Kutluğ Ataman’ı Taksim Gezi Parkı Direnişi sırasında direnişçilerle omuz omuza verdiği mücadeleyle bir kez daha tanıdım. Bir kez daha diyorum çünkü ilk filmi, Karanlık Sular (1994)’ı izlediğim günden beri sanatsal üretimini yakından takip edenlerdenim. 1997 yılında İstanbul Bienali de sunduğu Semiha Berksoy ile ilgili uzun metraj belgesel filmiyle ve 48. Venedik Bienalinde sunduğu “peruk takan kadınlar” çalışmasıyla benim gibi sinema severlerin gönlünde ve bilincinde kendi farkındalığını yaratmış bir yönetmen-senarist olarak iz bırakmıştı.

         Taksim Dayanışması Platformunun temsilcisi olarak başbakanla görüşmeye giden heyetin içinde yer aldığı haberine kadar taksim Gezi Parkı Direnişi içinde yer aldığını bilmiyordum!  Bunda genel akım medyanın daha “magazinsel” sinema sanatçılarını öne çıkarmasının yanı sıra benimde olaylara toplumsal olanın siyasallaştırılması baskın bakış açımdan kaynaklı bütünlükçü yaklaşım tarzımdan kaynaklı “kim var kim yok” detaycılığına girmem den de etken olmuştur.

       Taksim Gezi Parkı Direnişinin ilk gününden bu yana bir elin parmak sayısını geçmeyen bağımsız televizyon kanallarından olan İMC Televizyonunda “başbakanlık görüşmesi izlenimlerini” aktardığı Hayko Bağdat ve Roni Margulies, birlikte hazırlayıp sundukları, Azı Karar Çoğu Zarar programında Kutluğ Ataman’ı görünce programı sonuma kadar izledim. Programın son bölümünde Roni Margulies’in son filmi, Aya Seyahat (2009),i “yutup” da engelsiz bir şekilde izlene bildiğini açıklamasıyla birlikte bilgisayarın başına geçip 2009 dan bu güne bir çok yorumlarını okuduğum lakin fırsat bulup izleyemediğim Aya Seyahat kurgusal belgeselini izlemeye başladım.

      2009 Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Resmi Seçki bölümünde gösterilmesinin, 31. Moskova Film Festivali’nde “Perspektifler” bölümüne seçilmesinin ne derece haklı olduğunu izleyerek anladım. Sözü fazla uzatmadan izlemeyenler için birkaç cümle ile içeriğiyle ilgili bilgi verip, izleyenler için bir kez daha Edgar Allan Poe'nun balonlu hikayelerini hatırlayarak izlemeleri tavsiyesiyle 1957’i Erzincan’ın da bir köyün “Aya Seyahat” etmesini tanıtalım.

      Film, ülkemizin doğusunda Erzincan'ın ücra bir köyünde geçer. Dört köylünün aya seyahat etme çabaları, kurgu gereği ele geçen siyah-beyaz fotoğraflar kullanılarak ve yöre halkından bir anlatıcı yardımıyla belgelenir. 1957'de gerçekleşen bu olaylar hakkında birçok farklı alandan saygın Türk aydını görüşlerini bildirir. Sonuçta film, tuhaf bir şekilde, bir tarih belgeseli olmaktan ziyade çağdaş Türk kültürünün derinlemesine irdelendiği bir hal almış gibi servis edilse de gülmekten kendinizi alamayacağınız bir belgesel filim olmuş.

      Komedi lezzetinde bize özgü çok güzel bir hikaye, Kutluğ Ataman Erzincan kökenli olmasına rağmen “mikro milliyetçilik” yapmayarak anlatıla gelen hikayeyi gerçeğe en yakın kurgusuyla bu inanılmaz yolculuk hikayesini bu kadar inanarak ele alması ve bunun için seçtiği yöntem  ve Taksim dayanışmasında sergilediği duyarlı yüreği için ayrıca tebriklerimizi hak ediyor.

    “Yutup” dan “izinsiz” yayınlandığı için her an yayın yasağı kona bileceği için vakit geçirmeden izleyin önerisinde bulunurum. İyi seyirler, iyi hafta sonları.