AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Terörün ülke ekonomisine tahmini maliyeti”konusunda konuşurken, terör örgütünün bütçesinin hesaplanıp hesaplanmadığına ve ekonomik gücüne dair bir soru üzerine, “Terörü bir örgüt gibi değil, uluslararası terör siyasetinin bir parçası olarak görmek daha doğrudur. Biz PKK’yı, terör örgütünü sadece PKK olarak ele almıyoruz. Dünyadaki hiçbir terör örgütü tek başına kendinden ibaret değildir. El-Kaide’sinden PKK’ya kadar bütün örgütlerin hepsinin, bir takım büyük ve bölgesel güçlerin lojistik, istihbarat, siyasi ve ekonomik desteklerini ve hepsinden önemlisi dünyadaki askeri endüstriyel kompleksin silah desteklerini zaman zaman aldığını biliyoruz. Dolayısıyla bu kadar büyük bir harcamanın karşısındaki harcamayı bilemiyoruz” dedi.
Oysa eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “PKK, 2000’li yıllarda dağılmakta ve parasal olarak da çökmüş olan bir örgüt iken bugün, 50 milyar dolarlık bir servete ulaşmış vaziyette. PKK’nın 2 milyar dolara yakın bir parayı, yurt içi ve yurt dışında medyada ‘alt yapı’ oluşturmak için dağıttığı, dosyalara girmiş durumda. Yani bunların belgeleri var” diyordu.
Şimdi hükümet etmekte olan bir partinin genel başkan yardımcısı “bunları hiç duymadım”diyemez. Çünkü Tantan bu bilgileri hem bize hem başka gazetecilere söyledi, televizyonlarda anlattı. Kimse de “yanlıştır” demedi, diyemedi.
***
Geçen yıl TBMM Başkanı Cemil Çiçek, partilere mutabakat çağrısı yapmıştı. Sadettin Tantan ise“TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in ’mutabakat metni’diye ortaya sürdüğü belge ile TBMM’nin neden terörle mücadele edemediği, neden yabancı servislerin kucağındaki bir örgütle masaya oturtulmak istendiği ve yine neden Suriye bataklığına saplandığı açık seçik ortaya çıkıyor. Bu metin, Türk kimliğinin ortadan kaldırılması ve anayasa çalışmasını hızlandırmak için, milletin kafasını bulandırmak üzere ortaya atıldı” demişti.
Sonunda Cemil Çiçek, yine partilere bir mektup yazarak, uzlaşma komisyonunu dağıttı. AKP sözcüleri, “İkili, üçlü mutabakat arayışlarımız devam edecek” diyor.
Türkiye’de halkın yeni bir anayasa beklentisi yoktur. Yeni anayasa, ABD ve Avrupa’nın dayatmasıdır. Dayatmada araç olarak PKK, BDP ve AKP’yi kullandılar. CHP’yi de tamamen ele geçirirlerse, “üçlü mutabakat” ile Türkiye’nin rejimini değiştirmeyi planlıyorlar.
Bu hazırlıklar sırasında AKP iktidarının PKK ile Oslo sürecinden beri pazarlık halinde olduğu da açıktır. Tayyip Erdoğan da dün “Esasen iktidara geldiğimiz andan itibaren biz bu çözüm sürecini başlattık, 11 yıl boyunca süreci adeta ilmek ilmek dokumaya çalıştık” dedi.
Zaten aracılar Kandil ile İmralı arasında mekik dokumaktadır. PKK, Kurtulmuş’un söylediği gibi yalnız kendisinden ibaret değilse ki değildir; örgütü kullanan “büyük ve bölgesel güçler” varsa ki vardır; o halde piyonlar ile masaya oturmanın anlamı nedir?
Piyonlar ile masaya oturanlar da piyon olmuyor mu bu durumda?
***
Yine Tayyip Erdoğan, “Biz tarih içinde 16 devlet kurmuş olmakla zaman zaman övünür, milletçe bununla gurur duyarız. Ancak bu 15 devletin yıkılmasının ana sebeplerinden biri hiç kuşkusuz idareimaslahat anlayışıdır” dedi.
Bir defa, Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan Türk devletlerinin sayısı 16’dır. Türkiye 17’nci sayılır. Her neyse…
Aynı zamanda edebiyat tarihçisi de olan Nihal Atsız, bu yaklaşımı kabul etmezdi. Ona göre, bu devletler, hanedan değişiklikleri idi ve Türk tarihini bir bütün olarak ele almak gerekirdi.
Fakat Türk devletinin yıkılmasında ana sebep ihanet ve birliğe sahip çıkmamak olmuştur. Orhun Anıtları’na yol yaptırmaktan söz eden Tayyip Erdoğan, o yazıtları okursa, bu tarihi gerçeği görecektir.