Güney komşumuzda son bir aydır meydana gelen olaylar ve bu olaylar karşısında AKP’nin izlediği politika Türkiye için tam anlamıyla bir alarmdır.
            Suriye her ne kadar Türkiye’deki gibi bir Cumhuriyet Devrimi yaşamadıysa da laik bir ülke.
            En uzun sınırımız Suriye ile.
Akrabaları bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşımız var.
            Kuzey Afrika’da Tunus’tan başlayan süreçte şimdi de Suriye karıştı.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bütün dünyaya, daha önce Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi örneklerinde olduğu gibi “halkını katleden diktatör” olarak sunuluyor.
            Yaratılan kargaşalıklarda, batının oynadığı rolü yaygın basının gazete sayfalarında bulmak oldukça kolay.
            Bölgedeki bu çabaların, Suriye’ye yabancı askeri müdahale için dünya kamuoyunun oluşturulması için olduğu görülüyor.
             Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beşar Esad’dan ‘halkın taleplerine kulak vermesini’ istiyor.
            Yani, Mısır ve Libya’daki gelişmelerde olduğu gibi Amerika’nın BOP eşbaşkanlığının gereğini yapıyor.
             Hedef, mezhep farklılıkları ve etnik farklılıklar temelinde parçalanmış bir Suriye’dir.
             Suriye’den sonra sırada Türkiye vardır.
 1952 den beri süren NATO üyeliği milli savunmamızı zaafa uğratmıştır.
 AB kapısında ulusal devletimiz dağılmaktadır.
 Milletimiz çözülmektedir.
             Türkiye’de etnik ayrımlar derinleşmiştir.
             Ülke savunmasının temel gücü ordu, tutuklamalarla rehin alınmıştır.
             İşte bütün bunlardan dolayı Suriye’den sonra sırada olan İran değil Türkiye’dir.
 Bunu görmemek için kör olmak gerekir.
            AKP’nin göstere göstere Haziran sonrasında yapacağını ilan ettiği düzenlemeler Türkiye için yıkımdan başka bir anlama gelmiyor.
            Libya’ya müdahaleyi haklı göstermek için kullanılan gerekçeler yarın fazlasıyla Türkiye için geçerli olacaktır.
            Ve bugün Suriye’nin bölünmesi için harekete geçenler, gerçekte Türkiye’nin bölünmesi için harekete geçmişlerdir.
            Bugün emperyalist plan ve tertipleri bozmanın adı Cumhuriyet Güçbirliğidir.
            13 Haziran’da bütün gücüyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde yer alacak Cumhuriyet Güçbirliğinin bağımsız ve yurtsever adayları bu gidişe engel olacaktır.
           
NOT: Bu yazımı, 5 Mayıs 2011 günü aramızdan erken yaşta ve aniden ayrılan, örgütlü mücadelenin öncüsü Demokrat Parti Niğde İl Başkanı Yüksel Sayın ağabeye ithaf ediyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Işıklar içinde yat Yüksel ağabey…