Uluslar arası sermayeyle entegrasyona giren zenginlere hizmette kusur etmeyen siyasal iktidarımız sırf onlar daha rahat ve daha güvenli sömürüp semizlensinler diye elinden geleni ardına koymamaya devam ediyor. Zenginler lehine ve elbette biz emekçiler aleyhine bir düzenlemeye girişti mi en ufacık muhalefet öznesini dahi ezmek için orantısız güç kullanmaktan, 20’li yaşlarda gençleri sokak ortasında katletmekten, günlerce gaz ve cop kullandırtmaktan bir an dahi vaz geçmediğini hep birlikte deneyimledik.
 
      Bu deneyimlerimizden birisi de 2007 de bugün konuştuğumuz İnternet Sansürüdür. 2007 yılında ilk sansür geldiğinde öne çıkan ve kitleler tarafından iyi bir şeymiş gibi algılanan “çocuk pornografisine karşı yasa tasarısıydı”, bu söylemin yanına da Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı nefret söylemini de ekleyince CHP tarafından yüzde yüze yakın bir destek almışlardı. Ancak biz o günde biliyorduk ki zenginlerimiz ve onun hükümeti hiç bir zaman bu kadar iyi niyetli değildi!
 
       2007 yılında geçirilen internet sansürünün bize getirdiği şeyler; 15 binden fazla sitenin kapatılması, bunların çoğunluğunun porno sektörünün dışında, alternatif haber siteleri, evrimsel biyolojiyi anlatan siteler, ateizme dair siteler, devrimci-demokrat haber ve politika üreten siteler, sendikalara ait siteler olduğunu göreceğiz. Devlet dairlerine gelen, kamuya açık alanlarda internet erişimi sağlayan yerlere gelen filtreleme yöntemiyle engellenen siteler ise 50 binin üzerinde.
 
        Yine içeriksel olarak toplumsal muhalefetin çok yaygın olduğu siteler, özgür haber anında bilgilendirme işlevi yapılan sosyal medya siteleri, politik siteler yer almaktadır. Algılanan ile gerçekte olanın uçurumsal farkını 2007′den bu yana internet üzerinde ki sansür furyasını incelediğimizde karşımıza çıkan şey, burjuvazinin ve sözcülerinin asıl amacının çocuk pornosunu engellemek değil, çocuk pornosunu engelleyeceğiz şirinliğin de toplumu internet üzerinde abluka altına almak isteğinden başka bir şey görmeyeceğiz.
 
       Kapitalizmde egemenler toplumsal bilginin, toplumun en ücra köşesine kadar hatta enternasyonal olarak bilginin Dünyanın her köşesine yayılmasını engellemek adına yaptığı bu sansür politikası onların gerçek yüzünü ortaya koymaktadır.
 
       2007′den 2014′e Sansür furyası daha da güçlenerek geliyor, kanun değişikliği teklifi verildi. Gezi sürecinde eylemcilerin sosyal medyayı çok etkin kullanması hatta sosyal medya üzerinden eylemcilerin canlı yayın yapması (genel akım medyanın Gezi’ye sessiz kalmasını alt üst etti bu durum) ve anlık bilginin ülkenin dört bir yanına yayıp 70 ilin üzerinde gerçekleşen eylemlere doğrudan bilgi akışı yapılması, internetin ve sosyal medyanın işlevsel özelliğini çok net anladık. Egemenlerimiz de boş durmayıp Gezi sürecinden öğrenerek yürüyor.
 
       Gelen kanun teklifi değişikliğinde yine sansürün savunuculuğunu bir “şirinlik” halinde, kanun teklifini Twitter üzerinden “5651 Sayılı Kanun’nda değişiklik teklifimiz toplumsal ihtiyaçlar & özgürlükler dengesi hassasiyetle GÖZETİLEREK hazırlandı” diyerek savunmaya başladılar. Yine kanun teklifi içinde; Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama. Zararlı adledilen her içeriğin yayından kaldırılması, nefret söylemini engelleme vs. vs. gibi eklemeler yaparak yine toplumun algısında şirinlikler yaratmak istiyorlar.
 
        Siyasal iktidar yasa tasarısının içinde de geçen “Erişim Sağlayıcıları Birliği” adı altında toplayacağı kurum ve kuruluşlarla birlikte internet sansürünü merkezileştirerek çok çok hızlı müdahaleler gerçekleştirebilmeyi hedefliyor.
 
        Yine filtreleme yöntemiyle binlerce siteye erişim kısıtlanacak, yine binlerce site kapatılacak, içeriği silinecek sansüre maruz kalacaktır. Kamu alanlarına açık internet erişimi sağlayan yerlere, kamu sektöründe çalışanlara ise internet üzerinde ki tüm bilgilerini yine internette girdikleri tüm siteleri, okudukları her haberi, konuştukları her kelimeyi saklamak zorunluluğu getirilmiştir, fişlemenin en üst boyuta çıkacağı ise aşikârdır.
 
      Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak, olsa da aynısı olmayacak! Kapitalist egemenler internet üzerinde ki dersini iyi çalışmış, Gezi sürecinden dersini almış ve ona uygun yeni bir yapılanmaya girişiyor.
 
       Bizler de dersimizi iyi çalıştık mı? Bilemiyorum. Dersimizi iyi çalıştıysak yeni internet yasasıyla bağıra çağıra sansürlenmek istenilenin gemicikler, para sayma makineleri, ayakkabı kutuları gibi görmemizi istemedikleri sömürü sisteminin en doğal görüntüleri olduğunu bu konular üzerinde internette ve sosyal medya üzerinden tek kelime dahi edilmesin yasaklanması demek olduğunu haykırmaya başlamışız demektir.