ettiniz? 13 Şubat ve 13 Nisan`da KESK`li kadınların tutuklanmasını neden protesto ettiniz?· 4+4+4 eğitim yasasına yönelik olarak neden protesto eylemleri düzenlediniz? Bu eylemleri düzenlemekteki amacınız neydi? Bu konuda herhangi bir talimat aldınız mı?”
 
        Evet, sorulan eylem ve etkinliklerin birçoğuna hatta tamamına bende katıldım! Katılmaya da devam ediyorum. Sendikamıza ve konfederasyonumuza üye binlerce on binlerce kamu emekçisi de bu ve buna benzer eylemlere katılıp, demokratik tepkilerini zindanda tutuklu bulunan arkadaşları gibi ortaya koymuşlardır.
 
        Şu temel gerçeği herkes çok iyi bilmektedir ki, savcıların elinde KESK üye ve yöneticilerini suçlayacak, kamu emekçilerinin de ortak karar alıp ortak katıldıkları, herhangi bir sendika yöneticisi ve üyesinin yapması gereken eylemler dışında, herhangi bir “suç unsuru” yoktur. Sorgulamayı yapan savcılar, yargılamayı yapan hâkimler sendikaların nasıl kurumlar olduğunu ve nasıl işlediğini çok iyi bilmelerine rağmen, hiçbir şey bilmiyormuş gibi, tarihe geçecek derecede anlamsız sorular sorarak, tabirimi maruz görün “öküz altında buzağı arama” gayretkeşliği içerisinde olduklarını gözler önüne sermişlerdir.
 
      Bu gayretkeşlik ve hukuk normları hiçe sayılarak arkadaşlarımız 200 gündür cezaevinde tutularak, bir nevi cezalandırılırken, ortada herhangi bir “iddianame” dahi olmaması traji komiktir. Yani, hukukun gereğinin dahi yerine getirilmesini beklerken, arkadaşlarımız uzun tutukluluk süreleri üzerinden fiili olarak cezalandırılmaktadır.
 
      Tüm bu yaşanmışlıklar arkadaşlarımızı ailelerinden, sosyal çevrelerinden onları kopardığı gibi örgütlü oldukları sendikalardaki yönetici pozisyonları gereği sendikal faaliyetlerden uzaklaştırarak konfederasyonumuza bağlı sendikaların çalışmalarını engellenmek istendiğinin açık bir ifadesidir.
 
       Zindandaki sendikacı arkadaşlarımın tutuksuz yargılanması talebi her vicdanlı yüreğin avaz, avaz bağırması gereken bir taleptir. Zindandaki 200’lü günlere inat umdu büyüttüklerini, dost kucaklaşmaların sıcaklığını soğuk zindan duvarları ardından iliklerine işleyecek denli hissettiklerini biliyor ve hasretle hepsini tek, tek kucaklayıp işledikleri “suçları” işlemeye devam ettiğimi bildiriyorum.