Avrupa Futbol Şampiyonası, Almanya’da milliyetçilik tartışmalarına yol açtı. 

Başka ülkelerde normal karşılanabilecek taraftar manzaraları, tarihsel nedenlerden dolayı tepkiyle karşılaşabiliyor.

Yüzünü Alman bayrağının renkleri siyah, kırmızı ve sarıya boyayarak ellerinde, otomobillerinde Alman bayrakları sallayarak dolaşan, evinin penceresine Alman bayrağı asan, meydanlarda toplanıp Alman milli marşı eşliğinde tezahürat yapan gençleri birkaç yıl öncesine kadar tahayyül etmek bile çok zor olurdu. Almanya’nın 2006 yılında ev sahipliği yaptığı Dünya Futbol Şampiyonası sırasında ilk kez yaşanan bu fenomen, UEFA EURO 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası ile yine gündemde.

Başka ülkelerde normal karşılanabilecek bu durum, Almanya’da ise tarihsel nedenlerden dolayı hararetli tartışmalara yol açıyor. Bir kesim bunu doğal bir vatanseverlik gösterisi ve olumlu bir değişim olarak memnuniyetle karşılıyor, Almanların nihayet sağlıklı ve makul bir milli gurur duygusuna kavuşabildiğini söylüyor. Diğer kesim ise milliyetçiliğin yükselişe geçtiği endişesini taşıyor.

Sosyal psikologlar nasıl yorumluyor? 

Berlinli sosyal psikolog Dagmar Schediwy, bu konuyu yazdığı kitapta mercek altına almış ve son üç şampiyonada sokaktaki Alman taraftarlar arasında anketler yapmış. Schediwy, anket sonuçlarına göre çoğu taraftar için konunun, ülkesine olan aidiyetini ifade etmek olduğunu belirtiyor. Berlinli sosyal psikolog, kendi grubundan gurur duymanın diğer grupları aşağı görme duygusuyla sıkı sıkıya bağlı olduğuna dikkat çekerek, bunu tehlikeli buluyor.

Bu tez, Bielefeld Üniversitesi Çatışma ve Şiddet Araştırmaları Enstütüsü’nün, Almanların nabzını tuttuğu araştırması tarafından da destekleniyor. Bu araştırmada, 2006 yılındaki Dünya Futbol Şampiyonası sonrasında milliyetçi duyguların yükselişe geçtiği sonucuna ulaşılmıştı.

Spor ve milliyetçilik konusunda çalışmalar yapan spor bilimci Diethelm Blecking ise bu iki bilimsel araştırmanın yeterince temsil gücü olmadığını belirterek, bu verilerden büyük sonuçlar çıkarılmaması uyarısında bulunuyor.

Blecking, Bielefeld Üniversitesi anketinin binden az kişiyle yapıldığını, sosyal psikolog Schediwy’nin araştırmasının da birkaç yüz kişiye dayandığını belirterek, bunun 82 milyon Alman ya da 4 milyon futbol taraftarı konusunda yeterli bilgi veremeyeceğini kaydediyor. 

“Ancak Dagmar Schediwy’nin, 2006 yılının milli açıdan bir ilke sahne olduğu tezi doğrudur. Pek çok genç, tarihin yükünden kurtulmak istediklerini ifade etmiştir. Ama bu süreç 2006 yılındaki Dünya Futbol Şampiyonası’nda değil, temelde 1990 yılında Almanya’nın yeniden birleşmesi sürecinde başladı.”

Köln kentindeki Spor Yüksek Okulu’ndan Prof. Jürgen Mittag ise milliyetçilik tartışmalarının abartılmaması gerektiği görüşünde.

“Bu tür spor organizasyonları giderek daha görkemli bir şekilde sahneleniyor ve milli semboller de bunun bir parçası. Ama bunun arkasında milliyetçilik değil, daha ziyade parti havası var. Futbolun kitleleri harekete geçirebilen bir gücü var, büyük medyatik bir olay aynı zamanda. Herkes bu alanı çıkarları için kullanmayı deniyor. Buna siyasî hareketler, aşırı sağ da tabii dâhil.”

Almanya-Danimarka maçı sonrasında Alman millî takımının Türk kökenli oyuncusu Mesut Özil'e karşı Twitter üzerinden kimliği bilinmeyen kişiler tarafından gönderilen ırkçı mesajlar yoğun tepkiye yol açmıştı. İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, olayı ‘tiksindirici' diye nitelendirerek, Özil olayının ‘buz dağının görünen yüzü' olduğunu belirtti. 

"Balon gibi söner"

Spor bilimci Blecking ise milliyetçiliğin yeniden yükselişe geçtiği tezinin dayanaksız olduğu görüşünde. Bu tür kısa süreli organizasyonların en çok birkaç hafta etki yaptığını ve ardından balon gibi söndüğünü belirten Blecking, şunları söylüyor:

“Ben bunun arkasında daha ziyade gençlerin bir birliktelik duygusuna olan özlemini görüyorum. Önlerindeki 20 yılla ilgili güvenceli bir perspektifleri yok. Ve özellikle de gençler bu boşluğu doldurabilmek için birliktelik duygusunu futbolda arıyor.”

Blecking, futbol şampiyonalarında ortaya çıkan enerjinin geçici olduğuna yönelik ilginç bir örnek de veriyor: Alman milli futbol takımı 2010 yılındaki Dünya Şampiyonası'nda çok kültürlü kadrosu ve başarılarıyla tüm Almanların kalbinde taht kurmuş, başta Mesut Özil olmak üzere yabancı kökenli oyuncular büyük övgü toplamıştı. Birkaç hafta sonra Türk ve Araplar'ın Almanya'ya yük olduğu tezini savunan Thilo Sarrazin'in ‘Almanya Kendini Yok Ediyor' adlı kitabı en çok satan kitaplar arasında yerini aldı.

Arne Lichtenberg -DW


Editör: TE Bilişim