Bizler Türk’üz beyler Asya’dan geliriz. Latince, Yunanca İlm-i siyaset bilmeyiz. Bizim akıllımız tepki vermezse siyaset deliye doğru yürür, mermi namluya sürülür, bir kör kurşun yola çıkar, sonra hedefe süzülür. Sonra çaşıtlar yollara dökülür. “Hepimiz Hrantız!.. Hepimiz Ermeni’yiz!..” Kriptolar sokaklarda böğürür; ardından oyunlar düzülür, memleket çözülür, üzülürüz… 

Onun için bırakalım kağıtla kalem konuşsun. Türk’üz dedik ya; üstelik Ülkücüyüz. Kaytarmayı bilmeyiz, yolumuzdan dönmeyiz. Bilen bilir bizi, bizden dansçı, balet-balerin çıkmaz. Kadın tellalı da çıkmaz. Bizden asker katili, vatan haini hiç çıkmaz. Rafine Türklerdir Ülkücüler. Ta Orhun’dan Tuna’ya kadar “süzülmüştür” mayaları… 

Maazallah bu fitne çağında bir hain el şeyhin kıblesini çevirir de dinden imandan çıkarız diye bizden derviş de çıkmaz. Bizden rüşvetçi memur çıkmaz. Bizde asker kaçağı, çarık- çürük de bulunmaz. Satmamak ve satılmamak üzerinedir mesleğimiz. O yüzden bizden safi tüccar da çıkmaz. Memleket, namus fedaisiyiz. Allah razı olursa hani; Maaş filan da istemez.. Niye mi?.. 
Çünkü biz Ülkücüyüz. 

“3-5 nöbetçisi”yiz yani, milletin harim-i ismetinin…

Komutanı cürümümüz olur; eğitimimiz eksik olsa da birazcık memleketin “Özel kuvvetlerine” benzeriz. Bir farkla ki silahsız, beresiz gezeriz. Aslında siyaseti de pek sevmeyiz. Siyasete bulaştığından mıdır nedir! Polisle mesafeliyizdir; dinsiz ya da dinli, sinsi “Pol-der”leri sevmeyiz. MİT’le de aramız yoktur pek. Gizli işleri biliriz ama işe gitmeyiz. Bürokrasiyi bir türlü pratiğe bağlayamadığımızdan memurinle de pek sevişmeyiz…. Ama biz…

Biz askeri severiz…

Kılına zarar gelsin istemeyiz. Paslı tanklara karşı da yalandan diklenmeyiz. Darbe davetçisi soğan erkeklerini, konsey evetçisi yüzde 82’leri ve yağlı kapitalist manşetleri iyi biliriz. Vatana ihanette ölçümüz, askerimize atılan hain mermidir bizim. Allah nasip etmesin. Dev-sol’cu muyuz, TESEV’ci miyiz? Beşinci kol muyuz, fıstık yeşili miyiz? 

Öcümüz acıysa da, mayamız tatlıdır bizim. 12 Eylüllere, Mamaklara C-5’lere rağmen… 
Hiç ana kuzusu Mehmetçik vurmadık. Hiç bir komutana kahpe pusu kurmadık.
Sesimizi yükselttikse de… En fazla göğsümüzü Orhun’dan Tuna’ya kadar gererek…

Emret komutanım” dedik

Bizim en masum ve temiz kalpli insanlarımız askerlerimizdir. Sokağın pisliğine, düzensiz eğitimin disiplinsizliğine, şarka mahsus idare-i maslahat cinliğine, siyasetin hinoğlu hinliğine yabancıdır askerlerimiz. 

Kripto yazarlar gibi iki lafının arasına bir bozguncu kelam çakmasını bilmez onlar. Ağıt edebiyatı da yapmazlar; başları diktir aldıkları eğitim gereği… O yüzden de vurulduklarında, düştüklerinde veya böyle bir puştlukla karşılaştıklarında…

Vatan sağ olsun!” deyip yalnız yürürler ateşten sabahlara…

Arkalarında sahtekâr salon züppeleri bulunmaz onların; “hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz!” diye yürüyen… Ve yanlarında vekilleri yoktur onların. “Yakalanmaları caizdi” diye ahkam kesip, İmralı’nın kapısında köpek gibi ürüyen!.. 

Bir biz varız şimdi… Bir de kim varsa bizim gibi uyumayıp, aklını sürüyen…
Ve “hepimiz askeriz!..” diyerek Atlantiğe doğru yürüyen… 

Geçelim artık şu sahte 12 Eylül hesaplarını… Bizden nasıl vatan haini olmazsa… Asker düşmanı da olmaz. Kan tutar, al basar, askerden intikam alamayız. 

Bakmayın siz o Marks dölü tutmuş sahte demokratlara, kışla, karargâh görmemiş, raporlu çizik makatlara… Namus kaygısı olmayan, atadan eziklere… Aldanmayın çakma pırlantalı tek taş felsefi yüzüklere… Bir de CIA fonlarıyla folluğa dönmüş global büzüklere… 

Mete eğitti bizi, Milattan önce 209’dan beri gönüllüyüz, askeriz biz… 
Bedir’den, Hendek’ten, Hayber’den beri peygamberin övdüğü Mehmetçikleriz... Haksızlığa karşı susanı, “dilsiz şeytan” bilir, zalime dünyayı dar ederiz. 

Yurtluk, ocaklık almış, dirlik için canlar vermişiz. Topraktan gelip, sefere, seferden gelip, toprağa gitmişiz. Dirliğimiz Allah rızasıdır. Peygamber tımarında sipahiyiz biz… 

İpeğe sarılı çelik yumruğuz biz; çark-ı felekle bilenmiş, çakma feleklere direnmişiz. Zalime eğilip, bükülmemişiz. Haksızlığa karşı hep dik durmuşuz, yine dikleneceğiz.
Dün Necip Fazıl’dı, Bölükbaşıydı ezilen. Osman Yüksel’di, Erbakan’dı nefesi kesilen… 
Hatta Fethullah Gülen’di hakkı yenilen… Bugün ise bir komutandır rezil rüsva edilen.

Biz Ülkücüyüz; kimseye benzemeyiz…

Görevidir Ülkücünün; elbet mazlumu koruyacağız; muhataptan namusu, ahlak ve adaleti soracağız. Yine gözü kapalı adaleti, yine hakkın terazisini arayacağız. Yine mazlumun ufkunda bir güneş gibi parlayacağız. Ve yine zalime meydan okuyacağız. Gücümüzü tekbirden alırız biz unutma; her mağrura inanma!.. Yoktur Allah’tan büyüğü… 

Düşman Atlantiği geçti besbelli. Hızır Reis gibi yelken basacağız. Düşman Tuna’yı aşmadı mı? Osman Paşa’yı aratmayacağız. Ve düşman Çanakkale’yi zorluyor artık. Şimdi Seyit Onbaşı gibi meydana çıkacağız. Soros’un ve NED’in ordularını karşımıza alıp; Bozkurt gırtlağıyla haykıracağız: 

Peygamber Ocağı”nı rahat bırak!.. 

Günü geldiğinde vatan için ocağımız tütsün diye vuruşacağız… Bizim Toroslarda yeşil sarıklı, Urfa’da Halil İbrahim balıklı, Anadolu’da Somuncu Baba bereketinde, Seyyid Battal kalıplı, Rumeli’de Sarı Saltuk’lu gazası makbul evliyadan ordularımız var. Nene Hatunumuz, Kara Fatma’mız var bizim. Şahin Bey’imiz, Karayılanımız var. Biz, kadife yüreklerinde demir perdeyi damla damla eritenleriz…

“Hepimiz Kafkas kartalıyız, hepimiz Şamiliz!..”

Alparslan’ın hassa ordusu, Fatih’in donanması, Başbuğun Bozkurtlarıyız. Biz Ülkücü neferleriz. Bir söz daha etmeyin, bir adım daha atmayın, yumruk mesafesine girmeyin. Uzun lafı sevmeyiz, biz bin kez ölümle sınanmış Ülkücüleriz. Bilenler bilir bizi, bilmeyenlere de öğreteceğiz.

Savaş düşmana dertse, bize düğündür. Top sesi cahilin aklını alırsa, bizim derdimize dermandır… Türk’üz biz doğuştan, Tanrı tepemizden çekse ezelden beri ölümü de severiz çünkü…

“Hepimiz askeriz!..”


Şükrü Alnıaçık yazdı


Editör: TE Bilişim