Hani Türkiye Irak’ın bütünlüğünden zerre taviz vermiyordu?  Hani ABD’ye bu yönde baskılar yapıyordu?
Hani K.Irak’ta ayrı devlet kurulmayacaktı!
Başbakan’ın 2 gündür yaptığı Irak temasları zerre abartısız K.Irak’ta fiilen kurulan Kürdistan’a göz kırpmaktır.
Öyle olmasaydı Tayyip Erdoğan’ın yeni Kürdistan’ın başkenti olacağı bilinen Erbil’de ne işi olabilir?
“Diyarbakır’a karışım ha ...” diye küstahça tehditlerde bulunan peşmerge Barzani’ye “Sayın Başkan” diye nasıl hitap edebilir?
Irak halkı demek yerine, orada yaşayanlara nasıl Kürt halkı denilebilir?
İnkâr politikaları bitecek gibi bir söz nasıl edilebilir?
Bütün bunlar Irak’ın bütünlüğünün sabote edilmesi değil
midir?
Türkiye bu şekilde mi Irak’ın toprak bütünlüğüne katkı yapacak?
Hikâyeyi bırakalım, her şey açık ve net:
Tayyip Erdoğan BOP Eşbaşkanı sıfatı ile iki gündür Irak’tadır ve hem iç hem de uluslar arası kamuoyunu bir şeylere hazırlıyor!
Ne midir o ?
K.Irak’ta ilanı an meselesi olan Kürdistan devletine!
Erdoğan’ın yaptığı Erbil ziyareti K.Irak’ta kurulup henüz açıklanmayan Kürdistan’ın Türkiye tarafından peşinen tanınmasıdır!
Hayır öyle değilse sorarım size durup dururken niçin bu ziyaret?
Belli ki Tayyip Erdoğan Paxamericana’ya verdiği sözü yerine getiriyor!
Belli ki 2011’de Irak’tan çekileceğini açıklayan ABD Irak için artık ameliyat yapma noktasında!
Erdoğan’ın Erbil seferi Washington’a kapalı kapılar ardında verdiği sözlerin ilk adımıdır.
Göreceksiniz 12 Haziran seçimlerinden sonra sırada ikinci ve üçüncü adımlar gelecek ve yeni Anayasa ile başkanlık ve de federasyona geçişin adımları atılacak.
Evet Recep Tayyip Bey K.Irak seferiyle önce Küçük Kürdistan’ı tanıdığını fiili olarak ortaya koyuyor ve sırada Büyük Kürdistan’ın olduğunun da işaretini veriyor!
Tam bu noktada soralım:
Ey Tayyip Erdoğan!
Siz adı Türkiye olan bir ülkenin Başbakanı değil misiniz?
Öyle iseniz Irak’ta yaşayan büyük Türkmen kütlesini bir kez olsun neden ağzına almaz, sorunlarını duymaz ve bu milyonları görmezden gelirsininiz?
Unutmayın tarihe bugünkü Türk medyası misali biçim veremeyecek ve bu yaptıklarınızla hicapla anılacaksınız!
ÇELİŞKİLER YUMAĞI 
Abdullah Gül’ün derdine bakın!
Kürtçülere karşı şefkatli!
Bölücülere karşı candan!
Yıkıcılara karşı içten!
Onlara habire, “Güzel şeyler olacak” diye mesaj ve moral
veriyor!
Sorsanız o tavrı özgürlükçü ve demokrat olmasının gereği!
İyi de aynı tutumunu mesela bir kitaba karşı neden takınmıyor?
Üstelik basılmamış kitaba!
İmamın Ordusu isimli çalışmaya!
Kimden mi bahsediyorum?
Elbette ki Abdullah Gül’den!
Gazeteci, Cumhurbaşkanına kitabın terörist ilan edilmesini
soruyor.
Cevap: 10 bin satacak kitabı yüzlerce bine taşıdılar oluyor.
Evet Abdullah Gül Orta Çağ’daki cadı avı misali yapılan kitap avına feveran edeceğine o PR yapıldı yani kitap tanıtıldı diye üzüntüsünü bildiriyor.
Ondan sonra da Gül demokrat ve özgürlükçü öyle mi?
Doğrudur; öyle de bu tavrı sadece ülkeyi bölmek ve rejimi devşirmek isteyenler için geçerli
galiba!
HABER MUKADDES
Jöleli, Enis Berberoğlu ve gizli toplantı!
 Aslında her şey o gizli toplantılar sonrası başladı!
Jöleli, yani Yiğit Bulut, Enis Berberoğlu, Mehmet Ağar ve birkaç isim bir araya gelip AKP’yi gönderme bağlamında ardı ardına fikir teatileri yaptılar.
Derken bu toplantı Emniyet’in içindeki malum unsurlarca tespit edilip medyaya sızdırıldı.
Toplantıya katılanlar da bu haberler sonrasında  tutuklanma endişesi ile bir telâş, bir panik!
Jöleli hemen AKP zirvesine aracılarla mesajlar gönderip aman diledi ve tövbesini sundu.
Dahası, yazdığı onlarca yazı ve yaptığı onlarca televizyon programını çiğneyip kendini inkâr pahasına anında tornistan yapıp Tayyip Erdoğan’a ram oldu!
Enis Berberoğlu ise başka bir misyon yüklendi!
O gün bu gün AKP’nin Hürriyet içindeki en muteber adamı oldu ve çok geçmeden yine AKP telkini ile Hürriyet’e Genel Yayın Müdürü
yapıldı.
Minnet mi diyet mi bilmem; Enis Berberoğlu tıpkı Ali Dibo davasından yakasını kurtarıp Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin misali yaranma adına şimdi acaip şeyler yapıyor.
Hürriyet’te Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun’dan sonra Oktay Ekşi,Tufan Türenç, Cüneyt Ülsever, Soner Yalçın ve Rahmi Turan gibi isimler bir bir kapıya konarak
susturuldu.
Dahası, Hürriyet gibi bir gazetenin birinci sayfası  üçüncü sayfa haberleri yani polis-adliye hikâyeleri ile doldurularak gerçek gündem örtülüyor.
Bu arada Doğan’la vergi cezası pazarlığı yapan Maliye Bakanı haberleri de gazetede geniş yer buluyor!
Tablo budur, yorum sizin efendim!
SÖYLEMESİ BİZDEN!
AKP gitmezse kimse yerinde kalamaz!
Olmuyor, olmuyor, olmuyor!
Muhalefet AKP’nin ardına takılıp politika yapıyor.
Seçime şurada kalmış 70 küsur gün, muhalefet hâlâ aksiyoner değil reaksiyoner!
AKP bir yanlış yapsa da eleştirsek!
TÜSİAD bir şey dese de topa tutsak!
Hayır AKP’nin ardına takılıp kalırsanız halkta umut olamazsınız!
CHP de, MHP de gündemini kendi belirlemeli.
CHP bunu Aile Sigortası ile Bedelli Askerlikte yaptı ve bir anda rüzgar aldı, lakin arkası gelmedi!
Keza MHP hâlâ somut bir şey söylemiyor, sadece eleştiriyor!
İnsanlar umuda, vaade, yani geleceğe oy verir. Dolayısı ile hem CHP, hem MHP mutlaka ama mutlaka yarına dönük vizyonlar sunmalıdır.
AKP gitmezse muhalefet partileri alt-üst olur ve hiç kimse yerinde kalamaz haberleri ola!