AK Parti iktidarının muradına erip ermediğini bu günden söylemek zor. Lakin başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin basın sözcülerinin bir biri ardına verdikleri memnuniyetlerini ifade eden demeçlerden anladığım Ortadoğu coğrafyasını yeni sınırlarla çizmeye soyunanlar murdarına ermiş görünüyor.
 
       Meclisten geçen tezkerenin içeriği, siyasal iktidarın bölge sorunlarına ve Kürt halkına bakışında bir değişiklik olmadığını bir kez daha gösteriyor. Tezkere, Irak ve Suriye’de halkların eşitliği üzerinde yükselen demokratik rejimlerin oluşmasını hedefleyen politikalar yerine, Türkiye’nin bölge gücü olmasına dönük hegemonyacı bir anlayışı barındırıyor. Daha önceki iki tezkerenin ruhundan ve amacından kopmayan bir politikalar silsilesi açıkça görünüyor. 

       Bugün bütün dünyada konuşulan bir gerçeğe siyasi iktidar gözlerini kapatıyor. IŞİD adlı katliam ordusu, Alevi, Hıristiyan, Ezidi, Kürt, Arap ve Türkmen halklarına yönelik toplu cinayetlerini, insanlık dışı vahşetini adım adım uyguluyor. Türkiye halkları açısından da, bölge halkları açısından da en ciddi ve yakın tehdit IŞİD çetesidir. Buna rağmen siyasal iktidarın mecliste onaylattığı tezkerede IŞİD vurgusu yarım yamalak yapılıyor. Bu tutum aynı zamanda ülkemizin IŞİD karşısında etkin bir tavır içerisinde olmayacağını ortaya koyuyor. Tezkere metninde IŞİD'i incitmemek için özenle seçilmiş ifadeler kullanılıyor, bütün IŞİD belirlemeleri sadece Birleşmiş Milletler belgelerine dayandırılıyor. 
 
       Üstelik geçen tezkerede IŞİD'i dengelemek adına isimlendirmeden PYD de “terör grupları” arasında gösteriliyor. “Suriye rejiminin ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör gruplarının nüfuz arayışları...” ve “rejimin şiddet politikası ile terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil halkın...” şeklindeki ifadelerde isim verilmeden PYD ile IŞİD adeta eşitleniyor. 
 
       Hâlbuki bugün yine bütün dünyada görülen gerçek, IŞİD’in Rojava halklarına yönelik soykırımcı bir anlayışla sürdürdüğü katliama PYD ve YPG’nin karşı koyduğudur. Ezidi halkına yönelik soykırımı engelleyen Kürt savunma güçlerinin kafa kesen IŞİD çeteleri ile birlikte anılması, siyasal iktidarın bölge politikalarına ve halklarına yönelik çarpık bakışının çok açık göstergesidir.
 
     . IŞİD’in pervasızlaşmasına ve güçlenmesine yol açan gelişmelerin, ülkemiz siyasal iktidarın sağladığı ortamdan kaynaklandığı tüm dünyada basınında güçlü delillerle iddia edilip dururken sus pus olan iktidar tezkereyi meclisten geçirirken en cevval hatipleri ağzından yaşanan sorunlarda kendilerinin hiç bir rolü yokmuş gibi bir hava estirdi. El Nusra gibi yapılara ve IŞİD’e verilen lojistik, manevi ve maddi destekleri yokmuş gibi gösterme gayretleri ancak kendilerini kandırmaya yönelik söylemlerdir. Yoksa İktidarın yaklaşık üç yıldır sürdürdüğü ve Esad rejimine karşı Suriye’de iç savaşın tarafı olma, vekâleten çatışma sürdürme politikasını el âlem çok iyi biliyor.
 
       Ülkemiz siyasi iktidarı bölgede gerçek müttefikinin kim olduğunun ayırtında varsa bu dille kaleme alınmış bir tezkerenin ne sonuçlar doğuracağının da farkında olurdu! Bugün IŞİD’in Irak, Suriye veya Türkiye’de zemin geliştirmesinin önündeki en önemli engel demokrasi güçleri ve Kürt siyasal hareketi olduğunu göremeyen hatta görmek istemeyen siyasal iktidar el bette bu gerçekliğe uygun adımlar atmayacaktı. Nitekim atmadı da.   
        Ortadoğu’da tekçi anlayışa dayalı Baascı rejimler birer birer çökerken, farklı halkların ve inançların demokratik bir eşitlik içinde birlikte yaşamaları gerçeğini okuyamayan siyasi iktidar, kendi tekçi anlayışına uygun  ben merkezci devlet politikalarında inat ve ısrar ediyor. 
        Bugün Kobane’de ve Rojava’nın her metrekaresinde yaşamını korumak ve insanlık onurunu savunmak için direnen Kürt halkının ve onun savunma güçlerinin Türkiye’nin ve halklarının dostu olduğunu anlamak istemeyen bir hükümetin, bölgeye barış ve kardeşlik ortamını taşımaya, demokrasiye dayanan rejimlerin inşa edilmesini sağlamaya niyeti olmadığı bilinmelidir.
 
      Rojava da yaşayan Kürt halkı Türkiye’nin dostudur; Türkiye halklarının, kardeşi ve akrabasıdır. Rojava’da oluşan demokratik ve özerk kanton yönetimi statüsünün tanınması; farklı halkların eşit ve demokratik ortak yaşam olanaklarının geliştirilmesi ve halkların iradesine saygı duyulması birinci önceliktir. IŞİD çetelerine karşı mücadelede Kürt halkının desteklenmesi bugün tek gerçekçi ve olması gereken politikadır.
 
       Meclisten geçen tezkere bölgede yaşayan halklarımıza değil emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet edeceği düşüncesinde olduğumu belirtir, idrak edeceğimiz Kurban Bayramının başta orta doğu coğrafyası olmak üzere tüm dünyaya barış ve esenlik getirmesi temennisiyle Kurban Bayramınızı kutlarım. İyi bayramlar..