“Hayvan gibi habercilik” yapmak üzere yola çıkan www.ajanimo.com için ilk röportajı “99 Soruda Hayvan Hakları” kitabı ile bir kez daha hayvanların haklarını gündeme getiren Hayvan Hakları Federasyonu’nun (HAYTAP) Hukuk Danışmanı ve yıllardır hayvan hakları yasası için hukuki mücadele sürdüren kurucu başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat’la yaptık.


RÖPORTAJ: 
BİRGÜL TAŞDEMİR FOTOĞRAFLAR: MELDA ERÇELİKCAN

Onunla konuştukça anladık ki,  hayvan sever olmak tek başına yetmiyormuş aynı zamanda  hayvan hakkı  savunucusu da olmak gerekiyormuş.  Çünkü,  hayvan hakkı savunucusu olmadıkça, onlara karşı işlenen suçlar kabahatten büyük olsa bile “Kabahatler Kanunu”nda olmaktan öteye geçemiyor.

Onu hayvan hakları savunucu yapan, 2004 yılında sokak ortasında zehirlendiğini gördüğü bir köpek. Onu görmezden gelmemiş ve onun hakkını aramak için yola çıkmış.  İlk anda fark etmiş ki, onların yasada ne adı ne de hakları var. Vazgeçmemiş ve bu olaydan sonra kendisini Türkiye’deki hayvan hakları mücadelesi içinde bulmuş.  Farklı kentlerde, çeşitli platformlarda, bireysel olarak çalışan hayvan hakları savunucularının ancak örgütlü ve bilimsel metotlarla çalışabilmeleri halinde çevre ve doğa ile ilgili başarı kaydedilebileceği, devlete olumlu yönde baskı kurabileceği konusundaki görüşlerini oluşturmaya başlamış. Güçsüzlere yardım edebilmek için güçlü sivil toplum örgütü (STÖ) olmak gerektiği fikrinden harekete geçerek, bu görüşü benimseyen arkadaşları ile beraber ve bir çok derneği ikna ederek, HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu)  çatısı altında STÖ’lerini bir araya gelmesine öncülük etmiş. Yine Türkiye’de ilk defa hayvan hakları komisyonunun baro çatısı altında kurulmasına önayak olmuş.

Av. Ahmet Kemal Şenpolat’ın  ofisinde Genel Yayın Yönetmenimiz Ajan Brian’la birlikte gerçekleştirdiğimiz röportaj da biz sorduk Ahmet Kemal Şenpolat cevapladı.


“İtfaiyeye Başvurmakla Savcılığa Başvurmak Arasında Bir Fark Yok”


Size bu kitabı yazdıran ne?

Kitabım, bir çeşit el kitabı aslında. İnsanların bilgisiz olması ve hayvan haklarının hala  kitleselleşip bir sonuca varamaması beni motive etti. Bir hukukçu olarak başvuru yaptığımda bile başvurularımın sonuçsuz kaldığını gördüm. Normal bir vatandaş, zaten bu konularda bilgisiz olduğu için,  nereye başvuracağını bilemez. Başvursa bile bir sonuç alamaz. Bu konuda insanları eğitip doğru yere başvurmalarını sağlayabiliriz. İnsanlar gidip savcılığa başvuruyorlar. Ancak itfaiyeye başvurmakla savcılığa başvurmak arasında bir fark yok. Savcı yetkisiz. Çünkü yasa, savcıya o yetkiyi vermiyor. Hayvan hak savunucusu olmak, daha kutsal daha ilkeli ve daha duruşu olan bir şeydir. Biz insanları hayvan sever değil hayvan hakları savunucusu olmaya itiyoruz.

2016.01.19 - haytap 99 soruda hayvaan hakları

İnsan hayvan sevmeden nasıl savunucusu olabilir ki? 

Hak savunucusu olmak daha üst kurdan, geniş açıdan makro projelere yönelebileceğiniz bir hikayedir. Tek başına kediyi, köpeği sevmenin bir katkısı yok. Ancak bir yasayı değiştirmek, bir pet shopun kapatılmasını sağlamak, bir Yunus parkını, sirki kapattırmak, belediyeye bir hayvanat bahçesini açtırmamak, okullara gidip afişleri anlatmak, kısa filmleri izlettirmek makro çalışmalardır. Ben bizim içimizde çalışan arkadaşlara bunları telkin ediyorum. Diğerlerini de yapın; kapının önün zaten suyunuzu koyun ama bu marifet değildir. O andaki köpeği kurtarıyorsun sadece. Arabanı yıkamaktan çok farkı yok bunun. Hak savunuculuğu yaptığın zaman kendini, bölgeni ve sınırlarını aşıyorsun. Kendi köpeğinin, kedisinin, atının başına bir şey geldiğinde harekete geçip ardından bunu unutan kişiler var. Bu tarz insanlar kendi atlarını severler ancak adalarda faytona binerler. Adalardaki at at değil mi? Bu insanlar hayvan sever değil hayvan seçerler. Kendi Golden’larını kuaföre götürüyorlar ancak diğer hayvanlarla ilgili hiçbir şey yapmıyorlar. Bu sadece kendine özgü olan herhangi bir şeyi sevmektir. Hayvan hakları savunucusu olmayı bırakın hayvan severlik bile değildir. Onlara hizmet etmiyorlar. Kendi hayvanlarına bir şey olmadığı  sürece hiçbir şey yapmıyorlar.

Hayvanların hakları var mı? 

Türkiye’de hayvanların hakları yok. Hayvanlara kötü muamele eden insanların cezalandırabilmesi için bu işin kabahatler kanunu kapsamından çıkması gerekiyor.

Kabahatler kanunu dediğimiz şey nedir? 

Devletin adına “küçük suçlar” dediği şeylerdir. Örneğin; yola tükürmek, nara atmak, kapalı alanda sigara içmektir. Bu fiilleri işliyorsanız bunlardan dolayı siz yargılanmazsınız, mahkemeye gitmezsiniz, duruşmalarınız olmaz. Bunlar için “bir daha yapmayın tarzında” sembolik bir para cezası ödersiniz. İşin vahim olan tarafı hayvana tecavüz ettiğiniz zamanda bu kapsama giriyorsunuz. Yani kapalı alanda sigara içmenizle, hayvana tecavüz ettiğinizde alacağınız ceza aynı cezadır.


“Hayvana tecavüz eden kişiyle aynı yerde çalışıyor olabilirsiniz!”


 Böyle bir yasa olabilir mi? 

Var. Yapan kişi suçlu değil “kabahatli” olmuş oluyor. Savcının huzuruna çıkarttıramıyorsunuz, sabıka kaydına işlettiremiyorsunuz, polise gidemiyorsunuz. Sabıka kaydına işlenmemiş ise, belki de işyerinde birlikte çalıştığınız adamın iki gün önce bir köpeğe tecavüz eden adam olduğunu hiçbir zaman bilmeyeceksiniz.. Onu işe alan patron, adamı işe alırken adamın adli sicili önüne geldiğinde böyle bir sicili olduğunu göremiyor. Yani adamın sicili temiz görünüyor. Adam hırsızlık yapmamış belki ama aslında daha vahim bir şey yapmış. Siz hayvana tecavüz eden, hayvan öldüren bir adamla aynı işyerinde bulunmak ister miydiniz?  Bunun değişmesi gerekiyor. Bu tasarıda var. Hükümet de bunu kabul etti. Eğer genel kuruldan geçerse bunun yaptırımı hapis olacak. 11 yıldır ancak genel kurula gelebildi.

Diğer bir konu ise sahipli hayvan ile sahipsiz hayvana uygulanan davranışlar arasındaki farklılıktır. Sahipli hayvana yaptığınız kötü muamele ile sahipsiz hayvana yaptığınız kötü muamelenin yaptırımı birbirinden farklıdır.

Neden? 

Buradaki yaptırım farkı, sahipli olanın bir hayvan olduğundan değil sahipli bir mal olduğundan, bir fatura değeri olduğundandır. Malınızın bir zarara uğramasından dolayı zarar veren taraf bir yaptırımla karşı karşıya kalmaktadır. Öbürünün bir sahibi olmadığı için, onun şikayet edeni de yok, fatura değeri de yok. Oysa ki ikisi de hayvan. Hayvan için bir mülkiyet olayı yoktur aslında. Bunların acilen yasada değiştirilmesi gerekiyor.

Yaşadığınız hangi olay sizi hayvan hakları savunucusu yaptı?

2004 yılının başlarında sokakta zehirlenen bir hayvanı gördüm. Yaptığım başvurular ise sonuçsuz kaldı. Hayvan hakları işine girdiğim zaman; dernekler, bürokratlar ve belediyeler dahil muhatap olduğum kesimin bilgisiz olduğunu gördüm. Hatta işin içine hukukçuların bile girmediğini… Kitleselleşip hayvan haklarıyla ilgili bir çalışma yapılmadığını görmek acı vericiydi. Yasanın yetersiz olduğunu görünce, bu işin ancak yasanın değişmesiyle mümkün  olabileceğini düşündüm. Yasayı tek başınıza değiştiremezsiniz.

Sıfırdan, hatta negatif bir imajla başladık. Geçmişte yaşanan bazı olaylar nedeni ile hayvan severlik üzerindeki kötü imaj hala bizim üzerimize yapışmış durumdadır. İstanbul barosunda hayvan hakları barosunu kurduk ve bir süre oranın başkanlığını yaptım. Daha sonra iş HAYTAP  boyutuna geldi. İlk defa Türkiye’de federasyon oluşumu 2006 yılında başladı. Zaman içinde doğru insanları bulunca,  HAYTAP Türkiye geneline yayıldı ve hayvan hakları konusunda markalaştı. Bilgiyle ve kitleselleşerek bir şeyler yapılabileceğini düşündük.  Zaman içinde “satın alma, sahiplen”, “beni terk etme”, “bir kap yemek, bir kap su”, “hayvanlara karşı yapılan istismarın kabahatler kanunundan çıkıp ceza haline gelmesi” şeklinde çalışmalar başlattık. Bunlar on – on beş yıl önce kimsenin ağzına almadığı, derneklerin bile “pet shoplardan satın almayın” demediği küçük bir dünyada iken, biz bunu kitleselleştirdik. Şu anda HAYTAP üyesi olsun olmasın, birçok insan “bir kap yemek, bir kap su” afişlerimizi görüp bu konuda bir şeyler yapıyor. Artık insanlar, kabahatler kanunu gibi teknik bir olayı biliyorlar. Hayvanat bahçesi, sirkler veya yunus parklarının olmaması gerektiğini söyleyebiliyorlar. Bütün bunlar kitleselleşme ve örgütlenmeyle birlikte oldu. Olayın sadece kedi köpek olmadığını, diğer hayvanların da bundan mağdur olduğunu ve hayvanların bir yasası olmadığını anlatmaya çalıştık. Bizi popüler yapan şey yasanın değişmesi hikayesinden çıktı.


“Her şeyi, zehirlendiğini gördüğüm o köpek için yaptım”


haytap4

Bir avukat olarak oraya gittiniz ve sonuç alamadınız. İşin peşine düşmeyip geri dönebilirdiniz. Sizi,  bunu değiştirmek için bir şeyler yapmaya iten duygu nedir?

O duygu başarma duygusudur. Hayvanların bir yasaları yok ve bunu değiştirmek istiyorsunuz. O yasayı da sıradan bir insan olarak değiştiremiyorsunuz. Bunu yapmak için bir sivil toplum kuruluşu oluşturmak gerekiyor. Ve söylenecek olan şeyi, tek bir kişinin değil kitlelerin söylemesi gerekiyor. Pankartlarla yürüyüşlerde, panellerde, toplantılarda bunun söylenmesi gerekiyor. 2004 yılında ben bunu ilk söylediğimde yasa yeni çıkmıştı ve yeni çıkan yasanın değiştirilmesini söylediğimde yanımda hiç kimse yoktu. Ama bugün uygulamadaki pratikler bizi gerçekten haklı çıkarmış durumdadır. Yasa gerçekten de yetersiz kalmaktadır. İnsanlar yargılanamıyor, mahkemeye çıkmıyor, sabıka kaydına işlenmiyor. Sahipli hayvan ile sahipsiz hayvan arasında fark var, pet shoplar ve üretim çiftlikleri istedikleri gibi hayvan üretimi yapıyorlar. Bir yasa var ama bu yasa hayvanlar korumama yasası şeklinde çalışıyor ve hayvanları hiçbir şekilde korumuyor. Bu süreç içerisinde bakanlık, en başta yasayı değiştirmeye yanaşmıyordu. Bu iş kitlesel bir harekete dönüşünce, 2012’de Dolmabahçe Sarayı’nda Türkiye’de ilk defa başbakanlık düzeyinde konuşuldu. Bu sefer yasa HAYTAP’ın olmaktan çıkıp, hükümetin yasa tasarısı haline geldi. Diğer üç muhalefet parti de bunu destekleyince mecliste bunun açılımı yapıldı. Alt ve üst komisyonlar kuruldu. Yasa şu anda tasarı aşamasındadır. Genel Kurul’a geldi ve sadece el kaldırılmayı bekliyor. Ben bunu, en başında zehirlendiğini gördüğüm bir köpek için yaptım ve o köpek mağdur edilen bütün hayvanları temsil ediyor.


“Esas amacımız devleti çalıştırmak!”


Yasayı değiştirmenin yanı sıra hayvanların hakları
konusunda HAYTAP neler yapıyor

HAYTAP’taki esas amacımız; devletin işini üstlenmek değil, devleti çalıştırmaktır. Devletin uyuyan mekanizmasını harekete geçirmek istiyoruz. Aldığı vergilerin hakkını verdirtmek istiyoruz. Biz ambulans almıyoruz. O ambulansı belediyeye aldırtmaya çalışıyoruz. HAYTAP burada denetleyici misyonuna bürünüyor. Bizim temsilcilerimizin olduğu yerde devlet çalışıyor, ancak temsilcilerimiz yokken çalışmıyordu. Bazı dernekler devletin görevini üstlenip bakımevi kurmaya, ambulans almaya vs. çalışıyor ve daha sonra iflas ediyor. Halbuki bunu yapması gereken devlettir. Bizim görevimiz bu sistemin çalışmasını sağlamaktır. Artık biz devletle ortaklaşa çalışıyoruz. Temsilcilerimizin olduğu yerlerde belediyeler hayvanları zehirlemek bir yana dursun, hayvanlar için bir kap mama ve su projesine destek verip kendi materyallerini kullanıyorlar.

pet_diye_pat

 

HAYTAP devleti nasıl çalıştırıyor? 

Şu anda belediyeleri çalışmaya dürtmemizin altındaki hikaye, 10 yıl önceki petshopların kapatılmasına dair motivasyonumuzla aynı aslında. Belki öyle bir aşamaya geleceğiz ki “hayvanat bahçelerine ve sirklere gitmeyin bunun ruhsatını vermiyoruz” diyen belediyeler açığa çıkacak. Ama bunun temelini bugünden atmak gerekiyor. Bu da sizin belediyeyi dürtmeye başlamanızla ve STK’nın güçlü bir marka olmasıyla oluyor. Karşılarında bir marka olduğu zaman, bu medya ve bakanlık tarafından dikkate alınıyor. Devlete, STK olarak bir şeyler yapması gerektiğinin baskısını hissettirmeniz lazım. Tüm bunlar bir anda olmuyor.

99 Soruda Hayvan Hakları Kitabı’nda bahsettiğiniz, en çok bilinmesi gereken temel haklar nelerdir? 

Hayvanlar hakları;  Birleşmiş Milletler Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi’nde yazmaktadır. Çok fazla hakları var. Önemli olan haklarının olması değil, uygulanabilir olmasıdır. Hayvanların yasayla korunabiliyor olmaları lazım. Yasanın insanların hobisi olan hayvanları değil tüm hayvanları koruması lazım. Bu suçların şikayete bağlı olmamaları gerekir. Ancak bu önerimiz kabul edilmedi. Örneğin, herhangi bir yerde bir hayvan hakkı ihlali olduğu zaman onun sahibi olmayabilir. Onun hakkıyla ilgili olarak kim başvuracak? Haberiniz olmazsa kimse ona yardım etmeyecek. Böyle durumları savcılık takip edip, kendisi harekete geçmelidir. Şikayete bağlı olmaksızın, kamu adına hareket eden savcılık kurumu bir kovuşturma açmalıdır.

haytapafis

Kitapta, aç ve soğukta kalan sokak hayvanlarını doyurmak ve barındırmaktan, barınak hayvanlarını sahiplendirmeye, yaralı hayvanları iyileştirmekten pet shop’ta hayvan satışını önlemeye kadar vicdan sızlatan pek çok duruma dair soru ve yanıt yer alıyor. Kitapta yer alan sorulardan bazıları şöyle:

  • Şiddet uygulanan bir hayvan gördüğümde ne yapabilirim?
  • Komşum evcil hayvanımı belediyeye şikayet etmiş. Ne yapmalıyım?
  • Hayvan haklarını savunan biri vejetaryen olmak zorunda mıdır?
  • Hayvana tecavüz etmek ile kapalı alanda sigara içmek aynı şekilde mi değerlendiriliyor?
  • Hayvanları hayvanseverlerden bile koruyan bir yasa mümkün mü?
  • Sokaktaki kediye eziyet edenle, evindeki kediye eziyet edene verilen ceza gerçekten farklı mı?
Editör: TE Bilişim