Sratı Mustakimi aklınıza kim soktu da istiyorsunuz?

Abone Ol
“Kimse yaşamadığı dini bir başkasına öğretemez.”
FATİHA – 6:İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).
FATİHA – 7:Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).O (SIRATI MUSTAKÎM) ki; (başlarının) üzerlerine ni'met olarak verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
Hem de bu SIRATI MUSTAKÎM üzere değilsek gadapda ve dalalette olduğumuz Rabbimiz tarafından beyan edilmiş.
Okurlarda, okuduklarından ne anlarlar kimse düşünmez(tefekkür etmez).
MUHAMMED – 24:E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ. Hâlâ Kur'ân'ı tefekkür etmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?
Bu SIRATI MUSTAKÎM’i Kur’an müfessirleri, doğru yol olarak açıkladıkları halde Arapça açıklamasında onlarda bilirler ki SIRAT yoldur. MUSTAKÎM ise istikametlenmiş, yönlenmiş demektir.
Peki bu istikametlenmiş yol, nereye istikametlenmiş bilen var mı? Oda yok. Ne olacak peki bu halimiz?
Neden isteriz bu SIRATI MUSTAKÎM ‘i bilirmisiniz?
Allah, SIRATI MUSTAKÎM üzerinde olduğunu söylüyor.
HUD – 56:İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir (Sıratı Mustakîm'in kontrolü Allah'tadır).
Demek ki Allah kendisinin bulunduğu bir yolu Fatiha da istetiyor.
EN'AM – 126:Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
O kadar çok soru var ki.Her açıklanan kelimenin ardından % 95 bir bilinmezlik ortaya çıkıyor.Tabi bu konular ilim fakirlerinin ilgi alanı dişinda.Ama ilim öğrenenler için sonsuz bir güzellik.
Herkes Peygamberimiz S.A.V Efendimizi çok sevdiğini söyler ve gittiği yoldan gidilmeli diye de fetvasını verir. “Nasıl olacak bu ?” Derseniz, kıvrak bir hareket ile islâmın beş şartı derler.Hani bir laf vardır ya” kuyruklu yalan” aynen böyle işte.
Hâlbuki Resûlullah bizi SIRATI MUSTAKÎM’e davet etmiştir.
MU'MİNUN – 73:Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
Gene Allah’ın dediği gibi tefekkür (düşünmüyoruz)  etmiyoruz.
Peki SIRATI MUSTAKÎM üzere olursak ne olacak.Bizim için ne değişecek diye bir soru gelirse aklımıza,Rabbimiz gene cevabını ayet ile vermiş.
AL-İ İMRAN – 51:İnnallâhe rabbî ve rabbikum fa’budûh (fa’budûhu),hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun). Allah, hiç şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O halde (öyleyse) O'na kul olun. İşte bu SIRATI MUSTAKÎM'dir.
Demek ki Allah’a kul olmamız ancak SIRATI MUSTAKÎM üzere olmamız ile gerçekleşiyor.
Allah’a kul olmamız, hem emir hemde bu konuda yaratılışda Allah’a ahd (söz) vermişiz.
Allah’a kul olmamız farz.
ZARİYAT – 56:Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn (ya'budûni).Ve Ben, insanları ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yarattım.
Allah’a kul olmak için de ahd (söz )vermişiz.
YASİN – 60:E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytan(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun). Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
YASİN – 61:Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
 Bizi Resulullah SIRATI MUSTAKÎM’e Allah’a kul olmamız için davet ediyor.
MU'MİNUN – 73:Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm'e davet ediyorsun.
Bizde Fatiha 6. ıncı ayetinde Allah’dan SIRATI MUSTAKÎM’i istiyoruz. (FATİHA – 6:İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).) İyide Fatiha 5.inci ayetinde neden (kul olmak ve SIRATI MUSTAKÎM üzere olmak için)Allah’dan yardım istiyoruz ki?
FATİHA – 5:İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.
Demek ki, kendimiz Allah’ın yardımı olmadan SIRATI MUSTAKÎM üzere olamıyor ve dolayısı ile kul olamıyoruz.
Gerçekten böyle mi? Diye sorarsak.
NİSA – 175:Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Allah'a âmenû olanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır.
Allah’a ulaştıran yol olan SIRATI MUSTAKÎM üzere olup Allah’a kul olmamız farz ve bunun için Allah,Allah’a ermeyi ( derviş olmayı ) isteyenleri SIRATI MUSTAKÎM’e ulaştırıyor.
Allah’a ulaşmak nedir? Nereden çıktı bu kavram? Dersek. Allah bu konuda kendisine davet ediyor.
RAD – 14.Lehu da’vetul hakk(hakkı),vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne... Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler...
Biraz daha açıklayıcı bilgi edinmemiz gerekirse ozaman gene ayetlere bakmamız gerekir.
HACC-67: Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Resulullah da bizi Rabbimize davet etmiş.O zaman davete icabet etmemiz gerekmez mi?
AHKÂF – 31:Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
Gerekir çünkü Allah davete icabeti de farz kılmış.Tabi kimse zorla dinini yaşayamaz.Bazı kişiler ki bunlar her zaman çoğunluğu oluşturur. Allah’a davet’e icabet etmez çünkü bu kişiler Allah’a kavuşmayı (mülâki olmayı) istemez.
RUM - 8 :...ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn (kâfirûne)....Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rab'lerine mülâki olmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) inkar edenlerdir.
Bu kişiler davete icabet etmezler.Bu kişilere Allah “dalâlette” diyor.
AHKÂF – 32:Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Allah’a ulaştırmayı dilememiz gereken ve bizde bulunan tek bir emanet vardır ki, bu da Allah’ın bizim içimize, doğduğumuz zaman kendisinden üflediği ruhudur.
SECDE – 9:Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Başlangıçta bütün insanlar dalâlettedir.İnsanların anne ve babalarının müslüman (Allah’a teslim olan) olmaları çocuklarının da müslüman(Allah’a teslim olan)  oldukları anlamına gelmez.Mutlaka aklı bağli olan bir insanın dalâletten kurtulabilmesi için hidayete adım atması lazım. Bu ancak Resulullahın davetine ve yoluna icabet etmek ile oluyor” Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.”(HACC 67).
Dalâletten hidayete geçmek Allah’a ulaşmayı yani emanet olan Allah’ın bize üflediği ruhunu Allah’a ulaşmayı dilememiz gerekir ki Allah da bizi dalâletten kurtarsın hidayete erdirsin.
RAD – 27:Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Eğer hidayete ermek istiyorsak, Allah’a yönelmemiz lazım.Bunun için davete icabet etmemiz lazım.
Demek ki Fatiha suresi 5.inci 6.ıncı ayetlerinde  Allah’dan yardım isteyerek; O na kul olmayı istememiz ve bunun için Allah’a bizi “SIRATI MUSTAKÎM’e ulaştır”dememiz.Dalâletten kurtulup hidayete ermeyi istediğimiz sözler ama ne yazık ki böyle bir ilimden o kadar uzaktayız ki.İnancımız, ibadetlerimizin,  bizim kamilleşmemize faydası olmadığını ve insanları her an incitebildiğimiz halde, neden inancımız ve ibadetlerimizin bize bir fayda vermediği düşünülmüyor.Halbuki Allah, namazın bizlere Allah’ın emirlerini yaptıracağına, Allah’ın yasaklarından uzak tutacağını söylüyor.
Allah’ın dostlarından başka kimse bunu başaramıyor        .
ANKEBUT – 45:Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn (tasneûne).Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.
Ama zerde müslümanlığı insanlar (Allah’a teslim olan) elden bırakmaz.Bu insanlar Allah’a karşı yalan söylemekten hiç mi sıkılmıyorlar.
Aklımızı başımıza alacağız ve Allahdan kul olmak için.SIRATI MUSTAKÎM üzere olmak için.Hidayete ermemiz için, özel bir yardım olan istiane yi de Allah’dan istememiz lazım.
FATİHA – 5:İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
Allah’tan nasıl istenir ki? Bu özel yardım nasıl isteyeceğiz ?Evet bilen yok ama Rabbimiz gene ayeti ile bildirmiş.
BAKARA – 45:Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
“huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir”. Rabbimiz huşu sahibi olmayanlara ağır gelir diyorsa.Bu insanlar Müslümanmış gibi aramızda bolca bulunan dalâlette olan insanlar.
BAKARA – 46:Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Birçok insanın Allah’a mülâki olmayı istemeyişi nefslerine ağır geldiği içindir.Allah’dan, O na kul olmak için, SIRATI MUSTAKÎM üzere olmak için.Dalâletten hidayete geçebilmek için.Allah’dan bu yardımı istemeyen kişilerin, bu kadar çok olduğu ortamda mutluluk ve huzuru,sulh ve sukunu beklemek biraz abes ile iştigal olur.
“Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol”
Bir tek kelime bile (SIRATI MUSTAKÎM) üzerinde tefekkür edilir ve SIRATI MUSTAKÎM’i neden istendiğimiz sorgulandığın da; Sahabenin Resulullah ile yaşadığı o muhteşem dini yaşamamak mümkün değil.
Ama herkes Nuh AS ın oğlu gibi kendisini kurtarabileceğinin zannı ile yaşadığı için, kendilerine ölüm gelinceye kadar hep bir dağ yaratmaya çalışır ve ne yazıkki sonuç hep hüsran olur.
Allah kendisine davet ediyor.(Hud 56) Resulü Allah’a davet ediyor.(Hacc 67) Yetmemiş kendisine ulaştıran yola(SIRATI MUSTAKÎM’i) Resulü ile davet ettiriyor(Mü’minun 73) Peki biz ne yapıyoruz.Allah’ın yolundan bile haberimiz yok.
EN'AM – 126:Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık. 
Hak ettiğimiz yer bu şartlarda neresi.Herhalde Cennet değil.
İstenen herşeyin sahibi olabilirsiniz,ama Allah’ın ayetlerini bilmek değil yaşayamıyor veya yaşamıyorsanız.Dünya ve ahiret saadetinin sahibi olamazsınız.
Allah’a kul bile olamadıktan sonra nasıl oluyorda bazı insanlar, Cehennemde yanarak günahlarının cezasını çekilip, Cennet’e gireceklerini iddia ediyorlar. Tam bir safdillik olmuyor mu ? Kur’an’dan nasibi olmayanlar değil mi bu güzel vatanı bu hale getirenler.İnsanların nefsleri ile hareket ettiği.Müthiş bir çıkar savaşının yaşandığı.Ve kimsenin kimseyi sevmediği.Düşmanca yaşanan bir dünya.