Barış içinde ve kardeşçe bir arada yaşama isteminde olan emekçi insanımız için ölümden, acıdan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmeyen gerilim ve çatışma ortamı bugünlerde giderek tırmandırılıyor. İlimizin kaybettiği onlarca gencimizin üzerine bir yenisi daha eklendi. Ateş düştüğü yeri değil tüm duyarlı yürekleri yakıyor. Ülkemiz bir kez daha savaş/barış ikilemine sıkıştırılıyor.
     Bu ülkede sıkılan her kurşun, atılan her bomba, patlayan her mayın, gerçekleşen her türlü silahlı saldırı ülkemizde barış içinde bir arada yaşama umudunu yok ediyor, silahların konuştuğu yerde barışın sesi duyulmuyor.26 yıldır süren çatışma ortamında gençlerimiz ölüyor, anaların yürekleri dağlanıyor. Önceki gün Şemdinli ilçe merkezine yapılan saldırılarda ölen Serkan Duman'ın ailesine başsağlığı dileklerimi iletirken ,"başımız" değil keşke gençlerimiz sağ kalsa diye düşündüm.
      Şemdinli'de yaşananlar bir kez daha barış umudunu dinamitlemiştir. Artık gençlerin ölümüne kimsenin tahammülü kalmamıştır. Barış çığlığının önüne set olmak isteyenler oluşturdukları setin altında kalmaya mahkumdurlar.
     Zaten gergin bir zeminde bulunan Kürt meselesinde, sorunun ele alınış biçimindeki yanlışlıklar, seçilmişlerin teslimiyetinin engellenmesi, karşılıklı yapılan gergin açıklamalar ve susmayan silahlarla çözümden gün, güne uzaklaşırken barış dilini ve talebini dillendirenler dünden daha gür biçimde barış hemen şimdi şiarını yükseltmelidir.
     Hepimiz toplumun kamplaştırılmasına prim vermeyerek bir arada kardeşçe yaşamı savunmak, silahların susmasını istemek ve sağduyulu demokratik yaklaşımları egemen kılmak sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Yaşanılabilir daha özgür bir Türkiye ülküsünde olanların, ülkemizin ve insanımızın gereksindiği kardeşlik ortamının ancak demokrasi ortamında sağlanabileceğine inanarak, şiddet ortamından medet ummaları gerekir.
     Son günlerde terör ve şiddet, ivme kazanarak arttığını üzülerek, içimiz yanarak gözlemliyoruz. Bu şiddet ortamının Türkiye'mize, acı ve gözyaşından başka bir şey kazandırmadığı gerçekliliği orta yerde durmaktadır. Ülkemiz tüm yaşanan bunca acı ve gözyaşına rağmen daha da beter bir çatışma ortamına sürüklenmek istenmektedir. Kardeşliğin ve dostluğun en köklüsünü, acının ve yıkımın da en şiddetlisini bilen bu coğrafyanın insanları, bu sorunun silah ve kanla çözülemeyeceğini geçmişten gelen deneyimleriyle öğrenmiştir. Kaybedenlerinin Anadolu‘da yüzyıllardır birlikte yaşayan emekçi halkların olacağı bu kanlı senaryo, bu günümüzü ve geleceğimizi karartmaktadır. Ülkemiz; sorunlarını şiddetten arındırılmış barışçıl zeminlerde çözümlemelidir. Toplumumuzu kutuplaşmalara yönelten her türlü şiddete, ülkemizdeki tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte karşı duruş tek çözüm olarak önümüzde durmaktadır.
    Terör ve şiddetle hiçbir sonuca ulaşılamayacağının bilinciyle, kardeşçe bir arada ve birlikte yaşama ortamının acilen oluşturulması için bir araya gelip mücadele verecek tüm örgütlü kurum, kurululuş ve tek, tek aydınlarımız barışın dilini daha duyulur şekilde sağır kulaklara haykırmalıdır.
     İşçi sınıfı öğretmeninin şu güzel sözlerini unutmadan mücadelemize devam edelim.
                                                                                                                       
"Eğer insanlığın çoğunluğu için etkili
olabileceğimiz yeri seçmişsek,
hiçbir yük bizi kamburlaştıramaz,
Çünkü artık o herkes adına ödenen bir bedeldir;
artık tadına vardığımız şey yoksul, kısıtlı,
bencilce bir sevinç değildir, mutluluğumuz milyonlara aittir,
eylemlerimiz sessiz sedasız ama sonsuza dek
etkisini sürecek ve küllerimizi soylu insanların
çakmak çakmak gözlerinden çıkan yaşlar ıslatacaktır…”