Yağdanlıkların, yalakaların, döneklerin en büyük eksikliği bu; örgütlenememek...

Bir araya gelseler, kendilerine bir tarife yapsalar, herkes bu tarifenin gereğini yapsa, olmaz mı?

Mesela ihalelerde aracılık... Yurtiçi ya da yurtdışı...



***

İhale ayarlamak kolay iş mi?

Altyapısı lazım, belirli kiralık kalemlere yazı yazdıracaksın, televizyonlarda programlar düzenleyeceksin...

Diyeceksiniz çok mu zor!

Kolay mı sanıyorsunuz...



***

“Mutat zevat” listesini önüne alacaksın, zaten çoğu “bir televizyona çıksam!” diye gönül koymuş, onları seçeceksin, ama öyle seçeceksin ki... Mutlaka bir enayi muhalif bulacaksın ya da öylelerini ayarlayacaksın, adam öyle bir çakacak ki, toplantıyı yöneten sen bile olsan “Ulan bu ne diyor? Sapıttı!” diye endişeleneceksin.



***

Her toplantı için öyle ayarlayacaksın ki kavga çıksın, hır çıksın.

Kime ne soracağını, daha önce kulağına fısıldarsın, gerisi kolay!

Tabii bunun tehlikesi var, geçmişini bilen birini televizyona çağırmayın, adam “Sen ne diyorsun yahu? Geçen sene böyle demiyordun?” diye yırtık çamaşırdan fırlayan biri olabilir. Onu susturmanın, laf kalabalığına getirmenin de ustalığı vardır.

Bunun en kolayı yazı yazdırmaktır.

Bir telefon yeter!

Hele bir akşam yemeği, artar bile...

Ertesi sabaha telefonunu “Üstat, yine döktürmüşsün!” diye açan herife merhaba demekle başlarsın.

O gün senin ne mal olduğunu bilmeyenler, ateş püskürür, “yağcılığın, yalakalığın böylesi görülmemiştir” diye döktürürler.

Bilseler ki!

Bu işler öyle kolay, öyle rahat olmaz...



***



Onun için her işin bir tarifesi lazım.

Tarifeyi de koyarsınız.

Peçevili İbrahim Efendi’nin tarihinde böyle bir vaka var, o zaman böylelerine dalkavuk derlermiş, dalkavuğun da tarifesi varmış...

Şimdi öyle mi?

Önüne gelen, her işe koşuyor, sabah gazetede, akşam televizyonda, gece dost meclislerinde...

Herkes her işe gidebilir mi?

“Genler”i uygun mu?

Hiç bakan yok!

Şimdiye kadar hangi işi başarmış, belge üzerinde sahtekârlık yapıp devleti tokatlamış mı?

Bunlara bakan yok!

Onun için örgütlenmek gerek...

Birinci Mahmut’un döneminde, “bize bir tarife verin!” diye başvuruların demokratik hakları örnek olsun!

Yalakalar örgütlenin...

Hasan Pulur/Milliyet

+++

Kadın mı, kız mı öğreniriz yakında

Hangi ara buralara kadar geldik diye de sormayın sakın çünkü inanın ben de bilmiyorum.

Tek bildiğim Başbakan’ın çıkıp Hopa’daki olayları protesto etmek için eylem yapan Dilşat Aktaş’ı ’O kadın, kız mıdır kadın mıdır ben bilemem’imasında bulunduğu gerçeğidir.

Bu 2011 Türkiyesinde olacak iş değildir.

Belki de bundan sonra kadınların bakire-bakire olmayan veya dul-bekar olarak ayrılacağı günler gelecek.

Tuğçe Tatari/Akşam

+++

Nuray Mert’e yapılan iyi oldu!

Ayıp olmasa, Başbakan’ın Nuray Mert’e çıkışı hayırlı oldu, iyi oldu, güzel oldu diyeceğim..

Utanmasam, Başbakan’ın sert üslubu memlekete faydalı oldu diyeceğim..

Sıkılmasam, Nuray Mert iyi ki haksızlığa uğradı diyeceğim..

Hani neredeyse, Başbakan ne iyi etti de ağzından ’mert değil namert’sözleri döküldü diyeceğim..

Niye mi?

Demokrasiyi hatırladık..

İfade özgürlüğü aklımıza geldi..

Ne kadar önemli olduğunu bir kez daha idrak ettik..

Daha önemlisi..

Kabul edilemez bulundu.. Dik duruş sergilendi.. Ayaküstü, seçim öncesi demokrasi sınavı oldu..

Sarsıldık, kendimize geldik..

Eski günlerimizi hatırladık..

Mehmet Tezkan/Milliyet

+++

Cumhurbaşkanı’na ne oluyor

Mağduriyet sömürüsünden AKP çok kâr etti; o nedenle vazgeçemiyor.

Ama Cumhurbaşkanı Gül’e ne oluyor bu arada?

Tarafsız konumunu unutup iktidarın söylemleri ile sürekli günlük siyasetin içinde yaşayan bir Cumhurbaşkanı olur mu?

Polonya’ya giderken uçakta gazetecilere söyledikleri Gül’ün, ettiği tarafsızlık yeminine rağmen AKP’den kopamadığını gösteriyor.

Son polemiğe balıklama atlaması “seçim kampanyasına” fiilen katıldığını da açığa vuruyor.

Bilindiği gibi seçimine dokuz gün kala, Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini önlemek amacıyla eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un o dönem ANAP’ın başında olan Erkan Mumcu’ya mesaj gönderdiğine dair bir iddia ortaya atıldı.

İddiayı Genelkurmay ve Emekli Orgeneral Başbuğ ile beraber Erkan Mumcu da yalanladılar ama Cumhurbaşkanı Gül havada “Bunlar inkâr edilmeyecek gerçekler; herkes biliyor” diye ısrar etti.

Bu kadar çok darbe konuşan bir Cumhurbaşkanı olur mu?

Seçime kalmış üç gün; iktidar partisine mağduriyet rantı sağlamak amacı apaçık sırıtan bu sömürü ayıp değil mi?

Cumhurbaşkanı Silivri mahkemesine yeni bir davanın açılması için sipariş mi veriyor?

Tanıklık vaadinde mi bulunuyor?

Güngör Mengi/Vatan

+++

Kapı kapı dolaştılar.

Al tencereyi, ver vekaleti...

Gerisini hallederiz dediler.



*



Ne liman bıraktılar...

Ne telefon.

Ne banka.



*

Bi tencereye gitti koskoca memleket...

Yılmaz Özdil/Hürriyet

+++

Bunadınız galiba

Biraz daha, Kenan Evren 100 yaşında...

Bir asır...

Tam 31 yıl sonra ” Niye darbe yaptın “ diye sordular ona...

Ne desin?..



*



Bunamıştır derseniz...



*



Televizyonda Mehmet Ali Birand Başbakan’a sordu:

”Hopa’da ölen öğretmeni sonradan aradınız herhalde değil mi?..

İletişim çağı tabii ki...

Öbür dünyayı arayıp rahmetliye “Öldün mü?.. Sana Allah rahmet etsin...” dememiş olsa, televizyonlarda dönüp duran “Aynı dağın yeliyiz biz” şarkısının havasına uymayacak...

Zaten Başbakan olumlu yanıtladı:

“Arkadaşların özel kalemden şey yapmış olmaları lazım...”



*

Kenan Evren ise bunamamış...

Takır takır yanıtlıyor:

 “Bugün de yaparım...”

 “Neyi?...”

 “Darbeyi... Bugün olsa yine yaparım... O sabah baktık ki olmuyor, netekim sonra......”

Nasıl karar alındı, hangi yasa maddesine göre, kimlerle konuşuldu, neler denildi?..

Darbe öncesi kaç kişi öldü, tek tek

hatırlıyor...



*

Bu?..

Hopa’da bir kişi öldü....

Hatırlamıyor...

Ölüyü aradı mı, aramadı mı?..

Belki de telefona çıkmadı rahmetli...

Emin olmadığı için “Özel kalem şey yapmış olmalı” diyor...



*

Yani ben şimdi kafamı stüdyoya uzatıp desem ki:

 “Mehmet Ali Birand ve Başbakan... Rahmetli cevaben sizi arıyor...”

Yeridir...



*

Birisi 31 yıl öncesi 12 Eylül Türkiyesi...

Birisi geçen gün Hopa ilçesi...

Hopa’da arkadaş gazlayıp kaçtı... Polis otobüsten düştü... Emekli öğretmene biber gazı sıkıp öldürdüler... Vali gitti geldi... Emniyet müdürü görevden alındı... Jandarma komutanı gitti... Öğretmeni öldürenler tüydü...

Başbakan rahmetliyi aradı mı, aramadı mı, hatırlamıyor...



*

Bir de 31 sene sonra, 94 yaşındaki Evren’i sorguluyorlar...

Bunadınız valla...

Bekir Coşkun/Cumhuriyet

+++

AKP’den CSIS’e tekzip bekliyoruz

CSIS dediğin Amerikan düşünce kuruluşu, Center For Strategic and İnternational Studies. Özellikle 3. Dünyayla yakından ilgilenir.

Amerikan politikalarının belirlenmesinde, etki alanlarının genişlemesinde önemli etkisi vardır.

...merak ettiğim AKP’nin sözcülerinin CSIS’e ne diyeceği

Çünkü The Ecenomist Türkiye ile ilgili bir analiz yapıp CHP’ye destek verince çok kızıp “dış mihraklar” demeye başlamışlar, hatta fikir yazısına tekzip yollayarak bir ilke imza atmışlardı.

Acaba şimdi CSIS’e bir tekzip yollayıp, “Bizim içişlerimize karışamazsınız” diyecekler mi!

Yoksa “Hayır, rahat kazanamaz” diye m tekzip edecekler?

Fatih Altaylı/Habertürk

+++

Çankaya’daki memur(!)

“367’yi bulursak referanduma gitmeyi gereksiz bulurum. O zaman siz kendinize güvenmiyorsunuz demektir. Bizi oraya millet getirdiğine göre bir de referanduma niye götürelim.”

Tayyip Erdoğan bu sözleri birkaç gün önce TGRT Haber’deki programda söyledi... Kimse de sözün önünü arkasını merak etmedi...

Erdoğan’ın “Referanduma gitmeyi gereksiz bulurum” sözlerinden eğer gerekli bulursa gidebilirmiş, o gerekli bulmazsa referanduma gidilmezmiş anlamı çıkıyor. Oysa durum farklı..

Anayasa’nın 175’inci maddesine göre TBMM’den geçen anayasa değişikliklerini referanduma götürme yetkisi sadece cumhurbaşkanının...

Anayasa değişikliği Meclis’ten 367’nin altında oyla geçerse zorunlu olarak referanduma gönderiliyor. Eğer 367’nin üzerinde geçerse referanduma gidilip gidilmeyeceğine yine cumhurbaşkanı karar veriyor...

Uzun sözün kısası, Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanını kendi memuru sayarak konuşuyor...

AKP’nin bir kararına hayır diyebileceğini ihtimal dışında tutuyor. Anayasaya saygı adına bir nezaket sergilemeyi de gereksiz buluyor.

Durum budur...

Melih Aşık/Milliyet

+++

GÜNÜN SÖZÜ

İzmir’de bazı evli kadın seçmenlerin kızlık soyadları kullanılarak ayrı seçmen kâğıdı düzenlenmiş.

Başbakan’dan esinlenip soralım: Kadın mı, kız mı, hangisi kullanacak oyu?

...                                     

Haldun Ertem





- - - - -