Şair Yazar Mehmet BAŞ yazdı

Gün geçmiyorki memleketimizde bir intihar haberi duymayalım. Kendini tren yoluna atan, ahırda bağ evinde asan, zehir içen bu insanlar bizim akrabalarımız bizim komşularımız kısaca bizim insanımız.

Hayatın problemleri karşısında bir çıkmaza girip çareyi ölümde bulanların bu yola tek başına itildiğini düşünmüyorum. Eğer bir şehirde bir insan intihar ediyorsa o şehrin kendisi intihar ediyordur. Hiçkimse başkalarının acısından banane diyemez. Aslında burada ölen insanlıktır insanlığımızdır. Sebebler birer zincir gibi birbirini takip eder ve sonucunda intihar vakası meydana gelir. Sonunda bu intihar zincirinin bir parçası olanlar hiçbirşey olmamış gibi vicdanlarına susturucu takıp yaşamlarına devam ederler.

Son yıllarda insanlarımız ne yazık ki birbirinden koptu sevgi köprüleri yerini ilgisizlik ve umursamazlık duvarlarına bıraktı. Artık kendi bireysel menfaatinden başka birşey düşünmeyen olabildiği kadar hayattan haz almayı kendine ilke edinmiş felsefelerin ve bakış açılarının revaçta olduğunu söyleyebiliriz.

Bir insan intihar etmeden önce benim farkıma varın benimle ilgilenin diye kimbilir kaç kere ikaz lambalarını yakıp söndürmüştür. Kimbilir kaç kere gittiği yoldan dönmek istemiş fakat elinden tutan bir kişiyi dahi bulamamıştır.

İşte bu atmosferde kayıplar ve kazançlar içinde canından başka verecek hiçbirşeyi kalmayanların çığlıkları yükselmekte, insan kendi öz varlığının katili olmakta ve hayatlar ayaklar altında değerini yitirmektedir.

İnsanın ve insanlığın ucuzladığı güçün putlaştırıldığı bir çağda maalesef zayıflara yer verilmemektedir. Tekamülcü ve evrimci bir toplum ve dünya algısında güçlüler ayakta kalırken zayıflar yok edilmektedir.

İnsanı hayata ve yaşama çağıran yolları kapatıp ölümden başka bir kurtuluş yolu sunmayanların hayatın birer cellatı olduğunu söyleyebiliriz. Bu cellatlar surat asarak, her yerde zorluk çıkararak, olacak işleri olmaz kılarak, kötü konuşarak, yalan söyleyerek, düşmanlık ederek nice garibanı intiharların eşiğine getiriyorlar.

Bu cellatlar bir leş yiyici sırtlan gibi bir akbaba gibi insanların başında dönüp durmaktalar.

İnsanların yaşam enerjisini çalan bu toksik kişiler mutluluklarını başkalarının mutsuzluğunda arayan birer aşağılık mahluk olarak cinayetler sofrasının başköşesine kurulmuş oturmaktadırlar.

Maalesef son zamanlarda paylaşmayı bilmeyen elindekiyle insanlara hava atan yoksulun garibin halinden anlamayan yeni bir canlı türü türedi. Bu canlı türünün şeklen insana benzediğini hakikatte ise iblisin insan versiyonu olduğunu söyleyebiliriz.

Son tahlilde kendi çoluğumuzu çocuğumuzu kendi insanımızı bu çağın cellatlarına kurban vermeyelim. Bir küçük selam bir küçük tebessüm ile düşenin elinden tutalım. Bir insanın kalbini kırmanın kabeyi yıkmaktan kötü olduğunu unutmayalım. Her daim ölümden değil dirilişten yana olalım.

Editör: TE Bilişim