Sayın Bakan Ömer Dinçer, bir gazeteye verdiği röportaj ve iki farklı haber kanalına yaptığı açıklamalar ve bulunduğu makama yakışmayan suçlamalarıyla doğrudan emekli olana kadar üyesi olduğum sendikam Eğitim Sen’i hedef göstermiş, kamuoyunu yanlış ve taraflı açıklamalarıyla yönlendirmeye çalışmıştır. Bakan Dinçer, Eğitim Sen`in 4+4+4 dayatmasına karşı başından bu yana yürütmüş olduğu mücadeleden duyduğu rahatsızlığı tamamen kişisel hırs ve düşünceleri ile dışa vurmuş, bunu yaparken Türkiye`nin dört bir yanında halen örgütlü olan sendikamı suçlamaktan geri durmamıştır. 
 
 
      Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, basına yaptığı açıklamalar ile eğitim bilimcileri, çocuk gelişim uzmanlarını, sendikaları, çocuklarının geleceğinden endişe duyan aileleri "PKK yanlıları" ve "laikçi" olarak doğrudan suçlamış ve hedef haline getirmiştir.
 
 
      Bakan Dinçer`in, 4+4+4`e ilişkin olarak toplumun geniş bir kesiminden yükselen tepkileri dikkate almak yerine, suçlayıcı ve hedef gösterici açıklamalar yapmış olması, açıkça Eğitim Sen`i ve onun mücadelesini hedef gösteren bir tutum içerisinde olması kabul edilemez. Bakan Dinçer`in açıklamaları düşünceleri ifade etmesinin çok ötesinde, ortada herhangi bir yargı kararı olmamasına karşın sendikamı kastederek söylediği cümleler “tüyler ürpertici”boyutta vahimdir.
 
 
      Eğitimde 4+4+4 sistemi içerisinde 66 aylık çocukların okula gönderilmesinin kamuoyunda yarattığı tepkiler karşısında, emekli olana kadar gururla üyesi olduğum sendikam Eğitim Sen yönetici ve üyelerinin yaptıkları açıklamalarda tamamen bilimsel gerekçelerle durumun sakıncalarını anlatırken, çocuğunu okula göndermek istemeyen velilere de "Rapor Almayın, Okula da Göndermeyin" çağrısı yapmıştır. Bu, bilimsel veriler ışığında henüz ilkokul çağında olmayan, ancak bakanlığın zorlamasıyla uygulanmak istenen bir düzenlemeye karşı gösterilen demokratik bir eleştiridir. Suç olan okulöncesi çağda olan 60-72 aylık çocukları zorla ilkokula başlatmaktır. 
 
 
      Üyesi olmaktan her daim onur duyduğum Eğitim Sen, bu ülkenin temel yapı taşları olan öğretmenlerimizin ve diğer eğitim emekçilerinin, ekonomik ve sosyal sorunlarını büyük bir titizlikle ele alan, tüm eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için mücadele eden yasal bir örgüttür. Hiç kimse yüz yirbeş bin eğitim emekçisini zorun zoru koşullar altında çatısı altında örgütleyen sendikam Eğitim Sen`i yasa dışı ilişkiler içinde olan bir sendika gibi göstermeye çalışarak kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye,yönlendirmeye ve hedef göstermeye hakkı yoktur.
 
 
      Başta Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer olmak üzere, herkes şunu çok iyi bilmelidir ki; Eğitim Sen eğitime ilişkin tüm sorunlarda bilimsel gerçeklerden yana taraftır. 4+4+4 sistemine ilişkin eleştiri ve görüşlerimizi dikkate alıp gereğini yerine getirmekten korkanların, topluma karşı sorumluluklarını görmezden gelerek, sendikamız hakkında doğrudan suçlayıcı ifadeler kullanması kelimenin tam anlamıyla “kepazeliktir.”
 
       Eğitim öğretim hizmet kolunun en üst makamında yer alan “Sayın Bakan Dinçer`in” açıklamaları ile üyesi olmaktan iftahar ettiğim sendikamı hedef göstermesi, “vesayet” recminin sıradanlaşmış bir örneğidir.
 
      Bu vesileyle sendikam Eğitim Sen üye ve yöneticilerinin sendikamıza karşı böyle pervasız saldırılar yapılırken tehlike kerşısında kafasını kuma gömen kuş türü gibi davranmasınada anlam veremiyorum.genel Merkez düzeyinde yapılan basın açıklaması ve Adelet Bakanlığına yapılan suç duyurusundan başka bir tepki yok! Yerellerde, şubelerde, İl ve ilçe temsilciliklerinde ise yazılı bir basın açıklaması dahi yok.İlimiz Niğde örneğinde olduğu gibi.
 
 
     Ülkemizin ve biz eğitim emekçilerin sistemden bağımsız tek  ve gerçek örgütlülüğü olan sendikamızın geleceğine ve bu gününe sahip çıkmak için üzerine atılı ölü toprağını atarak alanlara çıkmanın,sesimizi yeni,yeniden hepbirliklte en gür bir biçimde haykırmanın vaktidir.
 
 
     Önümüzdeki 15 Eylül eylemliliği Eğitim Sen GM yöneticileri ile yerellerdeki yöneticilerinin bu yapılan son saldırıda dahil süreci nasıl algıladıklarını ve karşı koyuş stratejilerini biz eğitim emekçilerine ve tüm kamu emekçilerine net bir biçimde gösterrecek bir etkinliktir. “Sayın Bakan Dinçer’in” böylesine rahat bir şekilde sendikamızı hedef  alan söylemlerinde şu anki yönetici profilin  ve beslendikleri siyasetin kadar katkı sunduğunu ise önümüzdeki genel kurulda sendikam üye ve delegeleri  mutlaka değerlendirecektir.