Arabesk şarkıları sevip sevmemenin dışında bu eserlerin, belli dönemlere damgalarını vurdukları, ciddi bir gerçek.

Az ya da çok bir çoğumuz Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Bergen, Küçük Emrah gibi içimizi kavuran, bizleri çileli rüzgarların esintilerinde ve duygusallıkların beşiğinde sallayan, damar şarkılarla büyüyüp gelmişizdir bu günlere.

İşte bunların en babalarından sayılabilecek Orhan Gencebay’ın, parçalarının arabesk şarkılar dışında, içeriğinde felsefi düşünce kalıplarını barındıran sözlerini es geçmemiz, günümüz şartlarında dahi mümkün değil.

Hele “ Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni. Dermansız dert olmaz, dermana sal beni. Kaybettim kendimi, ne olur bul beni…” sözleriyle müzik dünyasını kasıp kavuran Orhan Baba’nın; devamında “Feryada gücüm yok, feryatsız duy beni” sözlerini hatırlayınca, Sayın Akın Gönen’in “Son Feryat” adlı yazısı aklıma geldi.

Niğde Havaalanının Aksaray ve Niğde arasına düşünülmesinin ve 2016 bütçe görüşmelerinde Sayın Başbakanın bu yöndeki beyanatlarını dillendiren Sayın Gönen son feryat halinde, bu durumda iki ile de yazık olacağının altını çiziyordu.

Her iki ilinde kendi gayretleriyle hava yolu ulaşımı için kaynak ayırıp yer tahsisi yaptıklarını ve bu yapılanların mahalli olanaklarla belli bir seviyeye getirilmişken bundan sonrası yeni yer ve istimlak  yollarının ekonomik olarak da sıkıntı yaratacağı tespitlerini yaparken, yöresel yöneticilerin bu konuda ki tercihlerine, saygı duyulması gerekliliğini dile getiriyordu.

Hızlı Trenin; Kayseri – Niğde – Adana kadim hattından Kayseri- Aksaray – Konya güzergahına çekilmesine de feryadı basan Sayın Gönen, bu hat karşısında küçücük bir yatırım olarak kalan Havaalanının müşterek yarar adı altında, iki il arasına planlanmasını da masal olarak değerlendiriyordu.

 Söz konusu iki ilin ortak yararı söz konusu ise hızlı tren hattında da Niğde’nin neden olmadığını sorarak,” Hesap ortada Niğde hem havaalanını, hem hızlı treni, hem de geleceğini kaybediyor” sözlerini feryat halinde, duyması olası tüm kulaklara seslendiriyordu.

Son feryat halinde durum değerlendirmesi yapan duayen siyasetçi, feryada gücüm yok derken bir feryadı da Tıp Fakültesinin açılmasıyla ilgili atıyordu. Tıp Fakültesi için gereken nüfus sorununun Rektör Bey tarafından ustaca aşıldığını söyleyen Sayın Gönen’in aklına takılan ise, Niğde Devlet hastanesinin geçici olarak müşterek kullanımına, Sağlık Bakanlığınca niçin izin verilmediğiydi. Kuruluş kararına uygun deyip sonrasında o uygun görüşü ortadan kaldıran engellemeler yapan Sağlık Bakanlığını, hem idare hukuku mantığı hem de siyaset etiği açısından eleştiriyordu. Ortada bir sıkıntı var ise bu sıkıntı giderilmeden olur imzasının atılmasına ve imzayı atanların bu sıkıntıyı kaldırarak sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini, geçmiş deneyim ve tecrübeleri çerçevesinde dillendiriyordu.

Tıp Fakültesi, Havaalanı, Hızlı Tren hattı gibi girişim ve projelerin ilimizin gelişimi ve kendi kabuğunu kırarak dışa açılması noktasında ki önemini hiç birimiz yok sayamayız.

Sadece bizlerin değil, Niğde il sınırlarında yaşayacak olan gelecek kuşaklara kalıcı miras olması açısından, söz konusu yatırımların elzemliği, tartışma konusu bile olmamalı.

Yıllarca devletin üst kademelerinde, gerek bürokrat gerekse de siyasetçi olarak hizmet etmiş ve Niğde ile olan gönül bağını koparmadan yapıcı eleştiri getiren Sayın Akın Gönen’in dillendirdiği tespitleri, ciddiye alıp üzerinde ciddi ciddi düşünüp, çözüm yollarını hep beraber araştıralım.

Burada en büyük iş yine bu ilin evlatları olan ve siyasetçi ve bürokratlarına düşüyor.

Çünkü…

Bir dönemin gücünü alan, o dönemin sorumluluğunu da taşıyor.