Yıllardır kulaklarımızda bu feryatlarla yaşamaya çalışıyoruz;
 “ Yavruum, yavrum!”
Bir annenin, gencecik fidanlarını toprağa veren annelerin feryadı...
“Daha Cumartesi günü gönderdim, bugün şehit haberini aldım” diyen babanın vakur duruşunun yanında feryat eden ana yüreği bu acıya dayanabilir mi?
Her ne kadar “ Vatan sağ olsun, geride iki evlâdım daha var onları da gönderirim”  dese de, ana yüreği bu, dayanır mı?
Daha kaç ananın feryadını duyacağız?
Daha kaç gün ve gece, ellerimiz korkuyla televizyonlarımızın tuşuna uzanacak?
On yıl önce neredeyse sıfıra inen terör belası,  ne oldu da bu kadar tırmandı? Kimler, hangi tavizleri verdiler de terör bu kadar azgınlaştı? 
Kimi ya da kimleri suçlamalıyız?
Habur rezaletini düzenleyenleri mi?
Oslo’ da teröristlerle masaya oturanları mı?
Demokrasi getireceğiz, açılım- saçılım yapacağız diyenleri mi?
Teröristlerle kucaklaşanları mı?
Atatürk’ü ve eserlerini yok sayanları mı?
Anayasanın değiştirilemez maddelerini kaldırmaya çalışanları mı?
“3-5 Memed şehit oldu diye meclisi toplayamayız “ diyenleri mi?
“Türk demeyelim, Türkiyeli diyelim” diyenleri mi?
Amerika Birleşik Devletleri’ne boyun eğenleri mi?
Meclis kararı olmasına rağmen Kuzey Irak’a girme cesaretini gösteremeyenleri mi?
Sözde Ergenekon, Balyoz ve de bilmem ne düzmece belge ve bahaneleriyle, geçmişin şerefli ordu mensuplarını, ulusalcı gazetecilerini, bilim adamlarını, hüküm giymedikleri halde,  içeride tutmaya devam eden yargı mensuplarını mı?
Terörist cenaze törenlerini, indirilen Türk bayraklarını, hergün ekranlara çıkıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit edenleri,  “üzerine bastığınız toprak Kürdistan toprağıdır” diyenleri görmezden gelen Cumhuriyetin savcılarını mı?
F tipi cemaati mi?
Kimi suçlayacağız?
Türkiye Cumhuriyeti toprakları bu kadar sahipsiz mi?
Bölücü Terör Örgütü’nün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki uzantıları, Suriyeli bakan ve Iraklı peşmergeler, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve başbakanını tehdit etme cesaretini nereden buluyorlar?
Beyzbol sopasından mı?
Peki, iktidar atması gereken adımları atmaktan neden korkuyor?
Yoksa o da mı Beyzbol sopasından?
(…!)
*
Yavruum, yavrum!
Bu soruların cevapları verildiği gün, anaların feryatları da dinecektir… Aksi halde analar ağlamaya ve feryat etmeye, Memedler’ de sıra sıra toprağa girmeye devam edecektir…
***
Afyonkarahisar’daki patlama
Afyonkarahisar’ da patlayan cephanelik, Büyük Taarruz’un başladığı yer de, İstiklâl Savaşı’nın ruhunun arşa yükseldiği bölgede, Cumhuriyetin tam kalbinde patlamıştır…
Bu vatanın kurtuluşu için can veren Mehmetçiğin ruhu ile 25 Mehmetçik buluşmuştur…
Bu olay, “kaza” diyerek örtbas edilemeyecek kadar anlamlıdır…
Afyon’da sadece 25 Mehmetçik parçalanmadı; Bizler de parçalandık, yandık, kavrulduk!
Son söz:
İktidarın iç ve dış siyaseti çökmüştür…
Ülke yangın yerine dönmüştür…
Dış siyaset, “ stratejik derinliğin” boyu ölçülemediği için, boğulmak üzeredir…
Çözüm bulamayacaksanız bırakın. Bırakamayız. Biz terör sorununu da, Suriye sorununu da en kısa zamanda çözeceğiz derseniz, en azından bir adıma atın; Genel Kurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri ve Dışişleri Bakanları istifa etsin… Ya da görevden alınsın.
Yetmez ama bu da bir adımdır…