“Gazeteci Kadri Bağdu, ensesine sıkılan bir kurşunla Adana'da katledildi!” Genel akım medya elbette bu başlıkla vermedi. Gazetecinin Adana da sokak ortasında vurularak katledildiği haberini. Devrimci, sosyalist demokrat basın ve üyesi olduğu DİSK Basın İş bu ve buna benzer başlıklarla yer verdi. Kadri Bağdu’nun öldürülmesi haberini. Duyan, yüreği burkulan tepki gösteren oldu mu?
 
        Başta Adana ilinde örgütlü olan demokratik kitle örgütleri ve emekten yana siyasi parti temsilcileri olmak üzere birçok kurum ve kuruluş ortak basın açıklamalarıyla tepkilerini duyurdular. Ve fakat genel akım medya bu açıklamalara da on binlerin katıldığı defin töreni haberlerini de “üç maymunu” oynayarak görmezden geldi.
 
        Evet, gazeteci Kadri Bağdu, ensesine sıkılan bir kurşunla katledildi. Bu kalleş saldırı daha önce yaşadığımız gazeteci aydın cinayetlerinin bir ve benzeridir. Devletin 1978’lerden bu yana aydınlara, gazetecilere, muhaliflere yönelik yargısız infazlarına benziyor. O zamanların yargısız infaz amirleri cezalandırılmadı. Birçoğu 12 yıllık AK Parti iktidarı tarafından terfi ettirilerek adeta ödüllendirildi. Yapılan göstermelik yargılananlar da kısa sürede serbest bırakıldı. “Bin Operasyon” yaptığıyla övünen Mehmet Ağar dâhil birçok “amir”  halen serbest geziyor.
 
         Türkiye Cumhuriyeti ta kuruluşundan beri yazar, çizer, gazeteci, aydın katli ile harmanlana gelmiş bir maziye sahiptir. Son elli yılda 100’den fazla gazetecinin öldürüldüğünü biliyoruz. Ülkemizde aydın katli Ali Kemallerle başlayıp Sabahattin Alilerle devam eden yazar öldürmeler 1979 Abdi İpekçiyle, 1980 de Ümit Kaftancıoğluyla… Darbeden sonra Uğur Mumcu, Turan Dursun, Ferhat Tepe, Metin Göktepe, Hrant Dink ve daha niceleri ile günümüze kadar gelmiştir. 
 
          Ne o zaman ne de bu gün özgür basın emekçileri, ilerici yurt sever aydın ve devrimciler katliamlardan korkmadı diz çökmedi. Sol-sosyalist-yurtsever basın mensupları aydınlar tüm yok etme politikalarına rağmen onurlu duruşlarından bir milim dahi geri adım atmıyarak gerçekleri haykırmaya devam ediyor. 
 
          Kadri Bağdu cinayeti öncellerine çok benzer bir şekilde işlendi. 90'lı yıllarda hafızamıza kazınan bir yönetimle, ensesinden vurularak işlendi.  Verilmek istenen mesaj son derece açık ve net. Ülkemiz basın emekçileri ilk kez hedef olmadıklarını da, son kez de olmayacaklarının da bilincinde. Kontrgerilla’yı tasfiye ettiğini, ileri demokrasi getirdiğini söyleyenler, bir anda o günlere geri dönüverdiler. Unutmayın, halk gerçekleri yazanları, gerçek peşinde koşanları, yalanlara karşı duranları unutmayacaktır. 
 
         Şimdi tüm bu anti demokratik uygulamalara, katliamlara savaş ve şiddet politikalarına karşı direnme zamanı. “ Ya elimizden ne gelir?” Devletin tüm zor aygıtlarıyla başımıza çöreklendiler diyenlere, mazeret üretmede mahir olanlara ve dahi ipe un serenlere özcesi hiçbir şey yapamıyoruz diyenlere  cevabımı Hababam Sınıfı eseriyle bilinen şair ve yazar Rıfat Ilgaz'ın aşağıda paylaştığım şiiriyle veriyorum
 
“…Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi diyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol…“ 
 
       Kadri Bağdu’nun şahsında katledilen tüm yazar, çizer, gazeteci ve aydınlarımızı saygıyla anıyor  egemenlerin zulmüne rağmen ezilenlerin sesi olmaya yıldızlara uğurladıklarımızın manevi huzurunda bir kez daha söz veriyorum.