Osmanlı İmparatorluğunun ihtişamlı, görkemli saltanatı, yöneticilerin basiretsizliği yüzünden ağır ağır çökme noktasına gelmişti. Hâlbuki Yavuz Sultan Selim Han bir gün paşalarını ve komutanları huzura davet edip, duvardaki dünya haritasını, asasının ucuyla göstererek;“Heyhat! Şu dünya bir Sultan’ın yönetimine fazla, ikiye de çok azdır” diyordu.
Uçsuz bucaksız Osmanlı İmparatorluğu, parçalanıyordu. Tanzimat’ın getirdiği yarım yamalak hürriyetle, asırlarca devam eden Türk töresi ve geleneği yok ediliyordu.
Bakınız, Osmanlı’nın son dönemlerinde Fransız yazar EDMONDO DE AMİCİS yazdığı “İstanbul” adlı eserinde İstanbul’u anlatırken;[1]
Her yüz adımda bir şey değişiyor. Burada bir Marsilya mahallesinin sokağındasınız. Dönün, işte bir Asya köyü, tekrar dönün bir Trabzon mahallesi. Konuşulan dilden, görünen yüzden, evlerinin manzarasından memleket değiştirdiğinizi kabul edersiniz. Fransa, İtalya, İngiltere ve Rusya’dan sonra Hıristiyan ailesinin yerleştiği bu ülkede son gücünü kullanarak, bu mukaddes toprağı ve geleneklerini korumaya gayret eden Türkler, şimdi kendi yurtlarında azınlık konumundaydı.
 Eskiden tamamen Türk olan İstanbul, dört bir yandan Haliç ve Marmara denizi kıyıları boyunca kendisini yavaş yavaş kemiren Hıristiyan mahallelerinin tecavüzüne maruz kalmıştır.
Şehirde kiliseler, saraylar, hastaneler, parklar, iş kadınlarını çalıştığı kurumlar, Müslüman Türklerin mahallelerini parçalamakta, mezarlıkları istila etmektedir” demektedir. Altı asır üç kıtaya hükmeden, bir devletin sonunu kimler hazırladı acaba?
Ortadoğu’da güçlü bir Türk devletinin varlığını istemeyen, ABD VE AB ülkeleri tarihten gelen kuyruk acıları sebebiyle, birlikte hazırladıkları Türkiye’yi yıkma planlarının bir bölümünü okurlarımla paylaşmak istiyorum;
1.    İşverenle işçinin arasını bozunuz.
2.    Halkı sınıf ve zümrelere ayırınız. Halk arasında gerginlik sağlayınız.
3.     Sizi ve gayenizi öğrenenleri jurnalcilikle itham ediniz.  
4.    Kanunları, gelenekleri destekler gibi görünüp kargaşa çıkarınız.
5.    Sendika, gençlik derneklerini ve basını ele geçiriniz.
6.    Sürekli huzursuzluk kaynağı bulunuz.
7.    İşçi davalarını ele alıp gayenize hizmet ediniz.
8.    İnanç sisteminde tanınmış insanları iftiralarla yıpratınız.
9.    Halka düşünme fırsatı vermeyiniz.
10.    Sanayinin ziraatı ezmesini sağlayınız.
11.    Hizmet alanlarının ehliyetsiz, liyakatsiz insanlara verilmesini sağlayınız
12.    Meşru hükümet tarzlarından vazgeçirip,  istibdat’a gitmenin yollarını arayınız
Türk’ün ölüm fermanı olarak hazırlanan bu talimatlara uyan birtakım zavallılar vardı. Böylece fitnenin ilk tohumları da atıldı.
Milli şair MEHMET AKİF ERSOY, atılan tohuma, kurulan tuzağa dikkati çeker;
Birinci zümreyi teşkil eden zavallı avam,
Bıraksalar edecek tatlı uykusunda devam,
Bugün nasibi yerleştirince kursağına.
Yarın” nedir, onu bilmez, yatar dönüp sağına
Yıkılsa arş-ı hükümet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesinde değil, çünkü hepsi Allah’tandır” diye uyarmaktadır, fakat faydasız. .
Evet, bir yerde zemin hazırsa, mikrop üretimi de artar. Milli şair Mehmet Akif Ersoy;
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak,
 Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.
Türk milleti, bunun bedelini ağır ödedi. Sonunda koskoca imparatorluk sarayı çökertildi. Sonuç ortada, Misak-ı Milli sınırlarına razı olmak.
Bu gün Osmanlı İmparatorluğunun enkazı üzerine tam 36 devlet kuruldu. Şimdiki niyetleri ise Güney Doğu Anadolu’yu bölmek, yeni bir Kürdistan devleti kurmaktır.
 
 
 


[1] Edmondo de Amicis; İstanbul, Çev: Prof. Dr. Beynur Akyavaş, s. 25.