İki gün önce eski arkadaşım olan MHP milletvekili ailesi ile beraber evimde akşam yemeği konuğuydu.
Yemekte Bahçeli’yi, ülkücü gençliği ve hareketin geldiği bedbaht noktayı sorgulayan milletvekili aynen şu sözü etti:
-”Biliyor musun Ülkü Ocakları davasından yargılanan ben, oğluma Ülkü Ocakları’na git demiyorum çünkü bugünkü tabloda oradan bir şey alacağına ve öğreneceğini inanmıyorum.”
Bazılarınıza tuhaf gelebilecek bu sözler emin olun doğrudur ve sadece o milletvekilinin değil, pek çok Ülkü Ocakları eski başkanlarının çocukları bile Ülkü Ocakları ile mesafelidir!
Peki bu niçin ya da bunun anlamı ne midir?
Ülkü Ocakları artık bir inancı, idealı, ruhu ve fikri temsil ettiğine dair imaj veremiyor da ondan!
Diyeceksiniz ki ama üniversitelerde ülkücü gençler var.
Doğru var ama onların tamamı PKK karşıtlığı sebebiyle tepkisel olarak bir araya gelen kalabalıklar!
Düşünün ülkücü camia denen imajı malum o büyük gençlik ya da hareket Türkiye açıktan bölünürken ortalıkta yoktur.
Amerikan askeri yılbaşı akşamı İncirlik’te cami basıp Kur’anı çiğnerken kayıptır.
Keza Haçlı’nın Libya ve Suriye’deki katliamlarını protesto etmedikleri gibi ağa babalarının tezkerede müsbet oy kullanmalarına bir itirazları olmamıştır.
Kısacası ülkücü gençlik bugün mazi ile beslenen soyut bir grup ya da Devlet Bahçeli’nin özel fedai bölüğü görüntüsündedir.
Hayır asla kendine ülkücü diyenlerden demokrasi dışı bir teklif ve talep de bulunuyor değiliz ama milli bir gençliğin mesela TGB misali bayrağına, Cumhuriyetine ve Atasına kanun ve kurallar içinde sahiplenmesi gerekmez mi?
Ülkücü gençler bugün üniversite yurtlarında F tipi örgüt tarafından devşirilme adına abluka altına alınmış ve fikirsiz -ruhsuz bırakılmış ise bunun sorunlusu Devlet Bahçeli ile soytarılarıdır.
Tamam ülkücü yapı zaten kuruluşundan itibaren aksiyon değil, reaksiyon bir harekettir ve NATO’nun Yeşil Kuşak projesinde dolgu malzemesiydi ancak bu olguya rağmen ülkücü gövde itibari ile her zaman milliliğini korumuştur.
Buradan hareketle dilediğimiz milliyetçi gençlerin kendilerini tasfiyeye görevli müdürü aşıp hem MHP’ye hem de Türkiye’ye sahip çıkmalıdırlar.
***
Guardian’ın ilanı, Kürtçe hutbe ve Sinop
Dünyaca ünlü The Guardian’a verilen “Öcalan’a Özgürlük” ilanı ile birden bire serbest bırakılan Kürtçe hutbe hadisesi yeni süreci anlatan en iyi iki belgedir.
Öcalan’a af isteyen ilanda imzası bulunan uluslararası isimlere bakıldığında PKK’nın ne olduğu ve kime hizmet ettiği görülüyor.
Keza Kürtçeyi devletin mahkemesine ilaveten yine devletin buyruğu ile camilere resmen sokma teşebbüsü ise AKP’nin TRT’deki Kürtçe kanal ile başlattığı yeni bir millet yaratma projesinin final adımıdır.
Bu gelişmelere paralel olarak BDP’lilerin tahrik amaçlı Karadeniz seferi ile Sinop’ta yaşananlar bu sürecin Türkiye’ye çok çok büyük bedeller ödeteceğinin işareti gibidir.
Tayyip Erdoğan köşke sığınma adına,çözüm ve Analar Ağlamasın ambalajı ile dehşet bir kumar oynuyor ki dileriz o kumar Türkiye’yi tüketmesin!
Fotoğraf net: AKP sadece kendini değil,koca bir ülkeyi Öcalan’a esir etmiştir.
***
Hizbullah, KCK ve Öcalan dışarı, askerler içeri
Malum balık hafızalı toplumuz!
Hani insanları boğazlayan Hizbullahçılar vardı ve bunların tamamı adli bir oyunla bir bir hapishaneden uçurulmuştu.
O gün bugün nerede bu katiller sorusunu soran oldu mu?
Sıra şimdi KCK ile Öcalan’da!
Önceki gün bir bölük KCK’lı üst düzey yönetici ile Belediye Başkanı tahliye edildi.
Sırada diğeri var.Final ise Öcalan ile olacak ki bunun için ortam inşa ediliyor.
Ve heyhat teröristler bir bir salıverilirken görevleri gereği Türkiye’nin birliği için mücadele edenler çeşitli ambalajlarla içeri alınmaya devam ediliyor.
İşte 28 Şubat soruşturması bağlamında bir haftada 10 küsur subay ve general yine hapsedildi!
Dramatik olan bu net fotoğrafa karşın Tayyip’in Ergin Saygun ziyareti takiyesinden medet umulması ve tuhaf hikayelerin uydurulmasıdır.
***
TV dizilerinde sinsi bayrak ve Atatürk düşmanlığı
Basit gibi görünen ayrıntılar gerçek gidişatı gözler önüne serer.
İşte size iki örnek:
Birincisi ATV’de yayınlanan ‘Karadayı’ dizisindeki mahkeme salonunda K.Atatürk imzasının karartılması, ikincisi ise Tayyip Erdoğan’ın pek sevdiği Acun’un Star TV’deki şovunda Türk bayrağı armalı tişörtü ile gösteri yapmak isteyen gençlerin giydiği tişörtlerde bayrağın bir bantla kapatılmasıdır.
Gerçi Acun Efendi amacımız bayraklı tişört ile gösteri yapanların oylamada haksız oy almalarını engellemek dedi ama bize sorarsanız o beyan tepkilere ambalajdır. Muhtemeldir ki her iki dizide de AKP’ye yaranma adına bu tür işgüzarlıklar bilinçli olarak yapılmıştır.
Dileriz bizimki vehim olsun ama Türkiye eğer o noktaya geldi ise çözülme ve teslimiyet topyekün başlamış demektir.