*“Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip "Eğitim şart" dediler ve bir uygulama okulu açmaya karar verdiler.
 
       Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılanbalığı yönetim kurulunu oluşturdu.           Tavşan, müfredatta koşmanın bulunmasını istedi. Kuş uçmanın dâhil olmasını, balık yüzmenin dâhil olmasını istedi ve sincapta ağaca tırmanmanın ve toprak kazmanın mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerektiğini söyledi. Bütün bunları bir araya getirip bir müfredat yaptılar ve bütün hayvanların bu dersleri görmesini istediler.
 
       Tavşan koşu dersinden 100 alıyor olmasına rağmen, ağaca tırmanmak onun İçin çok ciddi bir sorundu. Sürekli kafa üstü düşüyordu. Bir süre sonra beyni hasar gördü ve eskisi gibi koşamadı. Artık koşuda 100 almak yerine, 55 alıyordu ve tabii, ağaca tırmanmada ise her zaman zayıf alıyordu.
 
        Kuş, uçmada çok başarılıydı, ama sıra toprak kazmaya geldiği zaman, o kadar başarılı değildi. Sürekli gagasını ve kanatlarını kırıyordu. Bir süre sonra toprak kazma notu hala 15 olmasına rağmen, uçma notu 55'ye düşmüştü. O da ağaca tırmanmada çok zorlanıyordu.
 
Balık, yüzmede mükemmeldi ama ne ağaca tırmanabiliyor ne de koşabiliyordu. Ne zaman bunları yapmaya kalkışsa ölecek gibi oluyordu. Sonunda yüzgeçleri zarar gördü ve artık yüzmeyi bile yarım yamalak yapar oldu.
 
        Sonuçta sınıf birincisi olan hayvan her şeyi yarım yapabilen,  yılan balığı oldu.
Ancak tüm yönetici eğitimciler çok mutluydu, çünkü herkes bütün dersleri görüyordu ve buna "geniş tabanlı, yapılandırmacı ve öğrenci merkezli eğitim sistemi" dediler.”        
        Bakanlığımız tarafından yapılan çeşitli açıklamalarda yeni müfredatın, küreselleşme ve teknolojik gelişmeye uygun, ülkesel gerçeklere uyarlı, birey eğitiminde itici bir güç olacağı ileri sürülmektedir. Yukarıda anlatılan hikâyeye ne kadarda uygun değil mi? Milli Eğitim Bakanlığı ve Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının açıklamaları hikâyemize tam denk düşen bir ironi yeni ilköğretim müfredatının hazırlanmasının  gerekçesini şöyle ifade etmişlerdi: “Önceki eğitim sistemi "ezberci", "doğrusal", "öğretmen merkezli", "çağın gerisinde", "öğrenmeyi öğretmeyen", "tekçi", "kaba indirgemeci", "katı davranışçı" vs. idi.  Hâlbuki Bakanlığa göre, yeni eğitim sistemi "olasılıkçı", "çok yönlü nedensellikçi", "eğilimsel", "akışkan ve değişken" olmalıydı. Bunun için de eğitim "reform"dan geçirilmeliydi. Bu "reform", Newton eleştirisi üzerinden, Kuantum felsefesi temelinde kurulmuştur. Buna göre, Kuantum fiziği, kaos matematiği, evrimci biyoloji, sinirbilim ve sistem teorileri alanlarındaki buluş ve ilerlemeler, doğal dünya ve insanın öğrenmesi ile ilgili görüşleri değiştirmiştir. Yani evren, mekanik bir saat düzeneği gibi işlemiyor ve bu şekilde anlaşılamazdı. Bakanlığa göre, "beyin, programlanabilir bir bilgisayar olamaz, öğrenme diye de bilgi üst üstte yığılamazdı". Bunun yerine, öğrenme süreci, akışkan, eğilimsel ve değişken olmalıydı. Yeni ilköğretim müfredatında esas alınan Kuantumcu paradigma çerçevesinde, sadece "siyah-beyaz seçenekler" üzerinde durulmayacak, "gri'"nin tonlarına da fırsat tanınacaktır. Kuantum fiziğine göre hiçbir şey kesin değildir, o halde olasılıkçılık baz alınmalıdır. Bu düşünceyle aslında, bir bilme ve bilgi tipi ve yöntemi olarak Bakanlık tarafından dine yer açma kaygısı güdülmektedir. Yine Bakanlığın iddiasına göre, Newton’cu mekanik paradigmaya dayalı öğretim modellerinde, "ne uyumlu, sistematik ve sürdürülebilir bir öğrenme, ne de tutarlı bir birey" söz konusuydu. Kuantum felsefesine dayanarak, belirsizlik ilkesi ve olasılıkçılık öne alınmaktadır. Yani, eğitimde "Kartezyen düşünceye özgü, bütünün parçalara ayrılması, ayrılarak analiz edilmesi ve katı neden-sonuç ilişkisi kurulması, eğitimde ezberci, doğrusal ve öğretmen merkezli bir sisteme yol açmaktadır" denilmektedir. Yine Bakanlık; "esnek ve sorgulayıcı, performansı değerlendiren, öğrenciyi merkeze alan, zekâyı çoklu şekilde algılayan bir eğitim sistemi için müfredat yenilenmelidir" gerekçesini öne çıkarmıştır.
 
        Felsefesini yukarıda genel olarak bakanlığımız açıklamalarından belirtmeye çalıştığım “yeni ilköğretim müfredatı”, "Sosyal Bilgiler", "Hayat Bilgisi", "Türkçe", "Matematik" ve "Fen Bilgisi ve Teknoloji" ders alanlarında hızla "yenilenmiştir". Fakat yeni ilköğretim müfredatı, içeriği bakımından da aynı hızla boşaltılma sürecine evrilmiş, her öğrencinin yarım bilgilerle donanımı ile “yılan balıklarının” birinciliklerine sevinerek avunma aymazlığı ödül törenleriyle had safhaya ulaşmıştır.
 
*Kurgulanmış Fabl