Değerli okurlarıma iyi dileklerimle satırlarıma başlayacağım. Gönlüm bu yılın her yönden iyiye giden bir yıl olmasını istiyor. Üst üste iki seçim yaptık. Halk istikrar, yani huzur dedi. Siyasetçiler kavgayı tartışmayı bıraksın, benim seçim meydanlarında istediğim ortamı yaratsın; iş, aş, huzurla uğraşsın dedi. Artık televizyon ekranlarında tartışma, kavga ve ülkeyi psikolojik olarak geren ortam bitsin, yapılanlar anlatılsın istiyorum dedi.

Ancak bu siyasi gerginliğin seçim sonrası bittiği söylenebilir mi?

Dünya, sanki geçirdiği iki büyük cihan harbi öncesi ortamda gibi. Dengeler alt üst olmuş, büyük küçük tüm toplumlar ve devletler adeta her an birbirleri ile girişecekleri bir üçüncü dünya harbi hazırlığında ve birbirine el ense atma durumunda.

Yanı başımızda İran - Irak savaşı bitti derken, İsrail – Filistin arasında çatışma ve çekişme devam ederken adeta orta doğu bir arena haline geldi. Devlet kavramının ortadan kalktığı, kimin kiminle işbirliği halinde veya çatıştığı belli olmayan bir kaos ortamındayız.

Sınır kavramı ortadan kalkmış, silahlı silahsız her türlü geçişin olduğu bir kevgir dönemi yaşanmakta. Her akla gelen gelmeyen olayın ve ortamın yaşanması olasılığı kuvvetle muhtemel. Kim kimin dostu anlamak mümkün değil.

Bu kaos ortamında siyasi istikrarımızın olması en büyük avantajımız. Bu büyük avantajı hiçbir sebeple bozmamamız gerektiği kanaatindeyim. Çevremizdeki kaos ortamına bulaşmamak için hiçbir bahane ve sebeple siyasi istikrarımızı ve uzlaşma ortamını bozmamamız şarttır.

Ülkemiz için iki büyük fay hattı vardır. Birisi etnik kavga, diğeri de mezhepsel çatışma ortamına bizi de sürükleme tehlikesi olan Suriye’de yaşanan olaylardır. Bu iki fay hattı Suriye’de olduğu gibi ülkemizde de sıkıntı yaratacak hassasiyetlerdir. Hiçbir sebeple bu gergin Ortadoğu ortamında bu tuzağa düşmememiz en hayati istikrar tehdidimizdir.

Dünyanın ve bölgemizin bu hassas ortamında ülke yönetme sorumluluğu taşıyan her kesimin çok itina göstermesi tarihi sorumluluk taşımaktadır. İç siyasette bu hassasiyeti kaşıyacak davranışlardan kaçınmakta mutlak zaruret vardır. Hiçbir sebep ve bahane ile bu istikrarlı ortamı bozmayarak, çıkması muhtemel uluslararası bir hercümercin dışında kalma becerisi gösterilmelidir. Zamansız tartışmalarla ülke gündemi meşgul edilmemeli, iç dengeleri sağlam tutacak ekonomik ve sosyal problemleri çözecek bir gündem yaratılmalıdır. Fatih’in İstanbul’u kuşattığı dönemde meleklerin cinsiyetini tartışan İstanbul’da ki zamanın Ayasofya bilginlerinin durumuna düşülmemelidir.

Çünkü ortam her açıdan çok sıkıntılıdır. Uluslararası siyasi ilişkilerdeki kaos aynı zamanda uluslararası ekonomik ilişki ve dengeleri de allak bullak etmiştir. Ekonomisi çöken bir toplumun sağlıklı olması mümkün değildir. Bu sebeple ülke gündemini tayin eden çevreler ve sorumlular siyaseti ikinci plana çekip, ekonomik problemleri ve hassasiyeti gündeme alıp bu zemini sağlam tutmalıdırlar.

Benim kaygım; devasa ekonomik problemlerin, siyasetin ve sistem tartışma ile kavgalarının gölgesinde kalıp unutulmasıdır. Çünkü son uluslararası ilişkiler ekonomik istikrarı derinden sarsmış gibi gözükmektedir. İnşallah yanılıyorumdur. Ekonomisi aksayan bir toplumun, uluslararası ilişkilerde sağlıklı karar alması ve durum sergilemesinin de imkânsız olduğunu siyasi tarih ve tecrübeler bangır bangır bağırmaktadır.

İlimiz açısından da istikrar ve il gündeminin sağlıklı tespiti önemlidir. İl gündemini belirleyen her kesim bu konuda hassas olmalıdır. Gündem daima Niğde olmalı, Niğde’nin bütün olarak gelişimi hedef olmalıdır. Siyasi konulardan önce seçimde vaat edilen yatırımların bütçede ve devlet yatırım programlarında olup olmadığı değerlendirilmeli ve izlenmelidir.

Zira bölge illerinden Nevşehir, turizm sektörünü motor güç olarak kullanıp, hızla geliştirmektedir. Aksaray ise sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde büyük atak yapmaktadır. Çünkü bu iki il de temel alt yapı sorunları ile boğuşmamaktadır.

Ulaşım problemleri, bu iki ilde de bizden önce halledilmiştir. Aksaray, karayolu üzerindedir. Nevşehir ise hava ve kara ulaşımında problemini çözmüştür. Sulama alanlarında da bizim gibi alt yapı problemleri ile boğuşmamaktadırlar.

Ayrıca bu iki il, tarıma dayalı sanayi açısından da İPARD yani Avrupa Birliği fonlarından yararlanarak gelişmektedirler. Yine hızlı tren projesi konusunda da Aksaray ve Nevşehir bize büyük bir fark atmak üzeredirler.

Oturup eksik ve aksayan alt yapı problemlerimizi çözecek gündemi, Niğde gündemi yapmalıyız. Yolsuz, havaalansız ve susuz hiçbir sektörde yarışı önde götürmemiz mümkün değildir. Bu konular hassasiyet taşımaktadır.

Niğde İl Gelişme Planı (NİGEP), Niğde Valiliği ve Üniversitenin ciddi gayret ve işbirliği ile ortaya çıkmıştır. Bu belge ortaya çıktığında, tüm kesimlerin bu çalışmayı değerlendirerek başarıya ulaştırma yönünde gayretleri elzemdir. Çünkü yaklaşık olarak 20 yıldır Niğde ilinin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini sırtlamış olan üniversite, artık Niğde ile Aksaray - Nevşehir arasındaki kalkınma ve gelişme yarışında bize yetmemektedir. Aksaray ve Nevşehir’in de üniversiteleri kurulmuş, o illerde de üzerlerine düşen görevi yapmaktadırlar.

Bir an önce büyük bir çaba ve kıvrak zekâ örneği ile Tıp Fakültesi açılması önündeki bürokratik şart ve engelleri aşan Niğde Üniversitesi Rektör ve ekibinin bu takdir edilecek çabası toprak üzerinde de görülmeli, Niğde yeni bir kalkınma ivmesi daha yakalamalıdır. Bu yıl içerisinde Tıp Fakültesi, yarım haldeki havaalanı ve Niğde – Ankara arası otoyol inşaatı ihale edilerek faaliyete geçirilmeli; bu yolla rekabet gücümüzü yeniden yakalamalıyız.

Hızlı tren işi ise bölge illeri dengesini allak bullak edecek çapta büyük bir yatırımdır. Bu büyük denge bozucu yatırımı da inşallah kaçırmayız diyerek yazımı bağlamak istiyorum. Sözlerime; Niğde gündemine gelişme - refah ve yatırım konularının oturması dileğimle son verirken, Niğde gündemini belirleyen tüm kişi ve kesimlere de güç, kuvvet ve başarı dileklerimi sunuyorum.

Akın GÖNEN
49. T.C Hükümeti Sözcüsü ve Devlet Bakanı
17-20. Dönem Niğde Milletvekili