İnsan evladını var eden vücut beyinle yönetilip kalple harekete geçerek sürdürür varlığını.
Diğer tüm organların senkronize hareketi eşliğinde, yaşam mücadelesinin ortasında, biyolojik varlığı nezdinde kendine biçilen ömür denen zaman aralığını tamamlayıp, göçer bilinmezin efsunlu diyarlarına.
İşte o biyolojik varlığın hayatını idame ettirme noktasında mideyi en elzem gıda olan ekmek ile doldurması, katık etmesi gerekir.
Manevi bağlamda da birçok anlamı çağrıştıran ekmek ve onun kavgası başlar, yaşamda var oluşun kısıtlı süresinde.
Hele ki ufak bir sermayeyi bin bir zahmetle borç edinip, kurtlar sofrasının kıyısında bucağında alın teri, göz nuru bilek gücü ve yürek temizliğinin ahlakında, esnaf kimliği eşliğinde, çoluk çocuğa rızk olarak götürüyorsanız, işte o zaman şimdinin devranını iyi hesaplamak gerekiyor.
Esnaflığından şüphe etmediğim, esnaflığı tüm yüküyle sırtında taşıyan sevgili Ufuk Öztekin kardeşimin geçenlerde yapmış olduğu bir paylaşımı görünce, bu tespitleri de sizlerle insan olma sıfatıyla şöyle bir gözden geçireyim istedim...
Evet, bir esnaf aranıyordu…
Ekmek kavgasını esnaf kimliğinin arkasında bırakıp, sermayesini bankaya yatırıp gül gibi geçinmek varken;
Üretim ve satış yapacağım diyerek yer kiralayıp mülk sahiplerini zengin edecek,
Onlarca hatta yüzlerce işçi çalıştırıp verdiği maaşla her gün kendisine küfür ettirecek ve bunu sineye çekecek,
Kazanmadığı halde vergi ödeyecek, haftada birkaç defa Maliye, SSK, Belediye, Çevre Sağlığı, Çalışma Müdürlüğü vs. gibi burnundan kıl aldırmayan denetleyicilere; sahtekar, hırsız veya vatan haini olmadığını anlatmaya çalışacak,
Maliyetine sattığı malı alırken mağazayı da alıyormuş gibi kapris yapan müşteriye hala güler yüz gösterecek,
TL olarak sattığı malı dolar olarak geri alacak,
Ödeyemediği vergi, ssk, gibi borçlarını faiziyle ödeyecek,
Bu kadar çabadan sonra hala kazandığını gördüğünde yatırımını yetersiz bulup büyütmek için bankaların ve tefecilerin kucağına düştüğünde sesi çıkmayacak,
İki ay önce 1000 TL ye aldığı bir malı 1100 TL ye sattığında bugünde siftah ettik diye sevinecek, aynı malı 1400 TL ye alarak Nasrettin Hoca’yı bile kıskandıracak bir ticaret yapmış olmanın nazarını üzerine çekecek,
Eve gittiğinde ertesi günkü ödemeleri hangi figürlerle atlatmayı düşünürken, karısının ve çocuklarının istekleri karşısında sinirlenmeden olur diyebilecek,
Bunca tecrübeden ders almadan, hala çocuklarına iyi bir eğitim vererek ülkenin kurtuluşunun yine üretimde olduğunu empoze etmeye uğraşacak,
Vatana millete yararlı evlatlar yetiştirmeye çalışıp en büyüğünden en küçüğüne kadar herkesin, partili partisiz olsun, devleti talan ettiği bir dönemde, haksız kazancın haram olduğunu anlatacak,
Dürüstlüğün faziletlerinden bahsederken verecek örneği olmadığı için sıkıntıya düşecek, Sosyal güvencesi kısıtlı imkanlarla olduğu için, geleceğini kurtaramadığı anda sefalet içinde ölmekten korkmayacak,
Yaş haddi sebebiyle iş değiştiremeyeceğinden sermayesinin son damlasına kadar savaşacak…
Varsa…
Hatta kalmışsa…
Bu kadim toprakların bereketli bağrından çıkmış…
Niğdeli Esnaf aranıyor…