Sultan Alpaslan 1063’de Hakan oldu. 26 Ağustos 1071 tarihinde, Cuma namazından sonra beyaz elbisesini giydi,“Şaman usulü” atının kuyruğunu bağladı Malazgirt’te mağrur Bizans ordusunu karşılarken askerlerine hitaben;

“Şehit olursam beni olduğum yere gömün. Bu beyaz elbisem kefenim olsun. Eğer içinizde korkan varsa geri dönsün, karısının kucağına girsin. Ölmek isteyenler, arkamdan gelsin” dedi.

Romen Diyojen’in ordusu teknik donanım bakımından çok güçlü ve Sultan Alpaslan’ın ordusunun üç katı fazla idi. Bu inanmışlığın sonucu olarak Malazgirt ovası kan gölüne döndü, Türk bayrağının doğuşu gerçekleşti ve Anadolu’nun kapısı ardına kadar Türklere açılmış oldu.  Şimdi Sultan Alpaslan çok mutlu ve guruluydu. Ayakları yere basmaz oldu.

Bu başarıdan sonra Türk ve Müslüman olan Karahanlı devletini ziyarete giden Alpaslan, arkasından bir kale komutanının ani saldırısı sonucu hançerlendi. Her türlü çabaya rağmen kurtarılamadı. Ölümünden önce yaptığı vasiyetinde;

“Rabbim! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyorum. Senin uğruna savaştım, bana yardım ettin. Çünkü sözümde hilaf yoktu. Akıllı ve tecrübeli bir adam bana; ”Kimseyi küçümseme, kendi gücüne de güvenme” diye nasihat etti. Ama ben bu sözleri ihmal ettim, hata yaptım. Ölüm döşeğinde bunu daha iyi anladım. Ordumun çokluğundan, gücünden, askerlerimin coşkusundan, altımda yerin titrediğini hissettim ve kendi kendime;

Ben dünya sultanıyım, bana kimsenin gücü yetmez. Bu ordu ile Çin’i ve birçok ülkeyi fethederim.” dedim. Bu gurur yüzünden, şimdi bu aciz duruma düştüm. Her bir işe başlarken, Allah’tan yardım dilerdim. Şimdi, oğlum Melik şaha bağlılık yemini edin. Vezirim Nizamü’l Mülk de ona biat edecektir. Çünkü biz Türkler temiz Müslümanlarız, bid’ad nedir?  Bilmeyiz. Hepiniz Allah’a emanet olunuz” diyerek gözlerini yumdu.[1]

 


[1] Özdek, Refik; Siyasi Vasiyetnameler, Boğaziçi Yay. İst.1975.