Bir bütün olarak egemenlerin, onların siyasi temsilcilerinin işçilere, emekçilere ve ezilenlere karşı saldırganlık politikalarını çok yönlü sürdürdüğü koşullar altında 2013 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Mecliste emekçilere yönelik yeni saldırı yasaları hazırlıyor. Uzun süredir cesaret edilemeyen yasal düzenlemeler bir biri ardın gündeme alınarak meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
     Bir işletmede asıl işlerin de taşerona verilmesinin önünü açan, “taşeron sistemini çalışma sisteminin temeli haline getiren yasayı” meclis gündemine çoktan alındı bile! Bununla birlikte işçinin kıdem tazminatı hakkının budanması, işçi kiralama bürolarının kurulması, geçici iş ilişkisinin kalıcı bir biçim kazanması da yasa haline getiriliyor. Kıdem tazminatını doğrudan ortadan kaldıracağız demeye cesaret edemiyorlar ama etrafından dolaşarak bu hakkın gasp edilmesinin yolunu açıyorlar. Taşeron tasarısına göre, kıdem tazminatı işçiler adına açılacak bireysel hesaplarda toplanacak. Açıkçası, kıdem tazminatı fonunu kurmanın bir biçimi oluşturulacak. İşçi kiralama bürolarının işe yerleştirdiği işçilerden taşeron veya asıl işveren değil, işçi kiralama bürosu sorumlu olacak. Böylece patronlar sendika, sigorta derdinden kurtarılacak.
     Keza biz kamu emekçileri için de benzer uygulamalar öngörülüyor. 657 sayılı devlet memurları yasasında yapılacak değişikliklerle iş güvencesi ortadan kaldırılarak kuralsız çalışma sistemi yerleştirilmek isteniyor. Kamu emekçilerinin iş güvencesi, performansa bağlı hale getirilerek bu alanda da güvencesiz çalışma temel bir istihdam biçimine dönüştürülüyor.
    Yapılan; taşeronluğun, güvencesizliğin, kuralsız çalışma biçimlerinin temel bir sistem kılınmasıdır. Başka bir ifadeyle, daha fazla kar amacıyla düşük ücretle, karın tokluğuna, iş güvencesinden, can güvenliğinden, sendikal örgütlenmeden yoksun olarak çalışanatomize olmuş bir işçi sınıfı kitlesi yaratmak istiyorlar. İzlenen bu politikaların sonucu olarak, işçiler ve emekçilerin kölece çalışmaya boyun eğişe zorlanacağı açıktır.
    Fakat işçi sınıfı ve emekçilerin giderek yaşam seviyesinin düşmesi, yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, iş cinayetlerinin artması, taşeron çalışma sistemine karşı iş güvencesi ve sendikalaşma istek ve eğilimini 2013 1 Mayıs’ı için alanlara çıkma eğilimini geçen yıllardan daha çok mayalandırıyor.
    2013 1 Mayıs’ı işçi hareketinin içinde barındırdığı mücadele dinamiklerinin kararlılığına sahne olacak gibi görünüyor. Tabanda oluşan kaynaşma ve mücadele birikimlerinin 1 Mayıs alanlarına yansıyacağını umuyorum. Elbette bunun güçlü bir biçimde alanda karşılığını bulabilmesi ise alanlara taşınacak biçimde yoğun bir çalışma gerekiyor.
   2013 1 Mayıs’ı, işçi ve emekçi yığınların mücadele hattını belirleyici bir unsuru olacaktır. THY, Çaykur, Metal iş kollarındaki lokal grev kararları 1 Mayıs alanlarında ki birlik ve dayanışmadan güç bulacağı bilinmelidir. Emekçi yığınların hak gasplarını hedefleyen saldırılar politik karakterli olduğuna göre, mücadele de politik nitelikli ve dişe diş sürdürüldüğünde başarıya ulaşabilir.
     Emekçiler, saldırıları birleşik mücadelenin gücüyle boşa çıkarabilir. Evet, kimliği, inançları yok ve hor görülenler, gadre, zulme maruz bırakılanların onurlu demokrasi mücadelesiyle ve elbette tüm ezilenlerin demokratik talepleriyle, gençliğin parasız, bilimsel, demokratik üniversite mücadelesiyle,  baskılara karşı direniş hakkını kullanmalarla, tabiatın tahribine karşı çevre hareketiyle buluşup siyasal olanı toplumsallaştırdığı, toplumsal olanı siyasallaştırmayı başardığı ölçüde saldırıları boşa çıkartacak eylemselliği yakalayacaktır.
   Yerellerden başlayarak fabrikalarda ve işletmelerde taşeron, güvencesiz, sigortasız, sendikasız çalışan milyonların 1 Mayıs’a katılımının örgütlenmesi, dünden daha fazla önem kazanmıştır. Bir kaç afiş veya bildiri dağıtımıyla yapılacak çalışmalarla geçiştirilemeyecek önemde olan sigortasız sendikasız güvencesiz çalışanlara yönelik 1 Mayıs’a çağrı çalışması bizzat devamlı gittikleri kahvehaneler başta olmak üzere oturdukları evler ve mahalleler gezilerek bire bir anlatılarak alanlara davet edilmelidir.
     Bu nedenle, tatil günü olmasına rağmen taşeron işçileri ve bir bütün olarak emekçi kitlelerin ana gövdesi iş yerlerinde çalışmaya devam edecektir.1 Mayıs 2013’ü başarılı kılacak olan bu ana gövdeyi alanlara taşımakla doğru orantılı olacaktır. Adını önüne sendikacıyım, sosyalistim sıfatlarını koyanlar işçi kitlelerine giderek, el ve göz temasında bulunarak 2013 1 mayısının ne anlama geldiğini anlatmalı, dışarıdan değil onların içinde olarak emekçi sınıfının mevcut tabloyu değiştirmesine önayak olacak taktikleri geliştirmelidir.
    Unutmayalım biz İşçi ve emekçiler tek başına her daim güçsüzüz. Örgütlenişlersek, birleşirsek, dayanışma içinde olurlarsak güç haline gelebiliriz. 1 Mayıs, işçi sınıfının, emekçilerin birliği ve dayanışmasıdır, mücadele gücüdür. Bu gücü alanlara taşımak için, Ülkemizin tüm meydanlarını “İstanbul Taksim” meydanına çevirmek için 20131 Mayıs’ına sayılı günler kala yukarıda yazdığım unsurlara dikkat ederek 1 Mayıs toplantı ve mitingleri için top yekûn tüm güçlerimizi seferber etmeliyiz. Etmeliyiz ki alanlar ve 1 Mayısın içeriği dolu, dolu geçsin.
                                                                                                         
 
     Bu gün 26 Nisan. 26 Nisan 1986’da yaşanan Çernobil nükleer felaketinin üzerinden 27 yıl geçti. 20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan Çernobil felaketi Ukrayna’nın Kiev kentinden başlayarak tüm Karadeniz çevresine ve doğu Avrupa topraklarında yaşayan milyonlarca insana zarar vermesiyle hafızalarımızdaki yerini koruyor. Nükleer santral yapma kararlığında olan ülkemiz siyasetçilerine Çernobil’i hatırlatmak istedim.