Seçim bitti. Bu günlerde gündemimiz hükümet kurma çalışmaları, kim kiminle hükümet kuracak, hangi bakanlık kime verilecek kim başbakan olacak , her gün yeni bir senaryo gündeme gelirken, ben bu yazımda sizleri başka bir iklime taşımak istiyorum…

Namdar Rahmi Karatay’ın “Geçti Borun Pazarı,  Sür Eşeğini Niğde’ye” başlıklı şiirini Borlu Mehmet Naci Ecer için kaleme aldığını yeni öğrendim. Rahmete kavuşan her iki aydınımızı da saygıyla anıyorum. Niğde için bir değer olan tarihin tozlu sayfalarında yok olmaya yüz tutmuş bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmam gerektiğini düşündüm. Bu değerli bilgiyi bize aktaran Nuh Çetin ve Aydın Sinal Bey’e de hepinizin adına teşekkürlerimi sunuyorum. Dillere name olmuş; yaşadığımız kentin tüm ülkemizde duyulmasına bahane olmuş,  bu unutulmaz eserin hikayesini sizler de okuyun, bizden sonraki kuşaklarla bir güzel paylaşın istiyorum:

 “Aslan gibi gençlerini Balkan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında toprak altına gönderen ulusumuzun entelektüel kapasitesi kavruk kalmıştı.

Genç Türkiye, kıt-kanaat imkânlarıyla gençlerini eğitim için Batı’ya gönderiyordu.  Bu gençlerden ikisinin yolu, birgün Fransa’daki Sorbonne Üniversitesi’nde kesişti. Burada buluşan isimler; Namdar Rahmi Karatay ve Mehmet Naci Ecer’di. Namdar Rahmi; Konya’lı bir aileden geliyordu. Asıl ismi Mehmet Rahmi Karatay idi. Mehmet Naci Ecer ise Niğde’nin Bor ilçesinden geliyordu. Kader, onları gurbette bir araya getirmiş, yurt hasretini tadına doyulmaz sohbetlerle gidermişlerdi…

Namdar Rahmi Karatay, Paris dönüşünde Konya Lisesi’nde ve çeşitli yüksek okullarda öğretmenlik yaptı. Arkadaşı Mehmet Naci Ecer de Niğde Lisesi’nde öğretmenlik ve müdürlük yapacaktı… Mübadele öncesi Niğde’nin içinden ve özellikle gayrimüslimlerin yaşadığı civar köylerin taş evlerinden piyano sesleri yükselirdi. Paris dönüşü, bu seslere bir de M. Naci Ecer’in kirada oturduğu kiremitli, tek katlı evin penceresinden yükselen, kızı Yücel Ecer’in çaldığı piyano sesi eklenmişti. Her ikisi de o yıllarda yurt dışında okuyan bu değerlerimiz, isteseler çok daha göz alıcı makamları zahmetsizce tırmana bilirlerdi. Onlar ise bu yurda ter dökerek, pırıl pırıl gençler yetiştirerek hizmet etme yolunu seçmişlerdi. Ancak, Mehmet Naci Ecer, uğursuz günlerden birinde apandisit patlaması nedeniyle hastaneye kaldırıldı. O yılların tıbbî yetersizlikleri içinde ve çok genç yaşta hayata vedâ etti. Ecer’in zamansız ecele boyun eğişi, gurbet arkadaşı Namdar Rahmi Karatay’ın hayal kırıklığı duymasına neden oldu. Karatay, ruhunda duyduğu derin ızdırabı, kalemi ile dile getirmek, bu duygularını kağıda dökme yolunu seçti. İşte bu duygularla o muhteşem, dillerden düşmeyen dizeler meydana çıktı”.

 
Başta kavak yelleri estiği günler hani?
Beklediğin alaylı şanlı düğünler hani?
Selvi gibi ümitler şimdi döndü birer iğdeye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye…

Diye arkadaşına seslenen Namdar Rahmi Karatay emekli olduğu İzmir’de, 1953 yılında yaşama gözlerini yumdu. Bugün adını, 1983 doğumlu torunu Mehmet Rahmi Karatay yaşatıyor. Annesi, aynı zamanda Namdar Rahmi’nin gelini olan, hepimizin “Karatay diyetiyle” tanıdığı ünlü profesörümüz Prof. Dr. Canan Karatay’ın oğlu olarak…

Gelin şimdi Namdar Rahmi Karatay ve Mehmet Naci Ecer gibi Cumhuriyet Türkiyesi’nin genç kuşaklarına karşılıksız eğitim vermek uğruna canlarını pahasına, hiçbir menfaat gütmeden çalışmış ve hayata gözlerini yummuş öğretmenlerini rahmetle anarak, o muhteşem dizeleri bir daha hatırlayalım:
 
Geçti Bor’un Pazarı, sür eşeğini Niğde’ye…
 
Başta kavak yelleri estiği günler hani?
Beklediğin alaylı şanlı düğünler hani?
Selvi gibi ümitler şimdi döndü birer iğdeye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
Sende cevher var imiş onu herkes ne bilsin.
Kimler böyle bir züğürdün huzurunda eğilsin?
Şöyle bir dairede müdür bile değilsin!
Ne çıkar öğrenmişsin mesahayı “pi” diye,
 Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
 Bilmem ki ne olmaktı senin gayen, maksadın?
 Fare gibi kitaplar arasında yaşadın.
 Ne dans ettin eğlendin, ne sevdin kız kadın,
 Kim dedi be hey serseri gençliğine kıy diye?
 Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
 Gönül ne çalgı ister, ne eğlence ne de dans,
Ne güzel kadınların önlerinde reverans.
Kapandıkça kapandı bunca yıldır kahpe şans.
Şimdi ihtiyarlık gölgesi perde çekti dîdeye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
Fırsatı iyi kolla, olma sakın dangalak,
Ye iç eğlen dünyada keyfine bak,
Sende iç şampanyalar, viskiler bardak bardak,
Dokunuyor üç kadeh şimdi bizim mideye,
Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye.
Hasanın böreğine vaktinde yetişmeli,
Hiç durmadan gövdeye atıştırıp şişmeli.
 Sonra da kavrulmadan mükemmelen pişmeli,
 Yoksa seni almazlar hiç bir işe çiğ diye,
 Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye…
 
Başta Karatay ve Ecer olmak üzere, kendilerini karşılıksız bu millete adayan bütün aydınlarımıza her iki dünyada da selam olsun!..

Değerli katkıları için Sn.Nuh Çetin ve  Aydın Sinal Bey’e teşekkürlerimle…