Son günlerde, başta Sayın Başbakan Erdoğan olmak üzere AK Partili yetkililerin yaptığı kimi açıklamalar Kemalistleri, liberalleri, sol-liberalleri ve bilcümle laik kesimleri tedirgin etmeye devam ediyor. Nasıl etmesin ki? Bu  açıklamaların tamamında dolaylı ya da dolaysız olarak devletin kurucu/resmi ideolojisi olan ilke ve inkılâplar hedef alınıp, “dini bütün gençlik yetiştirmek”, “kinine sahip çıkan gençlik istemek” gibi söylemlerle ve 1+4+4+4 eğitim modelinin meclise sevk edilmesi gibi icraatlarla Kemalistler bir yana, bugüne kadar AK Partisine açık ya da zımnen destek veren liberal çevreleri de hayal kırıklığına uğrattı!
 
 
       AK Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr.Hüseyin Çelik’in Gençliğe Hitabe, And, Atatürk’ü Koruma Kanunu hakkında yaptığı açıklamalar da öyle. Keza geçtiğimiz ay, 19 Mayıs kutlamalarının bundan sonra yaygın şekilde yapılmayacağına dair söylenenler de benzer tartışmalara neden olmuştu. AK Partisi bakımından ortaya çıkan yönelim, aslında eşyanın doğasıyla oldukça uyumlu.
 
      AK Partisi, on yıla sığan üç hükümet döneminde tedrici bir şekilde devlet üzerindeki iktidar tekelini büyüttü. Askeri vesayetin sahiplik ettiği devlet erkinin temel kalelerini bir, bir düşürdü. AK Partisi, 2002’de başta ordu olmak üzere geleneksel statükocu kesimlere karşı “reformist” kimlikle sahne aldı. “Paşalara” karşı mücadelesinde toplumsal tabanını genişletmek uğruna, deyim uygunsa herkese mavi boncuk dağıttı. Askeri vesayetin gadrine uğramış her kesime “kucak açtı”. Askeri vesayete karşı çıkarak “sivil demokrasi” isteyenleri peşine taktı. Geleneksel inkâr siyasetinde esneme yaparak Kürtleri yedeklemeyi hedefledi,  “Kürt meselesinde” kimi ezberleri bozmaya girişti. Müslüman halkımızın başta başörtüsü gelmek üzere en temel taleplerini ya adım, adım yerine getirdi ya da bekleme koridorunda tuttu. Alevileri “çalış aylı açılım” politikalarla oyaladı. Kimi sermaye olanaklarını kullanarak işçi ve emekçilerin ağzına bir parmak bal çaldı, sürdürülebilir yoksulluk yoluyla onları kendisine bağladı. Kimi zaman anti-emperyalist, çoğu zaman anti-siyonist söylemler kullanarak Türkiye toplumundaki ABD ve İsrail karşıtlığını kullandı.
 
       İktidar partisi, bütün bunları yaparken, haliyle liberal bir maske kullandı, değişim isteyen toplumsal kesimlerle ya uzlaştı ya da uzlaşır göründü. “Lekum dinukum veliye din (Benim dinim bana, sizin dininiz size) ayetini, diline pelesenk etti, kimsenin diniyle bir sorunu olmadığını hep dile getirdi. Fakat bütün bu on yıl boyunca gerçek bir “takiye” yaptı. Nihayetinde AK Partisi, katı milli görüş çizgisinden ayrılarak daha esnek bir noktadan çıkış yapmış olsa da, 80 yıllık resmi devlet ideolojisi olan “ilke ve inkılâplarla” kan uyuşmazlığına sahip bir parti hüviyetine sahipti. Bugün de öyle.
 
       Dolayısıyla, devlet ergini ele geçiren AK Partisi, devletin kurucu ideolojisini de yeniden revize ediyor, toplumu kendi ideolojisine uygun hale getirmeye çalışıyor. Doğal olarak en temel olarak gençliği hedefliyor, eğitim alanından işe koyuluyor. Tek partili Kemalist ideolojiyle yoğrulmuş bütün ideolojik söylemler, AK Partisi eliyle Türk-İslamcı devlet yapısına göre yeniden düzenleniyor. And, gençliğe hitabe ya da Atatürk’ü Koruma Kanunu ile gençliğin “militerleştirildiği” kutlama törenlerine itirazının mantığı burada gizlidir. AK Partisi eliyle oluşturulan yeni statükonun yani revize edilmiş resmi ideolojisini adım, adım büyütmek istiyor.
 
      Sayın Başbakanın Dersim özrü de, AK Partisinin darbe karşıtlığı da böyle gelişti. Böylece esaslı bir hesaplaşmaya girmeksizin “resmi ideolojinin” de kendisinden sorulacağını ilan etti. Kuruluş döneminde tek partili CHP'nin devlet erginin ulus inşasında devletçi, laik ve Atatürkçü nesiller yetiştirmesinin amacı neyse, 2012’lerin tek partisi AK Partisinin “dindar nesiller yetiştirme” amacı da odur. Türk-İslam sentezinin özüne bağlı kalarak Türkçü, fakat İslamcı-muhafazakâr yanı baskın bir nesil yetiştirme gayesidir bu.
 
     2011, AK Partisinin iktidarı ele geçirdiği ve kurumsal olarak devletin restorasyonunu tamamladığı bir yıl oldu. Geriye kalan ise resmi ideolojinin revizyondan geçirilmesidir. Şimdi yapılmaya başlanan ise budur. “Türkçülük” ideolojik eksenlerden biri olarak korunacak, ancak Kemalist ideolojiden farklı olarak İslamcılık daha ağır basacaktır. AK Partisinin, dünkü resmi ideolojiyi hedef alan, Kemalist söylemleri değiştirmeye teşne (çok istekli) bu halinin nedeni budur.
 
     Bu, aynı zamanda bir zenginleşen ve devletleşen parti olarak AK Partisinin dini söylemleri kullanarak toplumsal tabanda şiddeti daha fazla örgütleyeceği bir dönemin başladığını göstermektedir. Sayın Başbakanın AK Partisi İstanbul gençlik kolları kongresinde tele konferans aracılığıyla yaptığı konuşmada “kinini unutmayan gençlik” vurgusu gelecek zorlu günlerin habercisidir. Bu durum Ak Partisi kadrolarının işçi ve emekçileri ama özellikle gençliği İslami söylemlerle birlikte milliyetçi politikalarına kazanmakta daha gözü kara davranacağını gösteriyor. Bu aynı zamanda egemenlere, zenginlere karşı gençliği kazanmada biz eğitim emekçilerine daha büyük sorumluluklar ve zorlu görevler yüklüyor.