İnsanlığın medeniyet gelişiminin hızla doruklara tırmandığı günümüz dünyasında ulaşılan teknolojik, tıp, bilimsel ve diğer aklınıza gelebilecek gelişmeler, her geçen gün kendini bir çığ gibi kat be kat katlıyor.

Ulaşımdan bilişime, iletişimden yapay zekaya kadar her tür gelişmenin baş döndürücü hızı insanları kendi girdabına çekerken, bunca gelişimin içinde insan evladının içindeki şiddet duygusu Habil ile Kabil’den bu yana süregelen döngüsünde belki de insan olmanın benliği içerisindeki yerini korumakla kalmıyor, bilakis daha da artıyor.

Günlük haberlerin alışılmış normali haline gelen cinayet ve şiddet olaylarının yoğunluğu bu ülkenin kaderi şeklinde algılansa da alınan önlem ve tedbirlere rağmen olaylardaki artışın sürmesi, bu toplumun kanayan bir yarası olarak hala devam ediyor.

Ülke genelinden Niğde özeline geldiğimizde huzur kenti olarak tanımladığımız ilimizde son zamanlarda yaşanan ateşli silah kullanımı ve kadına şiddet olaylarının yoğunluğu bir an için bile olsa ne oluyor yahu bu kentte yaşayan insanlara diye, düşündürtmüyor değil.

Daha nisan aylarının sonlarında 2 kişinin ölüp 4 kişinin yaralandığı olaydan yola çıkan ADIM Gazetesinin manşeti, bireysel silahlanma ve ruhsatlı silahların karıştığı cinayetlerdeki artışı endişe verici olarak değerlendirirken ‘ Ölüm Ruhsatı’ manşetiyle çıkıyordu.

Resmi olmayan rakamlara göre ülkemizde 25 milyon olarak tahmin edilen silah sayısının yüzde 85 lik bölümünün ruhsatsız olması ayrı bir handikap iken, ruhsatlı silahların karıştığı olay sayısının ise 1500 den fazla olması gerçekten düşündürücü.

Geride bıraktığımız birkaç hafta önce ise; yüksek sesle tartışma (eğer gerçeği buysa) kaynaklı çıkan kavgada 3 kişinin silahla yaralanması olayı Niğde’nin göbeğinde yaşanırken, silahını kapanın cadde ve sokaklarda kurşun yağdırdığına dikkat çeken ADIM Gazetesinin manşetine, ‘Çok Sıktınız’ diye yansıyordu. Daha bu sıkma işlerinin can sıkıntısı geçmeden cani bile diyemeyeceğim bir kocanın 5 çocuğu önünde karısına kurşun yağdırarak öldürmesi, elim kelimesiyle dahi tabir edilemeyecek bir vaka olarak çıkıyordu karşımıza.

Geçtiğimiz haftada ADIM Gazetesi, kadın cinayetleri ve şiddete maruz kalan kadınlarımızın ülke gündemindeki ilk sıraya oturmasına dikkat çekiyor ve ‘Korkunç Tablo’ manşetiyle yaraya parmak basıyordu. Huzur kenti olarak tabir ettiğimiz Niğde’mizde bu yılın ilk 8 ayında 560 kadının şiddete maruz kalmasının resmi kaynakları açıklanırken, birde resmiyete yansımayan ve aile içinde ‘kol kırılır yen içinde kalır’ mantığıyla bilinmeyen ve kayıtlara girmeyen şiddet olaylarının, hangi rakamlara kadar boy verdiği ise ayrı bir bilinmeyen olarak, akıllarımızı kurcalıyordu.

Şimdi resmi olarak zaten belirtilmiş, gayrı resmi kaynak da ne demeyin lütfen.

Hele ki konu şiddet ve akabinde kadına şiddet olunca, bu durumun açılımı “ Vukuat-ı Adiye” olarak toplumun genel geçer hafızasında yer buluyor.

Kadına olan şiddete göz attığımızda, tamam sorun vardır deniyor lakin çok da önem arz etmiyor.

Çünkü erkek uyguladığı bu şiddet aracılığıyla;

Kendi hakimiyetinde olan egemen düzenini kadına saygı duymadan ayakta tutmak istiyor,

İtiatı sağlayıp kayıtsız şartsız zihinsel ve fiziksel hizmet beklentisinin karşılanmasını pekiştiriyor,

Ve her şeyden önemlisi, kadın-erkek arasındaki güç dengesizliğinin erkek lehine devamını korumaya çalışıyor.

Gerçi yazının başında da dile getirmiştim, Habil ile Kabil’den bu yana, insanlığın var oluşuyla beraber şiddet de varlığını koruyor.

Ekonomik, psikolojik ve toplumsal boyutlar, şiddet olaylarını birlikte saf tutarak tetikliyor.

Yani anlayacağınız şiddet çok yönlü olarak ortaya çıkıyor ve önlemlerinin alınması da birçok detayı içerisinde barındırıyor.

Bu nokta da Niğde Emniyeti Kadın Acil Destek İhbar Sistemi (KADES) ile şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara, olay yerine en yakın müdahalede bulunacak ekiplere bir tuş kadar yakın ve cep telefonlarına da yüklenebilen bir program aracılığıyla, hemen müdahale edebiliyor.

Niğde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ise Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) vasıtasıyla, şiddet gören kadınların imdadına yetişiyor.

Evet, şiddetin çözümünde insanı etkileyen onca sebep-sonuç ilişkisinin çözümü, yerleşik düşünce yapısıyla pek de kolay değil.

Şiddetin üzerine şiddetle gidilmesi ve çözüm yollarının çeşitlendirilmesini düşünen biri olarak…

Gerek Emniyet Müdürlüğü gerekse de Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün kentimizdeki faaliyetleri…

Şiddet karşısında devletin koruyucu ve kollayıcı kucakları oluyor.