Lozan antlaşmasında Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Bulgarlar azınlık olarak kabul edilmiştir. Buna göre Fener Patrikhanesi çalışanları, Türk hükümetinin atadığı memur olarak, İstanbul’da kalmalarına izin verilmiştir. Fakat onların Ekümeniklik, Siyasi ve idari imtiyazları yoktu. Sadece dini görevlerini yerine getirmelerinde serbesttiler.
“Ekümeniklik” uluslar arası Ortodoksların dini liderliğini üstlenmek, Hıristiyanlığı evrensel din haline getirmek, kiliseler birliğini kurmaktır. Bu gün biz onlara zımnen bu tavizi verdik. Fener Rum patrikhanesi, bu güne kadar İstanbul’da Manastır “Vakıf” binasında misafir olarak kalırken, Patrik seçimi, Türk üyelerince yapılırdı. Şimdilerde Ermeni ve Yahudilerin destek verdiği, P.K.K. ve KCK, şer kuvvetleri ülkeye sıkıntı vermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, 1925 tarihinde Meclisten çıkarttığı “Medeni kanunla” azınlıklara tanınan bazı hakları ortadan kaldırmıştı. Yunanistan ve Ermenistan Türkiye’den toprak talep etmişlerdi.
Bu gün Doğu Anadolu ve Kıbrıs üzerinde bu oyunlar oynanmaktadır. Türk hükümetinin üzerinde kurulan baskıların arkasında bu gerçekler yatmaktadır. Bugün “Barış ve Hoşgörü” adı altında yürütülen politikalar, samimiyetten çok uzaktır
Türkiye üzerinde bir takım hesaplar yapılmaktadır. BM, AB, UNESCO, Dünya Kiliseler Birliği, İstanbul’daki Patrikhaneye maddi yardım yapmakta adeta yarışıyorlar. Gayeleri eski Bizans’ı yeniden canlandırmaktır. Şu anda Hıristiyan ülkeler, İstanbul’da dini ataşelik açma yarışındadır. Gayeleri, İstanbul’u önce uluslararası bağımsız şehir haline dönüştürmek, sonra da Ekümeniklik kararı aldırıp Bizans hayaliyle Türkiye devletini tartışır hale getirmektir
Türkiye, dış baskılarla,“geliyorum” diyen tehlikeye karşı tavrını açıkça ortaya koymakta zorlanıyor. P.K.K. ve diğer gerekçelerle bunaltılan Türk hükümetleri, sözde dost ülkeleri karşısına almama adına, taviz üstüne tavizler vermeye zorlanmaktadır.
Doğuda Kürtleri kışkırtıp, P.K.K.’ya yardım yaparak ülkeyi kaosa sürükleme planları yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, AB’nin baskısıyla Türkiye’de bulunan 160 azınlık cemaat vakfının yönetmenliğini onaylamıştır. Bu da şer kuvvetlerine cüret vermiştir.
Ermeniler, verimsiz Türk arazilerini, boş köyleri iyi para vererek satın almakta, Urfa’da İsrail devleti, Orta Doğunun en büyük kadın doğum hastanesini kurup, doğum yapacak kadınları helikopterle buraya getirip doğum ve kayıt işlemlerinden sonra geri götürmektedir. Yahudiler “Arz-ı mev’ud” saçmalığı ile Güneydoğu Anadolu’nun büyük bir kısmının kendilerine ait olduğunu iddia etmektedir.
Türkiye’yi karanlığa sürükleyen bir takım gelişmelerin ardında. PKK belasını başımıza musallat edenler bellidir ve biz onlara karşı tepkimizi ortaya koymakta zorlanıyoruz
Görülüyor ki, tehlike kapımızın ağzındadır. Dün Osmanlıyı ortadan kaldıranlar, bugün Anadolu’yu parçalayıp bölme gayretindeler.